Bu gifte Calum Ashton'dan bahsediyordu nothing new yani-
<3<3<3<3<3<3<3<3<3<3<3<3
"Sakin ol, Bayan Irwin gelince-"
"Annemin gelmesini bekleyemem! Ona neler yapabileceklerini bilmiyorsunuz!"
"Hayır. Ama o biliyor Ash, ona nasıl kendini savunması gerektiğini öğrettin. Artık eskisi kadar kırılgan değil, karşı koyabilir."
"Ama ya çok geç olursa? Biz oraya gidene kadar başına bir şey-"
"Hayır. Kendine gel. Şimdi Bayan Irwin'i arayıp erken gelmesini söyleyeceğim ve gelir gelmez polisi arayacağız tamam mı?"
Ashton titrek bir nefes alarak başını salladı. Elleri titriyordu. Sakin kalmak imkansızdı ama güçlü olmalıydı. Panik olarak ya da ağlayarak Calum'a yardım edemezdi. Gözlerinden akan yaşları sildi. Evet, iyiydi. İyi olacaktı.
"Ash, iyi misin?"
Başını tekrar salladı. Bakışlarını boşluğa dikmişti. Michael elini destek vermek ister gibi sırtına yerleştirince zorlukla gülümsemeyi başardı.
Fakat sonra birdenbire, bacakları güçsüzleşti. Göz kapakları ağır ağır kapandı ve vücudu tam karşısında duran Luke'un üzerine yıkıldı.
"Ashton!"
.
.
."Bırak! BIRAK BENİ!"
Calum adını bile bilmediği, Efendi demeye zorlandığı adamı iktirmeye çalışırken belki biri duyar da yardım eder diye çığlık çığlığa bağırıyordu.
Daha bu sabah herkesi uyandırıp birlikte yemek için mutfakta kahvaltı hazırlıyordu. Her şey yolundaydı. Fakat birdenbire mutfağın arka bahçeye açılan cam kapısı büyük bir gürültüyle paramparça olmuştu. İki adam onu kollarından tutarak kapıdan dışarı sürüklemeye başladılar. Kafasını kaldırdığında ve kim olduklarını gördüğünde kendine gelmiş, korkuyla Ashton'ın ismini haykırmıştı.
Ama Ashton aşağı ne kadar hızlı inerse insin Calum'a yetişemezdi.
"İMDAT!"
"Kes sesini!"
Yanağına çarpan tokatla yüzü yana doğru savruldu. Eskiden olsa ağlardı, biliyordu. Fakat Ashton ona yeniden güçlü olmayı göstermişti. Ne yaşanırsa yaşansın ayakta durmayı. Hiçbir şey için olmasa bile erkek arkadaşı için güçlü duracaktı. Önceki gibi dokunmalarına da canını daha fazla yakmalarına da izin vermeyecekti. Aklından geçen tek şey aşık olduğu gencin güzel gülümsemesiydi. Yere çöktü ve tasmasının altında duran kolyesinin ucunu yumruk yaptığı elinin içine sığdırdı. Birbirlerini yine bulacaklarını hissedebiliyordu.
Seni onaracağım...
"Seni küçük fahişe, gerçekten kaçabileceğini mi sanmıştın? O çok sevdiğin erkek arkadaşının seni korumaya yeteceğini düşünmen öyle acınası ki..."
"Beni bulacak! Göreceksin!"
"Hayal kurmaya devam et."
Adamın eline aldığı ve ucu bir zincire bağlı olan kelepçeyi gördüğünde panikle ileri atıldı. Ancak karşı koyacak kadar güçlü değildi, tekrar yere düşmesi için omzundan sertçe iktirmesi yeterli gelmişti. Calum sendeledi, nihayet yaralarının iyileşmesine sevindiği dizlerinin üzerine düşerek pürüzlü zemine sürtünmelerine sebep olmuştu. Sol kolunu zorlukla yakalayıp kelepçeyi bileğine geçirince dudaklarından acı dolu bir inilti yükseldi. Sebebi fiziksel acı değildi. Onu hayatta tutan ela gözlere bakmayı şimdiden çok özlemesiydi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Pup // Cashton
FanficCalum'ın masum kahverengi gözleri bir yavru köpeği andırıyordu.