9

3 3 0
                                    

Güneşli bir İzmir havasında yatağından ağır ağır kalkmıştı. Kalkar kalkmaz işte o da hazırlığa hemen koyulmuştu. Önce beyaz gömleğini, sonra da keten pantolonunu ağır ağır giymişti. Cüzdanını açtı ve odaya giren güneş ışığında parlayan rozetine bir daha baktı. Tabancasını kontrol etti, hazırdı.

Ardından da hasta karyolasının ucuna iliştirdiği deri ceketi de giyerek kapıya yöneldi. Çalan kapının açılması ile misafirin tek kelimeye dökülen şaşkınlığı herşeyi anlatıyordu: "Amir'im!"

Misafirin verdiği tepkiye karşılık, yaşça kırklarında görünen adam homurdanarak: "Amir'inin amınakoyiim! Niye arayıp sormadın la beni?"

Yunus, kekeleyerek: "Aamir'im, bben sosoruşturma.. Emir Başkomiser, Yunus'un sözü keserek, amınakoyiim soruşturmanın da!"

Yunus, kendini toparlamış: "Amir'im, hasta hasta ayağa kalkmasaydınız keşke!.."

Dışarıdan gelen sesle: "Hasta değil artık Emir Başkomiser'im! En az, senin benim kadar iyi! Yunus, arkasına baktığında Emir Başkomiser'in doktorunu görüyordu.

Emir Başkomiser ise, Yunus'a, baş parmağı ile doktoru işaret ederek, aldın mı la cevabı?"
Yunus da, aldığı cevaba ister istemez memnun olmuş: "Aldım Amir'im!"
Emir Başkomiserin dışarı çıkacağı esnada sağa sola bakınarak: "Ee, senin ekürin nerede?"

Yunus, anlamamış: "Nekürim?"
Emir Başkomiser, başını hafifçe sağa çevirip: "La iş ortağın, işte! Partnerin, Sinem, Sinem!"

Yunus, başını eğerek: "Sinem.. boğuk bir sesle, Sinem.. Şehit oldu, Amir'im! Onun.. Onun soruşturması var elimizde!"

Gelen cevap üzerine, Emir Başkomiser de durakladı ve geri geri karyolaya oturdu. Gözünü kırpmadan bir noktaya boş boş bakıyordu..

Yunus ise, yere oturmuş: "Macit Müdürüm, 'Aman ha, Emir'in haberi olmasın! Yoksa katili elimizden alamaz' dedi. Haber edemedik, Amir'im! Katili yakaladım. Anası babası görse tanıyamaz hâle de getirdim. Sonra mahkemeye sevk ettik ama mahkeme, delil yetersizliğinden (!) salıverdi! Bugün bir ihbar daha geldi, katilin cesedini bulduk! Sonra Ebru.. Ebru'nun hali içler acısı, Rıza diri durmaya çalışıyor ama o da dağınık, ben de.."

Emir Başkomiser, tekrar Yunus'un sözünü keserek: "Sigara ver la! Sigaradan aldığı bir kaç nefesi üfürdü. Ardından da söndürerek, kanlı gözlerle Yunus'u silkeledi, Bana bak laaa, Bana baaak! Yunus! Ben yanımda taş kalpli adam isterim, YIKILMAYACAKSIN! Sevdiysen.. KALBİNE GÖMECEK, SONRA DA O OROSPU ÇOCUĞUNU, BENDEN ÖNCE BULACAKSIN! Ve..

Bu defa Emir Başkomiser'in sözünü, kararan gözleriyle bakan, Yunus kesmişti. BULUNCA ADALETE TESLİM EDECEĞİZ, DEĞİL Mİ AMİR'İM?!"

Emir Başkomiser, sigara dumanından yaşaran gözlerine ellerini bastırdı ve çatık kaşlarla odadan çıkarken, ..önce, kim yapmış bulalım, sonra ne yapacağımıza karar veririz!..."

Emir Başkomiser ile araca binen Yunus, henüz hareket etmemişti ki, telefonu, tanımadığı telefon numarası ile ısrarla çalıyordu. Resmi bir ses tonuyla: "Alo!" Telefonun diğer ucundaki ses yabancı değildi: "Komiser'im, ben. Komiser yardımcısı Nur!"

Yunus, dişlerini sıkarak: "Olay yerinde işin bitti mi?"
Nur, Yunus Komiser'in gösterdiği tepkiye cevapsız bırakarak: "Olay yerinde işim çoktan bitti. Ebru Komiser'imle konuşmak istedim, Emir Başkomiser'e konuşacam diye tutturdu. Doktor, herhangi bir problem yok diye taburcu etti. Oradaysanız bizi de alabilir misiniz, dicektim... Ama gördüm, sizi! Hemen geliyoruz!"

Yunus, gördüklerine inanamıyordu. Ebru ve Nur, çocuk gibi koşar adımlarla hemencecik aracın yanında bitmişlerdi. Sırıtarak: "Sobeee, işte bulduk sizi.. Ebru ve Nur, araca binerken Emir Başkomiser, sakin sesle elindeki tesbihi sallayarak, gözüyle Yunus'a işaret etti, kim la bu?"

Yunus, çaresiz bir ses tonuyla: "Amir'im, Oyi'nin yeni komiser adayı, Fatmanur..
heyecanla Emir Başkomiser'le tokalaşmak için elini uzatan Nur, bir yandan Yunus'un cümlesini tamamladı, .. Soğuk! Fatmanur Soğuk, Amir'im!"

Emir ise, başını hafifçe sağa çevirerek: "Hass..binallah! eli havada kalan Nur'a da, İNDİR KIZIM ELİNİ! BİR DAHA YAPMA, KIRARIM KALBİNİ!"

Nur, Emir Başkomiser'den gelen tepkiyle önce elini çekti, sonra tekrar ciddileşti. Emir ise, kaldığı yerden devam ediyordu: "Şimdi bana vaziyeti yani soruşturmayı, Büro'ya gidene kadar, Nur'a ters ters bakarak, kime sorarsam o anlatsın!"

Yunus ve Nur anlatıyor, İzmir Emniyet Müdürlüğü'ne kalan mesafe azalıyordu. Nihayet Büro'ya çıkmışlar ve Emir, şimdilik hiç görmek istemediği biri ile karşılaşmıştı: Macit Müdür!

Elleri cebinde kısık gözlerle yanına gelerek:
"Oooo Emir Başkomiser, sen ne ara iyileştin de buralara gelebildin, Beyim?"
Emir, her zamanki gibi oflaya puflaya: "La Macit, Allah aşkına daha gelir gelmez başlama!"

Emir'in ardından homurdanarak, İi! öyle olsun bakalım... Gene görüşeceğiz, Emir Başkomiser'im, Nur'u işaret ederek, Ekipte değiştirmek istediğin biri var mı?"

Başını yere eğen Fatmanur'u görünce, önce durakladı ve sonra: "Yok la, eyvallah! Yok, yok!"
Macit Müdür, Nur'un çocuksu tavırlarını bildiği için, ısrar ederek: "Emin misin?"
Emir Başkomiser, nokta cümleyi söylemişti: "Sürekli bana, bayan komiser önerirdin! Bu defa da ben diyorum işte la! En fazla sorguya girmez!.. Karadul önerdi ise, vardır bildiği..."

Macit, bu cümle üzerine ısrar etmedi ve yanlarından uzaklaştı. Emir ise, Nur'a dönerek: "Evet paçayı kurtardın, gece uzun. Ebru'nun vaziyeti de malum. Ceza olarak, bugünkü kahveleri sen getirecen! Bir dahaki sefere, ciddiyetini korumazsan acımam, başka şubede olursun! Ayrıca, Karadul'un önerdiği kadar göster bakalım bize performansını.."

Nur'un çocuksu tavırları tamamen değişmiş, ela gözleri parlayarak: "Başüstüne Amir'im!"
Kısa bir gün ardından, gece uzun soluklu olacağa benziyordu. Emir, yeni farketmiş: "Bukalemun nerede la?"
Yunus ise kısaca: "Sokaklarda, yeniden!"

Emir, gelen kahvesinden bir yudum almış ve Nur'a, bilgisayarı işaret ederek: "Sen bu makineden anlar mısın kızım?"

Geldiğinden beri lal olan Ebru, ilk defa konuştu: "Amir'im, Nur, bilgisayar mühendisliği bölümünden mezun! Yani, bilgisayar parçalarına ayırır tekrar kurar!"

Emir ise, her zamanki tepkiyle: "O kadarına lüzum yok. Kamera kayıtlarına baksın, o yeter!"
Onlar konuşurken, Nur'dan cevap geldi: "Amir'im, bu kayıtlar temiz!"
Emir ve Yunus anlamamış: "Yani? Silinmiş mi?"

"Hayır, herşey olduğu gibi görünüyor kayıtta ama.. katil, önceden sanki burayı keşfetmiş. Yani.. bu kez cümleyi Yunus tamamlamıştı, yani önceden gelip, nerede kamera var, nerede yok, öğrenmiş!"
Emir, kahveden bir yudum daha alırken: "Peki olay yerinde başka ne var ne yok? Ne çıktı elimize?"
Nur, asık suratla: "Maalesef araçta söylediklerim var, Amir'im!"

Emir, Yunus'a dönerek: "Arıza, seni de sokaklar çağırıyor!"
Yunus, çoktan hazırlanmış: "Başımla beraber, Amir'im!"

O esnada hızlı adımlarla Cinayet Büro kapısından içeri giren genç adam, haklı bir şaşkınlıkla: "Aamirim, siz.. Gelmişsiniz?"
Emir Başkomiser, gelen şaşkınlığa tepkisiz kalarak: "Tamam la tamam tamam, boşver şimdi şaşırmayı da.. Neredeydin sen?"
    
Rıza, şaşkınlığı bir süreliğine geçmiş ama söyleyecekleri, Emir Başkomiser'i şoke edecekti: "Bayraklı Sahil'de, Hikmet Çetinli ölü bulunmuş! Rıza'nın cümlesine çevik hareketle ayağa kalkan Emir Başkomiser, bağırarak, HASSİKTİR! Bİ BU EKSİKTİ!"

Herkes Emir Başkomiser'in tepkisini merak ediyordu. Ekibi peşine takarak: "Yürüyün la! Eğer akşam vakti, İzmir 3. Ağır Ceza Mahkeme Başkanı da, Bayraklı Sahil'de ölü olarak bulundu ise, bu gece çok uzun olacak! Ebru'ya döndü, iyi misin? Eğer iyiysen bu gece çok lazım olacaksın! Aksi takdirde burada dolanıp da, dikkatimi dağıtma!"
Ebru'nun suskunluğu herşeyi anlatıyordu. Yunus'a: "Ebru'yu evine götür, daha sonra da haberleşiriz!"

ÖLÜLER İÇİN (Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin