Bölüm 8 : ortak nokta

19 4 5
                                    

Çığlık patlamamla beraber louis çalmayı bıraktı, matthew koşarak yanıma geldi. Herkesde bir panik hakim oldu. Herkes bir şeyler diyor ama kimseyi duyamıyorum, konuşuyorum ama kimse beni duymuyor. Gerçekten gördüğüm şey o günki kaza mıydı? Rüyada mıyım yoksa? Ellerimi kaldırıp kendimi çimdiklemeye çalıştım ama ellerimi kaldıramıyorum, kımıldayamıyorum.

Salonun görüntüsü yine bulanıklaşıyor ve etraftan kopup yine karanlık bi yerde oluyorum.

Ambulans'ın ışıkları gözüküyor... kırmızı mavi ışıklar louisin yüzünü aydınlatıyor. Hala şokta, hala kımıldamıyor. Thomas'ın cansız bedeni görüş açıma girdi. Louis'e sesleniyorum beni duymuyor. Louis'in yanına doğru yürüyorum ve ellerimi omzuna koyuyorum. Hayır, dokunamıyorum. Dokunduğum an görüntü duman olup bozuluyor. Görüntü geri geldiğinde her yer beyazdı, burası bir hastanedeydi. Yürüyerek koridoru geride bıraktım o sırada louis ve louis'in kız kardeşi, annesi ve babasını ağlarken gördüm. Louis'n gözleri kıpkırmızı olmuştu. Büyük ihtimalle ağladığı için öyleydi...

Görüntü bulanıklaştı ve duman olup uçtu. İşte şimdi salondaydım ve herkes bir şeyler diyordu. Sesleri gayet net geliyordu ama hepsi bir ağızdan konuştuğu için anlayamıyordum ne dediklerini. 

"Daisy, iyi misin?" Dedi matthew. Arkasını döndü ve susun işareti yaptı.
İyi denebilise iyiydim. Sadece gördüğüm şeylere anlam veremiyordum.

"İyiyim, ilaç yan etki yarattı sanırım kımıldayamıyorum. Birkaç dakikaya kendime gelirim." Dedim sesim titriyordu. Hiçbiri inanmış gibi durmuyordu ve bu içimi acıtıyordu. Onları üzgün görmek beni mahvediyordu, yeterince yük olmamışım gibi bi de ilaç konusunu çıktı. İnsanlara yük olmaktan nefret ediyorum.

"Odana çıkarmamı ister misin? Taşıyabilirim seni" dedi matthew nazik bir sesle. Çok korkmuştu, bu bakışlarından belliydi.

"Ben kendime gelince çıkarım, taşımana gerek yok. Ben gerçekten iyiyim lütfen bana öyle bakmayın" dedim hafif gülerek. İyİ olduğuma inandırmam lâzımdı onları.

"Nasıl bakıyormuşuz?" Dedi elizabeth.

"Beni çok sevdiğin için endişeli bakıyorsun elizabeth. Ben de seni seviyorum " yapmacık bir şekilde gülümsedim. Elizabeth omuz silkti ve diğer koltuğa oturdu. Hayley bi anda beni sarstı

"Iyi misin canım?" Dedi, çok korkmuş gözüküyordu.

"İyiyim hayley. Özür dilerim, bugünün güzel olması gerekiyordu"

"Ne özürü canım. Asıl ben özür dilerim seninle ilgilenemedim." Gülümsedim. Ve sorun olmaz dercesine kafamı salladım. Okulun ilk gününde bir arkadaş edinip onu eve getirirsiniz fakat gününüzü berbat edersiniz ya.. düşünün ne kadar kötü bir gün.

Çaprazıma döndüğümde louis bana sinirle bakıyordu, resmen gözlerinden ışın çıkıyordu. Eğer benim gördüklerin louis'in anılarıysa acaba bunları gördüğümü biliyor muydu? Asıl önemli soru ben nasıl louis'in anılarını gördüm? Onlar louisin anıları mıydı? Ben de aynı şekilde ona dik dik bakmaya başladım. Alice gelip bir anda üstüme atladı her yerim kırılmış gibi hissettim, sanırım sağ bacağımı kaybettim az önce...

"Hasta mı oldun daisy? Benle oyun oynayabilecek durumda mısın? Şu soruya cevap ver ona göre durumunu ben belirliyelim. Barbie sarışın mı kızıl mı?" O kadar hızlı ve heyecanlı konuşuyordu ki anlamak çok zordu.

"Hmm esmer. Kumral da olabilir"dedim gülerek. Şaka yaptığımı anlamamış gibi suratıma bakıyordu.

"Hayır sarışın tıpkı ablam gibi. Bence sen iyi değilsin doktora mı gitsek anne" dedi kafası karışmış bir şekilde. O kadad masum ve tatlıydı ki.. ya da salak.

lizzie sadece gülümsedi, bir sey söylemedi. oturduğum yerden doğruldum louse bakmamaya çalışıyordum. neler olduğunu bilmiyorum ama ne gördüğümün farkındayım, gördüklerim louisein kardeşinin öldüğü gün. peki öyleyse neden ben o günü gördüm? benimle lakası ne?

''elizabeth telefonum nerede? gördün mü?'' dedim yavaşça. odama çıkıp sadece gilmore girls izlemek istiyordum.

'' ben nereden bileyim? nereye bıraktıysan oradadır. elefonun bekçisi miyim ben?'' dedi gözlerini devirerek. klasik elizabeth işte ne beklersiniz ki...

'' bir kerede düzgün cevap versen olmaz mı bıktım şu senin afra tafralarından. alt üstü telefonum nerede dedik.'' istemsizce sinirliydim neden aniden bu kadar çıkıştım ki şimdi?

lizzie bana garip bakıyordu,kızına bağırdığım için sinirliydi sanırım ama fazla belli de etmiyordu. sanki korkuyordu benim için, kötü olduğumun farkındaydı.

'' ben gördüm nessa mutfakta bardıklığın ırada, getireiyim mi?'' dedi alice. nazikçe teşekkür edip mutfağa doğru yürüdüm. ben bağırdıktan sonra elizabeth üst kata çıktı bir sey demeden, benden bu tepkiyi beklemediği aşırı belliydi. hayley de arkasından merdivenlerden çıktı. teledonu elime aldığımda bir mesaj vardı


bilinmeyen   numara     

o gün neler olduğunu gördün mü? daha fazlasını öğrenmek ister misin? seni cuma günü alostire mağazasının arkasında bekleyeceğim gelirsen ailene neler olduğunu da öğrenirsin. kiimseye güvenme, kimseye bir şey söyleme. eğer birine söylersen mutlaka öğrenirim ve o anda sen ölürsün.                     saat : 02.52 AM



*bölümün bu kadar uzun süre gelmesi yüzünden özür dilerim. sınavlar falan derken hiç yazacak hevesim yoktu, hevesi geri kazandığım için aşırı mutluyum. neler olucak neler göreceğiz inanın ben de bilmiyorum. okudunuz için teşekkür ederim, diğerki bölümde görüşmek üzere 3<*                                                                                                                                                                      


Gri'nin yaşamıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin