1. Bölüm: Mucize

879 27 27
                                    

Alarmın çalmasıyla yeni birgüne uyandı Sedna. Ne kadar sıcak yatağını bırakmak istemesede söylenerek kalktı. Bir eliyle gözlerini ovuşturuyor diğer eliyle de çalan alarmı kapatmak için telefonuna uzanıyordu. Orta büyüklükte bir odası vardı Sedna'nın. Kapıdan girince solda L şeklinde çalışma masası, kapının karşısında yatağı ve yatağının yanında terasa çıkan dar ve dik merdivenler vardı.

Sedna yatağının yanındaki yumuşacık mavi renk terliklerini giydi . Her sabah yaptığı gibi karşısındaki dar ve dik merdivenleri çıkıp terasa açılan küçük bölmenin kapağını açtı. Minik adımlarla terasın korkuluklarına ilerledi. Karşısındaki uçsuz bucaksız okyanusa uzun uzun baktı ve okyanusun o genzini yakan ama bir o kadar da insanı büyüleyici kokusunu içine çekti. Her sabah kalktığında ilk olarak masmavi gözlerini okyanusun derinliklerine sabitliyor, dakikalarca okyanusu izliyordu. Her sabahki gibi gözlerini yine okyanusun derin sularına kenetleyip içinden şu sözcükleri geçirdi; Hayatım okyanusun derinlikleri gibi bilinmezliklerle dolu. Her okyanusa girdiğinde suyun ona tüm yalnızlığını ve acılarını unutturacak sıcaklığı verdiğini hissediyordu. Annesinin yıllardır ona veremediği sevgiyi, babasının ona yıllardır veremediği güveni veriyordu. Ailesine olan özlemini unutturup Sedna'ya güç veriyordu. Uçsuz bucaksız okyanusa arkasını dönüp sırtını korkuluklara yasladı ve gözlerini kapatıp arkasındaki okyanus kadar derin olan hayallere daldı. "Yine geç kalıyorsun Sedna!" diye bir ses geldi alt kattan. Sedna teyzesinden gelen sesle bir anda yerinden zıpladı. Off hayal kurmaktan her zamanki gibi yine okula geç kalıyorum, dedi kendi kendine. Odasına inip hazırlanmak için küçük bölmenin kapağını açtı ve merdivenleri ikişer ikişer zıplayarak indi. Aynanın karşısına geçti toplu olan uzun karışmış saçlarını açıp hızlı bir şekilde taradı. Her gün okulda giydiği açık mavi rengindeki salaş elbisesini üzerine geçirdi. Ve merdivenlerden alt kata,mutfağa teyzesinin yanına indi. "Günaydın teyze." "Günaydın Sedna." dedi teyzesi, isteksizce ve soğuk bir ifadeyle. Çantasını kontrol ederken acelece "Sana kahvaltı hazırlamak için o kadar vakit harcadım ki işe geç kalıyorum." dedi teyzesi ve sertçe kapıyı kapatıp çıktı. Yıllardır böyleydi teyzesi. Çevresindeki tüm insanlara karşı yapmacık ve soğuktu. Ama Sedna'ya herkese davrandığından daha kötü davranıyordu. Yıllardır, ölen ablası ve eşinin tek çocukları olan Sedna'ya bakıyordu. Kapının kapanmasıyla Sedna ayak üstü hızlıca bir şeyler atıştırdı ve içinde yüzme eşyaları bulunan çantayı koluna takıp hemen okulun yolunu tuttu.

Sedna'nın gittiği okul teyzesinin evine uzaktı. Bu yüzden eve on dakika uzaklıktaki otobüs durağından arkadaşlarıyla birlikte otobüse binip okula gidiyordu. "Selam çocuklar!" dedi ve otobüs durağındaki boş banklardan birine oturdu. Aria, "Selam Sedna." Rex ve Colen da aynı anda "Günaydın." Dedi. Aria, Sedna'nın en iyi dostuydu. Annesi ve babası hayatını kaybettiğinde teyzesinin yanına taşındıktan sonra Aria ile tanışmıştı. Ona en zor günlerinde destek olmuştu. Hayattan en nefret ettiği zamanlar, hayatının en acı günlerini geride bırakmak için tek çözüm yolunun hayatına son vermek olduğu düşündüğü zamanlar ...

Daha ileride, belki de hayatının en güzel gününü yaşayacakken o kaza oldu. O gün Sedna'nın onuncu yaş günüydü. Sedna'nın annesi daha o bir yaşında bile yokken maddi sıkıntı çektikleri için yurtdışına kısa bir çalışmaya gitmişti. Fakat bu süre tahmin ettiğinden çok daha uzun oldu, tam on yıl ...

İş sözleşmesi gereği yıllarca çocuğunun daha ilk anne dediği ana bile şahit olamadan hayattaki tek ailesinden millerce uzaktaki adını bile yeni duyduğu bir ülkeye çalışmaya gitmişti. Tam on yıllık hasretin sonunda o gün geldi, Sedna'nın ilk defa annesiyle tanışacağı, uyurken saçlarını, yanaklarını okşayacak, her annenin yaptığı gibi onu elinden tutarak okula götürecek, her üzüldüğünde sıcacık kolarını ona dolayarak tüm sevgisini onunla paylaşacak olan annesiyle tanışacağı gün gelmişti.

Babası o gün ne kadar zor olsada hayatının en özel günü için çalıştığı iş yerinden izin aldı. Sabah erkenden hazırlanıp bir araba kiraladılar ve annesini almak için yola çıktılar. Sedna hayatında ilk defa bu kadar mutlu hissediyordu. Kalbi yerinden çıkacak kadar hızlı atıyordu. Annesinin bindiği uçağın iniş yapacağı havalimanına çok yakın olan büyük bir parkta buluşacaklardı. Parkın içinde büyük bir göl vardı, bu gölün ortasından da parkın iki yakasını birbirine bağlayan bir köprü bulunuyordu. Aynı zamanda park o bölgede bulunan dik bir dağın bir kısmını da içine alıyordu. Sedna'nın babası kiraladıkları arabayı parkın girişine park etti ve buluşacakları yere yani köprünün başına doğru yürümeye başladılar. Ama Sedna o kadar heyecanlıydı ki kimseye aldırış etmeden, arkasına bakmadan annesiyle buluşacakları yere koşuyordu. Arkasından yavaş ol kızım diye bağıran babasının sesini duyuyordu ama duymamazlıktan gelip koşmaya devam etti.

"Kızım!"

karşısındaki kadın ona sesleniyordu. Kızım dedi o... o annem, diye geçirdi içinden Sedna. "Anne!" diye bağırdı ve köprünün başındaki annesine doğru daha da hızlanarak koşmaya başladı. On yıl sonra ilk defa annesine sarılacaktı. Onun kokusunu içine çekecekti ve bir daha asla bırakmayacaktı. "Anne! Benim Sedna, benim kızın!" dedi ve ona doğru kollarını açmış bekleyen annesine kollarını sımsıkı dolayıp bir daha onu asla bırakmayacağına yemin ederek annesine doğru atladı. Ve o an tam annesine hayatında ilk defa sarılacağı an kulakları sağır eden bir ses oldu. Parkın yakınındaki dağdan köprüyü kullanmak için yokuş aşağıya inen bir tır, kasasındaki fazla yüke dayanamayıp freni patlamıştı. Ve tonlarca ağırlıktaki tır son hız köprüye yaklaşırken tır şoförü panik yapıp direksiyonu parkın içine doğru çevirdi. İşte tam o an tonlarca ağırlıktaki tırın kasası gövdeden ayrıldı ve Sedna ile annesine doğru gelmeye başladı. Sedna arkasından, uzaktaki babasının feryatlarını duyabiliyordu. Annesi tırın kasası onlara doğru gelirken refleksle Sedna'yı itti ve itmesiyle tırın kasası, daha birbirlerine bile dokunamamış annesi ve yavrusuna çarptı. Kasanın en ağır yeri Sedna'nın annesine çarpmıştı ve çarpmanın etkisiyle taşıdığı yüklerle birlikte Sedna'nın annesine okyanusun soğuk ve o derin, karanlık sularına gömüldü. Tırın uç kısmı ise Sedna' ya çarptı ve çarpmanın etkisiyle onu köprünün başındaki kayalıklara fırlattı. Kayalıkların üstündeki sivri, pürüzlü çıkıntılar vücudunun her yerini yerini kesti. Sedna'nın bedeni kanlar içinde, kayalıkların üstünde, hareketsizce duruyordu. O an bir baba gözlerinin önünde kızının ve eşinin ölümüne şahit oluyordu. Eşine yıllar önce, o gitmeden verdiği sözü tutamamıştı. Kızını ne olursa olsun, sonsuza dek her şeyden koruyacağına ve ona bir şey olmasına izin vermeyeceğine dahi söz vermişti. Ve o sözü tutamamıştı. O an Sedna'nın babası mantıklıca düşünmeden en azından eşini kurtarabilme umudu ile metrelerce yükseklikten, son kez nefesini icine çekip okyanusun acı veren sularına kendini bıraktı ve bir daha ne onu ne de eşini gören olmadı.

Ama o gün bir "mucize" oldu...

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Dec 15, 2020 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

SIRA DIŞIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin