Nisa'nın Ağzından||
Odaya doğru ilerlerken tek kelime dahi etmemiştik. Barış'ın elini sıkıca tutmuştum. Odaya geldiğimizde tek bir kelime bile etmeden beni öpmesini asla beklemiyordum elbette. Aklım allak bullak olsa da onun dudaklarına karşı kayıtsız kalamıyordum. Dudaklarımız birbirinden ayrılırken kendimi Barış ve duvar arasında hapsedilmiş bir şekilde bulmuştum. "Çok güzelsin." "Barış..." Barış bu kez boynuma minik öpücükler bırakırken onu biraz kendimden uzaklaştırdım.
"Gerçeklerden böyle mi kaçıyorsun bu kez de? Öfke nöbetlerinden sonra yeni yöntemin bu mu Barış?" "Gerçeklerden kaçmıyorum Nisa. Seni seviyorum sadece." Sıkıntıyla bir nefes verdim. Barış'ın elinden tutup yatağa oturmasını sağladım. Elim yüzünü sararken yutkundum. "Babanın söyle..." "Babam tamamen bir zaman kaybı Nisa. Ben sana demiştim biliyordum böyle olacağını. Beni sevmediğini istemediğini de biliyordum. Canımı yakmaya çalışıyor çünkü bildiği tek bok o. Ama sürpriz, Barış artık babası yüzünden üzülmüyor."
"Nedense buna inanasım gelmedi pek." Kendimi Barış'ın bedeniyle beraber yatakta uzanırken bulduğumda yutkundum. Barış üzerime doğru eğilirken dudağıma minik bir öpücük kondurmuştu. "İnan bana o adamla konuşmak hiç olmadığım kadar iyi hissetmeme neden oldu. Ona benzediğimi sanıyordum ama ben Barış'ım Nisa. Babama benzemeyeceğim. Ve onun ölmesi beni hiç üzmeyecek. Çünkü yaşaması bir boka yaramıyor." "Kırılmadığına emin misin?" Sorgular gibi baktığımda beni başıyla onaylayıp gülmüştü. "Eminim tabii ki. Hatta bunu kanıtlamak için ne istesen yapabilirim."
"Öpsene beni... Ama bir şeyleri kanıtlamak için değil, birbirimizi sevdiğimiz için." Barış dudaklarımızı birleştirdiğinde uzun uzun öptük birbirimizi... Sanki onu ne kadar öpersem öpeyim yetmeyecek gibi hissediyordum. Birbirimizden uzaklaşırken Barış'ı izlemeye başladım. Tıpkı onun da bana yaptığı gibi... "Babanla konuşacaktım aslında. Ama nasıl bir tepki verirsin emin olamadım." "İyi ki konuşmadın Nisa. Sana da ters bir şey diyecek olursa kendimi tutamazdım muhtemelen." Barış'a sıkıca sarıldığımda sıcacık gülümsemişti bana.
Dudağına bir öpücük bıraktığımda yüzünü sardım. "Gerçekten iyi değilsen ve bunu benden saklıyorsan kırılırım sana Barış." Barış ellerimi tutup birer öpücük kondururken derin bir nefes aldım huzurla... Beraber oturduğumuzda ellerimi tutmayı bırakmamıştı. "Gerçekten üzülmedim Nisa. Ben yıllarca onsuz büyüdüm ve bugün bana neden onsuz büyüdüğümü hatırlattı." "Ama sana dedikleri... Barış kırılmamış olmanı anlamıyorum, inanmıyorum da. Yani bana aynısını deseler..." Barış dudağıma bir öpücük bıraktığında burukça gülümsedim.
"Nis gerçekten kırılmadım. İnsan sevdiğine kırılır derler hem. Ben onu sevmiyorum, fikirleri de umurumda değil. Bana sen diyorsun ya hep senin çok güzel bir kalbin var diye. Ben ona inanıyorum Nis ve emin ol öyle kalması için çabalıyorum." "Seni seviyorum Baroska." "Ben daha çok seviyorum." "Öyle mi?" "Hıhı." "Ne kadar mesela?" "Tüm korkularımı yenip seninle bir yuva kuracak kadar..." Barış'ın dudağına küçük bir öpücük kondurduktan sonra sıkıca sarıldım ona. "Belki bir kedi sahipleniriz değil mi?" Bana gülümsemişti kocaman. "Onun için bir aile oluruz diyorsun yani."
"Hıhı. Hem böylece ikimizin de istediği olur. Ne sen baba olmuş olursun ne de küçük bir yavrumuz olmadan bir hayat geçirmemiş oluruz." Barış yatağa uzanırken yanına uzanmadan önce bir kolunu açtım ve beni sarmasını sağladım. "O konuda bana kızgın mısın hâlâ?" "Ben seni anlıyorum, seni hiçbir şeye zorlayamam. İkimizin hayatı bu Barış. Ve şuandan itibaren birbirimizin hayatından çıkmamız mümkün değil." "Değil mi?" "Bırakmam seni bir daha. Çünkü sana çok aşığım." "Ne kadar mesela?" İkimiz de gülmüştük. Barış'ın yanağına kocaman bir öpücük kondurdum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MECZUP
Fanfictionİki hasta ruh birbirinde tedavi olabilir miydi? Kim bilir belki de her şeyin ilacı bazen zaman değil, seni sevecek bir kişidir. "Bu iyiydi işte. Seninle eğleneceğiz biz bundan eminim artık." "Burada fazla kalacağımı zannetmiyorum."