7

7 3 0
                                    

İkili içeri girer girmez, Yunus elinde sade neskafesi ile: "Kötü başladık güzel devam edelim! Emir Başkomiser'im gelinceye kadar, bu böyle! Evet, nedir vaziyet? Kim, ne/neler var, elimizde?"

İlk cümle, Rıza'dan gelmişti: "Sinem Komiserim.. Ee, babası ile dün gece görüştüm. Adam, emekli asker ve intikam yeminleri ediyor!"

Kahveden bir yudum daha alan Yunus, umursamaz bir sesle: "Onu cenazeden biliyoruz! Peki ya karısı? O ne diyor bunlara?"

O esnada Nur, çalan telefonuna bakıyordu.
İkinci bir sade kahve Rıza almış: "Karısı ortalıkta yok. Kızın kayınvalidesine gitmiş! Hem de böyle bir günde.."
Gözlerini kısarak bakan Yunus: "Neden şüpheleniyorsun? Söyle de biz de bilelim"

Rıza daha fazla uzatmadan kestirip attı: "Şu Ferhat Abdi! Önce onu bularak başlayacağım işe!"
Rıza ile Yunus arasında geçen sakin konuşma haricinde, Nur'un temennileri ile birkez daha bozulmuştu: "Tamam bebeğim, tamam! Tamam güzelim, sakin ol! Tamam, geliyoruz!"
Yunus ve Rıza, asık suratla aynı anda: "Noldu?"

Az önceki çocuksu bakışları ile şimşekleri üzerine çeken Nur'da, şimdi olağanüstü bir telaşı vardı: "Arayan Ebru Komiser'imdi. Ferhat Abdi.. Öldürülmüş!"
Yunus, masasındaki telsizi alarak: "Hadi çıkalım, hadi!"

Rıza ise, Yunus Komiser'e: "Siz ikiniz gidin! Ben, sokaklarıma gideceğim!"
Yunus da, haklı olarak: "Tamamdır!" diyerek Cinayet Büro için macera, tekrar başlıyordu.

Yunus ile Nur araca binmiş, Nur: "Ebru Komiser'im, cinayetin işlendiği konumu bile atmış Komiser'im!"

İzmir'in çileden çıkaran sabah trafiğinden dolayı Yunus doğrudan sordu: "Neresiymiş kızım? Bu kadar gizeme gerek yok!"

Şaşkın bakışları arasında Nur cevap verdi: "İşçiler caddesi, metruk bir tekstil fabrikası! Konak'ta"

Az sonra vardıkları olay yeri, hiç yabancı gelmemişti ikiliye.. Araç durur durmaz hemen fırlayan Nur, koşar adımlarla olay yerindeki cesedin yanına varmıştı.

Ağır adımlarla ardından gelen Yunus, olay yeri şeridini kaldırarak üzeri örtülmüş cesedin yanına geldi. Ancak ceset kokusu, insanın burnunu düşürecek cinstendi. Yunus, daha sormadan Nur: "En az 1 günü var, Komiser'im en az! Ama otopsi..

Yunus, araya girerek, ..sonrası daha fazla bilgiye sahip oluruz, diyorsun he?" Nur, bir kez daha şaşırmıştı.

Yunus, cesedin üzerindeki noktaya işaret ederek: "Burada yer yer kan yoğunluğu var. Bu ne kadar doğru?"

Nur, hafifçe gülümseyerek: "Kan fışkırmış, derseniz daha doğru olur Komiser'im! Çünkü adamın penisini kesmişler, yani halk tabiriyle 'hadım!' Ve o kesildikten sonra kan fışkırmış!!.

Dahası, iki el ateş edilmiş, yakın mesafeden! Darp bulgusu var mı yok mu dememe zaten gerek yok! Çünkü her tarafı mosmor!"
Böylesi vahşi ölümden dolayı yüzünü ekşiten Yunus, olay yerinden ayrıldı. Geride bekleşen görgü tanıklarına: "Kim görmüş cesedi?"

15'ten fazla olmadığını düşündüğü esmer, güzel yüzlü çocuk cevapladı: "Ben, polis abi! dedi, heyecanla parlayan gözleriyle. Çöp atmaya gittim. Orada öylece hareketsiz yatıyordu."

Yunus, çocuktan şüphelenmenin fazla iddialı olduğunu hatta saçma bile olduğunu biliyor ama yapacak birşey yoktu. Her türlü ihtimali göz önünde bulundurarak: "Adın ne abicim?"

Küçük çocuk, şaşırmış: "Deniz Miş, abi..."
Yunus Komiser, Deniz'in hizasında çömeldi. Babacan sesle: "Çöp atmaya kaçta gittin?"
Küçük çocuk, zeytin karası gözleriyle Yunus'u izliyordu. Hemen cevabı yapıştırdı: "10 gibiydi.."

Aynı bakışla, bir soru daha gelmişti küçük çocuğa: "Deniz, yaşın kaç senin?"
Deniz, sakin görünüyor ama ister istemez yaşadığı olay etkisinden olacak, kekelemeye başlamıştı: "10, 10 yaşındayım abi.."

Yunus Komiser, aldığı cevap üzerine olay yerine meraklı kalabalığı yanaştırmamak için emniyet şeridinde bekleyen polis memurunun yanına gitti: "Kamera kaydı bulamadınız mı?"

Yunus'un konuştuğu çocuğu işaret ederek: "Biz gelir gelmez önümüze bu çocuk çıktı Komiser'im! O esnada kamera kaydı bakmaya fırsatımız olmadı."

Yunus, homurdanarak: "İyi halt ettin! Şimdi çocuğun söyledikleri ile mi hareket edeceğiz! Ama doğru mu yanlış mı bilmiyoruz! Aferin size! derken Yunus, tekrar çocuğa dönerek Deniz, burayı gören bir kamera var mı, biliyor musun?"

Çocuk, heyecanla: "Var, polis abi! Bizim evin girişindeki kamera, doğrudan burayı görüyor! Babam, apartman yöneticisi. Ben ihbar ederken, babam kayıtları kopyaladı"
Hafifçe gülümseyen Yunus, yine babacan ses tonuyla Deniz'e, resmileri işaret ederek: "Tamam o zaman.. Bana anlattıklarını, polis abilerine de anlat, tamam mı abicim? Resmiler, henüz Deniz'in yazılı ifadesini alıyorlardı ki Yunus Komiser, geri döndü ve Deniz'e, Deniz, abicim, peki biz ve resmileri işaret ederek, bu abilerinden önce gelen polis oldu mu? Hiç farkettin mi öyle birini?"

Küçük çocuk bir anlık düşündü ve cevap verdi: "Hayır, başka kimse gelmedi abi! Sonra ben, pencere önünden ayrılmadım ki.."

Deniz'in son söyledikleri, Yunus'un moralini bozmuştu. Bu arada Deniz, polis memuruyla uzaklaşırken, ardından beliren orta yaşlı adam, flaş diski Yunus'a uzatarak: "Oğlum sizi arayınca, ben de kayıtları çıkarttım. Buyrun Komiser'im!"

Şaşırma sırası bu kez Yunus Komiser'e gelmişti. Çünkü kamera kaydı, ilk kez hazır gelmesi beklenmedik hareketti. Yüzünden okunan memnuniyetle: "Teşekkür ederiz, siz de arkadaşlara yazılı ifadenizi verin. Sonra gidebilirsiniz. Tekrar teşekkür ederim!"

Nur'un yanına giden Yunus, incelemelerde mücadele eden Nur'a: "Nasıl gidiyor vaziyet?"
Nur, asık suratla: "Komiser'im benim işim daha bitmedi! Siz gidin!"

Yunus, gelen cevap üzerine memnun olmuş ama hepsinden önemlisi Nur'un ciddiyetini kavramıştı. Ona güvenerek: "İyi o halde, Büro'da görüşürüz! Bak az sonra savcı gelir, muhtemelen Müdürle gelecek. Gelmezse anlatırsın ne oldu ne bitti.."
Nur, Yunus'a bakmadan: "Başüstüne Komiser'im!"
Gün öğlene doğru akarken, bir gün daha yarılanmıştı.

ÖLÜLER İÇİN (Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin