İYİ OKUMALAR♥️
Oturarak Çağlayı beklemekten vazgeçip lavaboya girdim. Saçımı taramadan aşağıdan topuz yaptım hala ıslaktı. Sweatimin şapkasını kafama geçirip lavabodan çıktım. Aynı zamanda içimden saymaya devam ettim. Ayak seslerini duyduğumda
"10-9-8-6-5-4-3-2-1" dememle önümde yere yığıldı. Nefes nefese
"Senin gibi kardeş olmaz olsun. Ne ara eskisi gibi acımasız oldun?" Dedi.
"Artık böyle."
***
Alışveriş merkezine geldiğimizde herşeyi Çağlaya bıraktım. Neyin eksik olduğunu, neyin fazla kullanıldığına Çağla daha çok dikkat ederdi. Kasaya geldiğimizde neredeyse herşeyi stoklamıştı.
"Çağla aldıkların Londra da da var. Stoklamana gerek yok." Dedim şaşkınca.
"Ne olur ne olmaz?" Dedi ellerini açarak. Kasa da işimizi halledip bir mağazaya girdik. Beğendiğimiz şeylerle kabine ilerledik.
Seçtiğimiz sweati giyindikten sonra kabinden çıktım. Kapüşonunu düzeltmek için elimi boynuma attığımda kolyemin olmadığını fark ettim.
"Kolyem. Kolyem yok." Diyerek kabine girdim. Yerleye bakmaya başladığımda
"Dur sakin ol." Dedi. Sakinleştirmeye çalışarak.
"Onu bulmalıyım Çağla. Bulmadan gidemem." Dedim telaş yaparak.
"Azra evde olabilir. Hiç çıkardın mı?"
"Hayır herhalde. Hatırlamıyorum."
"Hadi gidelim. Evde olabilir." Diyerek sürükledi.
~
Yarım saatlik yolu on dakikada gelmiştim. Arabayı park edip indiğimde bahçeden buraya doğru ilerleyen Mahiri ve Demir beyi gördüm. Mahirle göz göze geldiğimiz de içimden gelmeyerek nefret dolu bakışlar fırlattım.
"Ne işi var bunun burada?"
"Azra sakin ol." Dedi Çağla kolumu sıkarak.
"Olmadı böyle. Biraz daha oturun"
"Ee akşam oldu. Hem kızlar da gidiyormuş. Birazda onlarla vakit geçir. Hafta içi hep beraberiz zaten. Sonra geliriz." Diye konuştuklarını duyduğumda Demir beyin henüz bizi görmemesi işime geldiği için hızla içeri girdim.
Merdivenleri üçerli çıkarak hızla odada ki banyoya girdim. Etrafa baktığımda banyoda olmadığı anladım. Odaya dönüp her yeri aramaya başladım.
"Sen yukarı üzerini değiştirmek için çıktığında bir yerde gördün mü?" Dedim Çağlaya etrafı ararken.
"Hayır." Lanet olsun. Nerede bu kolye?
Neredeyse saatlerdir arıyorduk kolyeyi. Elimdeki kıyafetleri yere atarak elimi enseme götürdüm. Odanın içinde tur atmaya başladım.
"Sakin ol. İlla çıkacak bir yerden."
"Nasıl sakin olayım Çağla. O kolye olmadan hiçbir yere gidemem. Anlamıyor musun. Gidemem." Dedim bağırarak.
"Acaba Hediye abla biliyor mudur?" Dedi tereddütle. Saat dokuzda gidiyordu Hediye abla. Saate baktığımda çoktan gitmişti. Üstelik şu an havaalanına doğru yola çıkmış olmalıydık. Hızlı adımlarımla odadan çıktım. Merdivenleri indiğimde bahçeden salona giren annemi gördüm.
"Hediye abla gitti mi?"
"Daha yeni çıktı. Bir sorun mu var kızım?" Dedi annem merakla.
"H-hayır." Diyerek evden çıktım. Bahçenin kapısından çıktığımda Hediye abla taksiye biniyordu. Arkasından bağırsamda duymadı. Eve girerek yukarı çıktım.
Odaya gireceğim sırada odasından çıkan abimle çarpıştım.
"Ne geziyorsun burada? Uçağa geç kalacaksın."
"Kolyem yok. Onu bulmadan gidemem." Dedim çaresizce.
"Buluruz. Hadi gel." Diyerek odama yöneldi.
"Baktım. Baktım her yere baktım. Yok." Odaya girip telefonumu aldım. Hadiye ablayı aradığımda ikinci çalışta
"Efendim Azra'm."
"Hediye abla. Ben kolyemi kaybettim. Odayı toparlarken gözüne iliştimi?"
"Maalesef kuzum. Hiçbir yerde görmedim." Dedi üzülerek.
"Peki." Diyerek telefonu kapattım.
Kapının tıklanıp açılmasıyla
"Ne bekliyorsunuz daha, saat olmuş dokuz buçuk. Geç kalacaksınız." Dedi annem telaşla.
Kafamı yere eğerek düşünmeye çalıştım. Duşa girerken hep çıkartırdım kolyemi. Ama çıkarıp çıkarmadığımı lanet olsun ki hatırlamıyorum.
"Bahçeye baktınız mı?" Dedi abim.
"Neler oluyor? Biri açıklama yapacak mı?" Dedi annem merakla. Ayaklandım. İfadesizce
"Kolyem kayıp." Diyerek odadan çıktım.
Bahçeye indiğimde yere çökerek çimenleri karıştırdım. Abim ve Çağla da aramaya başlamışlardı. Duyduğum sesle kafamı gök yüzüne kaldırdığımda uçak çoktan havalanmıştı. Kolumdaki saate baktığımda onu geçmişti.
Tükenmişlikle yere oturdum. Yine başaramamıştım. Gidememiştim. Aklıma gelenlerle abime döndüm. Sert sesimle
"Mahirler bu gün buraya neden geldi?" Dedim.
"Toplantı." Dedi anlamayarak.
"Hafta sonu??"
"Azra babamı bilmiyor gibi konuşma. Ona hafta sonu fark etmez."
"Sen de o toplantı da var mıydın?"
"Tabi ki."
"Mahir. Mahir içeri girdi mi hiç?"
"Toplantı sonrası lavaboya girdi." Bunu duymamla bahçeden direkt otoparka ilerledim. Arabaya bindiğimde bana seslenen abim ve Çağlayı umursamadan evden çıktım.
Mahir almıştı kolyeyi. Biliyordu kolye olmadan hiçbir yere gitmeyeceğimi. Firene basarak Mahirin evinin önüne arabayı park etmeden indim. Kapıda ki korumaların
"Hoş geldiniz Azra hanım." Demelerini umursamadan içeri girdim.
"Mahir nerde?" Dedim etrafa göz gezdirerek.
"Mahir bey evde Azra hanım." Bunu duymamla evin kapısına yöneldim. Kapıyı açan korumalardan biri elini uzatarak içeri girmemi işaret etti. Şöminenin karşısında oturan Mahire geldiğimi söyleyeceği sırada elimle susmasını işaret ettim.
Sessizce ilerlediğimde elindeki kristal bardağı gördüm. İçkisinden bir yudum alarak sıkıca sıktığı avucunu açtı. Gözlerini avucundakinden ayırmayarak derince aldığı nefesini verdi, arkasına yaslandı.
Sessizliğimi koruyarak ona doğru ilerledim. Arkasından ona baktığımda avucundaki şeyin kolyem olduğunu gördüm. Hızla önüne geçerek sertçe bir tokat yapıştırdım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bendis ve Eresbos
Novela JuvenilBENDİS VE ERESBOS ( AY VE KARANLIK ) Azra küçüklük arkadaşının katili olan Mahiri ilk gördüğünde işlerin buraya geleceğini düşünmemişti ondan etkilenmişti ama intikam almalıydı... İntikam almakla başlayan savaş bitmek bilmiyordu. AZRA & MAHİR NOT: S...