Liseli son kez Karin'e baktığını biliyordu. Siyah saçlı, esmer çocuk mavi gözleriyle karşısında duran kızıl dalgalı saçlı, beyaz tenli kızın yemyeşil gözlerine baktı. Esen hafif rüzgâr, Liseli'nin gece siyahı saçlarını dalgalandırıyor, beyaz gömleğini ve siyah kravatını hafifçe sallıyordu. Aynı rüzgâr sanki Karin'in kızıl saçlarını okşuyor gibiydi.
Karin kendine has gülüşüyle kırmızı yanaklarını öne çıkararak konuştu. Sesinin tonu aynı sabah denizi gibi sakin ve durgundu.
"Bir sürü olay." İnce sesi kulakları dolduran bir tınıya sahipti.
Liseli onun yeşil gözlerine bakarak konuştu, sesi yorgun ve rahatlamış geliyordu.
"Bunların hepsini unutacak olmam kötü."
Karin'in yüzündeki gülücük bozulmadı. Yanakları git gide daha çok kızarıyor, gözleri parlamaya başlıyordu.
"Gitmeden önce " dedi. Sesi çatallaşınca duraksadı, sonra kısa bir nefes alıp cümlesini bitirdi:
"İsmini söyle "
Kız konuşurken ağlayacak gibi olsa da yüzündeki gülümsemeyi bırakmıyordu. Gözlerinden kaçan gözyaşları yanaklarını yavaşça ıslatmaya başlamıştı. Liseli hafiflediğini hissedebiliyordu. Bu anların onun hikâyesinin sonu olduğunu anlıyordu. Kızın yeşil gözlerinin ve iç ısıtıcı gülüşünün verdiği rahatlıkla gülümsedi. Kıza sarıldı ve neşeli bir ses tonuyla konuştu:
"Seni son kez gülüyorken görmek güzel."
Kız kafasını liselinin göğsüne gömdü ve ağlamaya başladı. Elleri arasındaki çocuğun yavaşça parlamaya, hafiflemeye başladığını hissediyordu.
"Elveda pembe pijamalı kız." dedi Liseli gözlerini kapamadan önceki son gücüyle.
Bir yaprak gibi hafif hissediyordu, özgür ve rahat.
~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~
Liseli, okulda sınıfta en arka sağ köşedeki pencere kenarındaki yerinde irkildi.
"Dünyadan Liseli'ye, dünyadan Liseli'ye!" dedi Liseli'nin yanında dikilen uzun boylu, afrolu çocuk Brook.
Liseli tembelce gözünü açmışken kafasını çevirip konuştu
"Ne var -!" derken Brook elinde duran cetveli Liseli'nin burnuna dayadı, normalden kalın bir ses tonuyla konuştu cetveli liselinin burnuna bastırırken.
"Sonunda seni buldum Kral! Köşe bucak kaçtığın yerde seni öldüreceğim."
Liseli, Brook'un cümlesi bittiğinde tam olarak uyanmıştı. Usulca sırasının üstünde duran cetvele baktı. Brook cetveli biraz daha bastırınca Liseli çevik bir hareketle cetvelini alıp Brook'un cetveline vurduktan sonra ayağa kalktı ve Brook'un karşısına dikildi. Kılıçlarını göğüslerine yakın tutup birbirlerinin gözlerinin içine bakıyorlardı.
İkisini de aynı diğer savaşçılarda olduğu gibi stres ve heyecan basmıştı.
"Beni asla öldüremeyeceksin!" dedi Liseli heyecanla. Brook bir şey diyemeden devam etti.
"Bana karşı çıkan her hain ölecek!" Ses tonu sertti ve cetvelini bir sağa bir sola usulca sallıyordu.
Brook, Liseli'nin üstüne atılıp, birkaç cetvel darbesi vurduktan sonra konuştu.
"Asıl hain sensin! Halkını tanımayan kral, kral değildir."
O sırada Liseli Brook'un üstüne gitti. Cetvellerini aynı kılıçlar gibi kullanıyorlar, iki şövalye gibi asilce dövüşüyorlardı.Liseli cetvelini sıkıca kavradı, Brook hareketini yaptıktan sonra var gücüyle Brook'un cetveline vurdu.Brook'un cetveli havada dönerken, Liseli cetvelini Brook'un suratına doğrulttu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Liseli
FantasySıradan bir gün , sıradan bir hayat , pek sıradan olmayan bir rüyanın ardından . Bir yaprağın süzülmesiyle başlayan hikaye Aynı Yaprağın yok olmasıyla bitecek Klasik bir liseli , Hiç tanımadığı bir çocuk , ve hiç tanımadığı pembe pijamalı bir kız .