13|Beklenmedik

1.7K 161 18
                                    

Keyifli okumalar!

Dövmeci'nin küçük dükkanına döndüğümde beni karşılayan tuhaf sessizliğe şaşırmıştım. Işıklar yanıyordu fakat Dövmeci'nin burada olmadığını hissediyordum. Buraya ne zaman gelsem mutlaka dükkanda olurdu ya da geldiğimi bir şekilde anlayarak arka odadan bulunduğum yere gelirdi. Şimdi ise yeteri kadar süre geçmesine rağmen hâlâ gelmemişti.

Belki de uyuyordu çünkü sonuçta o da bir insandı fakat uyuyorsa kapıyı kilitlemesi gerekmez miydi? Kırmızı kapı hâlâ aralık duruyordu. Tereddütle arka odaya doğru yönelmeye başladığımda kapı eşiğinden çıkan Alkın'la olduğum yerde durdum. Şaşkınlıkla gözlerim büyürken Alkın da beni fark etmiş ve durmuştu.

Onun burada ne işi vardı? Yoksa o da Fabulasium'a mı gidiyordu? "Alkın? Ne yapıyorsun burada?" diye sordum yavaşça.

Alkın yutkundu. "Ben Dövmeci'ye bakmıştım. Dövme yaptırmaya geldim." diye cevap verdi. Şüpheyle gözlerimi kıstım.

Alkın bana anlamsızca bakarak "Peki senin ne işin var burada?" diye sorduğunda derin bir nefes aldım.

"Ee şey...ben de dövme yaptırmak istiyordum." desem de ne kadar inandırıcı olduğu tartışılırdı.

"Sen?" dedi Alkın inanamayarak.

"Evet, ne olmuş? Ben dövme yaptıramaz mıyım?"

Alkın dudaklarını büktü. "Bilmem. Pek öyle biri değil gibisin." dedi. Ardından gözleri yukarı kaydı ve dudakları hafifçe aralandı. Sonra tekrar bana baktığında bakışları değişmiş gibiydi. Ben de merakla gözlerimi yukarı çevirdim. Yıldızlı gökyüzü hareket ediyordu. Alkın bunu görebiliyor muydu? Eğer görebiliyorsa o da dövme sahibi demekti.

Bakışlarımı tekrar Alkın'ın yeşilimsi mavi gözlerine çevirdim. Bana sessizce bakmaya devam ediyordu. Bendeki bir şeyi çözümlemeye çalışıyordu fakat bunu yapmasına izin veremezdim.

"Dövmeci yok sanırım, ben artık gideyim." dedim kapıya doğru dönerken.

"Simay...sen..."derken duraksadı. "Seni evine bırakayım. Hava karardı." dedi fakat bence başka bir şey söyleyecekti.

Kolumdaki saate baktım. Dokuza geliyordu ki bu benim için hiç iyi değildi. Telaşla çantamdan telefonu çıkarırken annemden on, babamdan beş, Toprak'tan ise yedi arama olduğunu görerek yutkundum.

Çantamı koluma takarken "Ben taksiyle giderim. Yine de sağ ol." dedim.

Alkın kapıyı açarak geçmem için tuttu. "Geç oldu. Bu saatte taksiye binme." dedikten sonra kararsız bakışlarımı görerek "Benden mi çekiniyorsun?" diye sordu. Gözleri hareketlerimi çözümlemek ister gibi derin bakıyordu.

"Hayır, çekinmiyorum. Sadece boşuna yolunu uzatma." diye cevap verdim. Belki biraz çekiniyor olabilirdim.

"Sorun olsaydı bırakmayı teklif etmezdim." dedikten sonra yürümeye başladı. Alkın'la en uzun iletişimimizi şu an kurmuştuk. Bunun dışında onunla genellikle yan yana bile gelmiyordum. Soğuk biriydi ve Eris'le arkadaştı. Eris'le arkadaş olması ondan uzak durmam için yeterliydi.

Sokağın sonuna geldiğimizde kaldırımın kenarındaki siyah arabanın ışıkları yanıp söndü. Arabaya binmeden etrafa son kez göz attım. Dövmeci'nin nerede olduğunu merak ediyordum fakat onu aramaya vaktim yoktu. Umarım yarına kadar dönmüş olurdu.

Rüzgâr Sokağı'nın Tuhaf DövmecisiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin