3/

1.9K 193 66
                                    




Sabah uyandığımda Felix evde değildi, kahvaltı etmeye masaya oturduğum sırada not gördüm.

"Jisungie~ Bildiğini biliyorum ama yine de hatırlatmak istedim, bugün Chan hyungun yanında işe başlıyorum, evden erken çıktım. Kahvaltı etmeyi unutma sakın. -Felix"

Artık benim de iş bulmam gerekiyordu, üniversitenin verdiği burs artık bize yetmiyordu ve ev sahibimiz de öğrenci olduğumuzu umursamadan kiraya zam yapmıştı. Biz de bir karara vararak iş bulmayı seçtik, ilk işi Felix buldu yemeklere zaten ilgisi vardı Chan hyungun da restorantı vardı ve o orayı seçti, güven sorunu vardı ve bu onun için çok iyi oldu.

Chan hyung bizim alt komşumuzdu, Seul'e ilk geldiğimizden beri bize her konuda yardımcı olmuştu, olmaya devam ediyor. Öz abimizmiş gibi ilgileniyor bizimle. Biz de onu öyle görüyorduk tabii.

Bugün dersim yoktu, iş arayabilmem için çok güzel bir zamanlamaydı.Kahvaltımı yapmış ve üzerime şık bir şeyler giyinmiştim, kapıya çıkıp ayakkabılarımı giydiğim sırada gelen ses ile tam karşıma baktım. Gördüğüm kişi her defasında kalbimin ritmiyle oynuyordu. İlk hamleyi o yaptı.

"Günaydın."

"Günaydın."

Ona afallamış bir şekilde bakarken kendimi toparlayıp ayağa kalktım ve onun selamına karşılık verdim. Göz göze geldiğimde aklımdaki tüm düşünceler onunla ilgilenmeye başlamıştı. Hiç beklemediğim bir anda elini uzatıp bana ismini bahşetti.

" Tanışma fırsatımız olmadı, ben Lee Minho."

Lee Minho. Güzel isim.

Aklımın en derin köşelerine kazıdım bu ismi, unutmamak için.

"Tanıştığımıza memnun oldum, ben de Han Jisung."

Gülümseyerek verdiğim cevaba karşı ondan çok güzel bir gülümseme aldım. Gözlerinin içi gülüyordu.

"Ben de tanıştığıma çok memnun oldum, okula mı gidiyorsunuz? Zamanınız varsa size bi kahve ısmarlayabilir miyim? Sizden düzgün bir özür bile dileyemedim hala, borçlu hissediyorum."

Onaylarcasına başımı salladığımda, yine bana gülümsedi.

Çok güzel gülümsüyordu. Özenle yapılmış bir heykel gibiydi. Turuncu saçları beyaz teniyle mükemmel uyum sağlamış, uzun boyu ve mükemmel fiziğiyle adeta bir heykel gibiydi, yüzünden bahsetmiyorum bile.

Kafeye geldiğimizde bir masaya oturduk, konu konuyu açıyordu.

"Sanırım bu üniversitedesiniz, kaçıncı sınıfsınız?"

Artık bu sizli konuşmaları bıraksak mı Lee Minho.

"Evet ben henüz psikoloji ikinci sınıf öğrencisiyim."

"Hyungunum demek." Yine gülümsedi.

"Benden büyük müsünüz?"

"Evet, işletme son sınıf öğrencisiyim."

Sürekli gülümsüyordu bu çocuk, kalbim şu an hiç iyi değildi.

"Artık hem hyungun aynı zamanda da karşı komşunum, bir sorunun olduğunda bana gelmekten çekinme Jisung-ah."

"Tabii hyung, merak etme."

Kalkmak için saate baktığımda aynı anda o da kolumdaki saate bakışlarını yöneltti.

"Dersin kaçta başlıyor Jisung?"

"Aslında bugün dersim yok, evden iş aramak için çıkmıştım."

"İş mi arıyorsun? Aslına bakarsan biz de burada çalışacak bir eleman arıyorduk. Burada çalışmak ister misin?"

Şaşkın bir ifadeyle ona bakıyordum, nasıl yani bu kadar kolay mıydı bu?

"Nasıl yani hyung, anlamadım?"

"Aslına bakarsan burası benim kuzenimin kafesi, zaten çalışacak birini arıyorlardı, sen de iş aradığını söyleyince sana sormak istedim."

"Kabul ediyorum hyung, burada çalışmayı çok isterim."

Burada çalışırsam Minho hyungu daha yakından tanıyabilme fırsatım oluşacaktı, kendime sorduğum soruların cevabını burada alabilirdim.

"Kabul ettiğine göre bugün biraz dinlen, yarın sabah gelip başlarsın."

Gülümseyerek masadan kalktım ve eve gitmeye koyuldum, hemen Felix'e haber vermeliydim. Acaba şu an o nasıldı?

---------------------------------------------------

Umarım beğenmişsinizdir, lütfen oylamayı ve yorum atmayı unutmayın. İyi okumalar dilerim kuzucuklarım <3

Coffee |Minsung| ✔️Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin