21. Bölüm: Kayıtsız Kal.

216 104 81
                                    

Selam gençlik, sonunda gelebildim.

Nihayet kuzenim taburcu olunca refakatçilik görevim sona erdi.

Merak etmeyin zaten bölümleri uzun aralarla yazamıyorum.

Yani 5 güne yeni bölüm gelmiş oluyor hep ama maalesef bir de koronaya yakalandım. Merak etmeyin elimden geldiğince sizi bekletmemeye çalışıp aynı düzende ilerlemeye çabalayacağım.

Neyse uzattım öpüldünüz ❤️

♠️

Zihnine her zaman iyi bak. Orada eksiliyorsun. Kendini orada büyütüyor, orada yeşertiyorsun.

Zihnimin bulanıklaştığı nokta kendi benliğimdi. Kendi umutlarımı, kendi doğrularımı ve çabaladığım hayatı tam anlamıyla pervasızca tüketiyordum.

Halbuki benim benden başka kimseye ihtiyacım yoktu. Bana benliğimde değer veren ne varsa kendi duygularımdı.

Beynimin yorgunlukla harmanlandığı birkaç saniye içerisinde, artık bilinçaltımın düzeldiğini anlamam fazla uzun sürmemişti.

Brand'ın sesini duyuyordum ama sanki bana aşkla seslenen bir adamın sesinden fazlaca uzaktı.

"Şu siktiğimin dünyasında doktorunuz yok mu!" diye hırlarcasına bağırıyordu.

Gözlerimi açamıyordum. Dudaklarım kurumuş ve iyice birbirine yapışmıştı. Boğazım ise yeterince pürüzlü ve aksi gibi sanki yıllarca susuz kalmışım hissini veriyordu elime.

Sırtım rahattı çünkü burada yeterince rahat hissettirilmek için yatağa yatırılmıştım.

Aldığım derin nefesi burnumdan verirken, herkesin duyabileceği nitelikte sinirle yapmıştım bunu.

Saniyeler sonrası Brand'ın ince parmaklarını alnımın üzerinde, oradan da saçlarımdan kayarken hissettim.

"güzelim, canımın parçası" ince bir fısıltıyla bana verdiği değeri onun ağzından duymak her şeye bedeldi.

Göz kapaklarımın ağırlığı yeterince acı veriyorken, zorlukla yutkundum.

Zorda olsa yarım yamalak gözlerimi araladım ve bulanık bir şekilde onu gördüm.

Brand'ı..

Sevdiğini kaybetme korkusu yaşayan bir adam ne hale gelebilirse, tam anlamıyla o hale gelmişti.

Sağ tarafta duran kırmızı saçları, sol tarafındaki beyaz saçlarının arasına gelişigüzel karışmış, göz altlarında halka halka morluklar belirivermişti.

Bitap içinde olan dudaklarımı dilimle ıslatıp sevdiğim adamın adını söylemeye zorladım kendimi. "B-Brand."

Kasıklarımda çok hafif bir sızı peyda oluyordu.

Brand tam baş ucuma doğru diz çökerek elini saçlarımın arasına daldırdı ve alnımda dolgun dudaklarını hissetmemi sağladı. "Geçti güzelim, ben buradayım."

Korkuyordum, ona hissettirmekten kaçabilir miydim bilemiyorum ama hayatımda hiç olmadığı kadar korkuyordum.

Oğlumu bu dünyada doğurmak, hele ki biyolojik babasının nefes aldığı bu lanet yerde dünyaya getirmek, benim için kalbimin bıçak altına yatması demekti.

KAN MAVİSİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin