17|Kayıp

1.6K 129 63
                                    

Hikaye ve kahramanlar hakkındaki görüşlerinizi çok merak ediyorum. Yorumlarınızı bekliyorum :)

Keyifli okumalar!

     Gece gelen mesaj, içimde gittikçe büyüyen bir sıkıntıya neden olmuştu. Biri benden yardım istiyordu fakat kim olduğunu bilmiyordum. Belki de yanlışlıkla gönderilmiş bir mesajdı. Belki biri bana şaka yapmaya çalışıyordu ama nedense bu mesajın atılış nedeninin bu kadar basit olmadığını hissetmiştim.

Gece, diğer evrende yaşadıklarımın da etkisiyle karmakarışık rüyalar görmüş, iyi uyuyamamıştım. Birlikte yolculuğa çıktığımız prensin ve yanımdaki diğer kişinin yüzlerini hatırlamayı ne kadar denesem de bir türlü başaramıyordum. Bu da daha sinirli hissetmeme neden oluyordu. Şu lanet evrenin neden böyle garip kuralları vardı ki?

Evrendeki olayların dışında bu dünyadaki sorunlarım da üst üste binmeye devam ediyordu. Toprak'ın tuhaf davranışlarından sonra şimdi de babamın durumuyla uğraşacaktım. Ona onu başka biriyle el ele gördüğümü söylemeli miydim? Bana ne diyecekti? Hiçbir şeyin göründüğü gibi olmadığını mı söyleyecekti? Ona artık inanabilir miydim?

Hissettiğim hüzün ve anneme karşı duyduğum suçluluk duygusu yüzünden sabah kahvaltı yapmadan evden çıkmıştım ve şimdi dalgın bir şekilde kantinde oturmuş, elimdeki simidi kemiriyordum.

"Kızılım, ne oldu sana?" diyen Pelin'i duymamla ağlamaya başlamam bir oldu. Bu çok saçmaydı çünkü ben kolayca ağlayan, hem de başkaları yanında ağlayan biri asla olmamıştım. Şu an bir de bunun için öfkeli hissediyordum.

Pelin'in mavi gözlerine endişe yerleşirken ciddileşti ve hemen yanıma oturdu. "Simay ne oldu? İyi misin sen?" diye sorarken parmakları yanaklarımdaki yaşları siliyordu.

Başımı iki yana sallayarak "Değilim." diye cevap verdim. Ağlamaya devam ederken aynı anda simidi çiğnemeye çalışıyordum çünkü derse aç girmek istemiyordum.

"Ne oldu? Anlat bana hadi." dedi Pelin yumuşak bir sesle.

Ağzımdaki simidi zorlukla yutup çayımdan bir yudum aldım ve ıslak gözlerimi gözlerine çevirdim. Pelin cebinden mendil çıkarıp bana verirken "Gözlerinde çapak var, al sil." dediğinde yüzümü buruşturup mendili aldım ve gözlerimi iyice kuruladım.

Boğuk bir sesle "Hani dün yemeğe gitmiştim ya Alkın'la..." diyerek bakışlarımı tekrar ona çevirdim.

Pelin başını sallayarak beni onayladı ve devam etmemi bekledi. Burnumu çekip "Oradan ayrılırken başka bir masada babamı gördüm. Karşısında bir kadın vardı; yüzünü göremedim, arkası bana dönüktü ama en kötüsü, babam o kadının elini tutuyordu." diyerek hıçkırmaya devam etti.

Pelin bir süre düşünüp "Annen olamaz mı?" diye sorduğunda eline bir tane geçirdim.

"Salak mısın Pelin, annem olsa niye ağlayayım böyle? Kadının saçları sarıydı." Beni rahatlatmak için ne diyeceğini şaşırmıştı.

Pelin yüzünü buruşturarak "Evet, saçma bir soru oldu." dediğinde tekrar burnumu çektim.

Adımın seslenilmesiyle sağ tarafa bakarken Toprak'ın endişeyle bana yaklaştığını gördüm. "Simay, ne oldu? Neden ağlıyorsun?" diye sorduğunda mendille burnumu sildim ve gülümsemeye çalıştım.

"Önemli bir şey değil Toprak, iyiyim ben." dedim ama Toprak bana inanmayarak yanıma oturdu ve eliyle yüzüme gelen saçları kulağımın arkasına koydu.

"Yüzün hiç öyle demiyor ama? Bana anlatabilirsin Simay. Seni böyle ağlatan neyse onu ortadan kaldırmak için ne gerekiyorsa yaparım." dediğinde hafif bir korkuyla yüzüne baktım. Babam annemi aldatmış olsa da ortadan kaldırılmasını istemezdim sanırım.

Rüzgâr Sokağı'nın Tuhaf DövmecisiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin