Bu kız dışarı çıkalı kaç saatler olmuştu böyle. Kendini, zaman kavramını kaybediyordu adeta. Kim bilir nerelere takılmıştı, hangi saçma sapan işlerle meşguldü ? Onun beynini, düşündüklerini hissettiklerini hiç bir zaman anlayamamıştım ben. Çocukken de böyleydi. Herkesi terslerdi, hiçbir sırrını kimseyle paylaşmazdı. Benimle bile. Ben neden bana anlatmasını bekliyorum ki. Tamam ablasıyım ama ona karşı hiç manevi anlamda yanında olmadım ki. Ne ben nede annem ve babam. Onu sadece Anıl anlayabilmişti, mutlu etmişti. O kadar iyi bir arkadaşlıkları vardı ki. Kimseyi aralarına almazlardı. Sadece ikisi oynarlar ve bir o kadar da eğlenirlerdi. Ama Ada'nın göbek adı şanssızdı resmen. En yakın arkadaşını kanlar içinde gözünün önünde kaybetmişti. Hayatında onu seven tek insanda erkenden terketmişti onu. Oda yanına gitmek için çok uğraşmıştı oda ayrı konu tabi.
Anıl'dan sonra daha çok değişmişti. İlk kez içmişti. Sigarayı daha çok kullanmaya başlamıştı. Gece dışarı çıkmalar, kaç gün eve gelmemeler. Sürekli Anıl'ın mezarının yanında gözleri ağlamaktan şişmiş ve morarmış uyuyan bir Ada bulurduk. O kadar cesurdu ki. Hangi akılsız gecenin bir vakti mezarlığa girip sabaha kadar tek başına orada dururdu. Ama Ada yapıyordu. Bana sürekli kendim olup, çevremde yaşayan insanlardan başka korkmam gereken birşey olmadığını söylerdi. Ama ben hiç onun gibi olamamıştım. Yada denemek istememiştim belkide.
Sürekli Ada'yı düşünmekten içim bunalmış ve merak etmeye başlamıştım. Çünkü saat 22.00 olmuştu. Eskişehir'e geldiğinden beri hiç eve geç gelme, içme tarzı hareketler sergilememişti ve şimdi bir anda.. İçimi acayip derecede bir kuşku ele geçirdi desem yeri vardı. Arasam büyük ihtimal terslerdi. En iyisi her zaman gittiği yerlere bakmaktı. Elimden başka birşeyde gelmezdi zaten.
-''Ayaz kalk hadi gidiyoruz.''
-''Nereye canım bu saatte ?''
-''Ada saatlerdir yok farkında mısın ?''
-''Her zaman olan birşey değil mi zaten bu ? Hep geç geliyor. Bir keresinde hatırlarsan 5 gün haber alamamıştık.''
-''Her zaman ki gibi değil Ayaz. Birşeyler oluyor.''
-''Tamam o zaman hazırlan gidelim.''
Ben ceketimi giymeye çalışırken Ayaz ceketini ve arabanın anahtarını alıp çoktan çıkmıştı. Sehpanın üzerinden telefonumu aldıktan sonra bende koşar adımlarla yolcu tarafına geçtiğimde ilk nereye gidebileceğini düşünüyordum. Anıl. İlk gidebileceği yer orası.
-''Ayaz Anıl'ın yanına gitmiş olabilir.''
Telefonu cebimden çıkartıp numarasını tuşladıktan sonra kulağıma götürdüm. Çalıyor ama açmıyor. Telefon sessizde desem olamaz. Hiçbir zaman telefonunu sessize almaz ki Ada. Ayaz arabayı durduğu anda inip koşarak kaapıdan içeri girdim. Anıl'ın mezarının olduğu bölüme geldiğimde şaşırmıştım. Burada değildi. Peki nerede olabilir ki bu kız ?
-''Adaaaaaa !''
O kadar bağırmama rağmen hiçbir ses seda yoktu. Kapıdan çıkıp Ayaz'ın yanına gittiğimde kafamı iki yana salladım. Yoktu işte. Ama nereye gitmişti. canı sıkılıp, dertlendiğinde her zaman buraya gelirdi. Gideceği sadece iki yer kalmıştı. Ya her zaman gittiği bar yada adalarda porsuğun kenarına gitmiş olabilirdi. Arabaya binip hızlıca çarşıya gitmemiz gerekiyordu ama neydi bu trafik böyle ? Herşey tersine gidiyordu. Belki de Ada için zaman daralıyordu. Başına birşey gelmiş olabilirdi.
10 dakika içinde barlar sokağına ulaşmıştık. Ayazla beraber her zaman gittiği bara girdiğimizde barmene görüp görmediğini sorduk. Ama buraya da gelmemişti. Nerede bu kız şimdi çıldırıcam. Son olarak Adalarda ki porsuk kenarı kalmıştı geriye. Sokaktan çıkınca koşarak merdivenlerden inip orayada baktım ama sonuç gene aynıydı. Yok. Kız sanki yer yarılmış dibine girmişti.