39. YAŞAM SOĞUĞU

181 21 10
                                    

Şarkılar: Gökhan Türkmen, Çatı Katı
Duman, Yanıbaşımdan

🍂Keyifli Okumalar🍂

Uzun bir aradan sonra kendime o soruyu sormanın zamanı gelmişti. Ne yapıyordum ben? Henüz acılarım taptazeyken fazlasını üzerime yüklemek, ölüme bir adım daha atmaktı. Tehlikeliydi ama artık hislerim yoktu. Korkmuyordum. Doğukan'dan, geçmişimden, ölümden. Vazgeçmiştim yaşamaktan. Arın'ın verdiği son nefesle benim nefesim de kesilmişti. Kalbim tıpkı onun bedeni  gibi buz tutmuştu. Yaşamaya devam ettiğim her saniye canımı yakıyordu. O her saniye biri kulağıma, öl diye fısıldıyordu. Derin bir nefes çekip araladım gözlerimi. Bu gün o gün. Bu gün kanlı dünyada geçireceğim son günüm. Hemen yanımda uyuyan Doğukan'a dikkat ederek çıktım yataktan. O yatağa geldiğinde gün doğuyordu. Uyumamak için direnmişti. Defalarca saçlarımı öpmüştü, elimi sımsıkı tutmuştu. Ardından dayanamamış, uyuyakalmıştı. Farkında değildi, dün gece benimle son kez birlikte uyumuştu.

Ona uzun uzun bakıp odadan ayrıldım. Henüz erken olduğu için ev çok sessizdi. Merdivenleri bitirip salona ulaştığımda camdan yansıyan beyazlık çekti dikkatimi. Kar yağmıştı. Oğlumu alan toprağın üstü karla kaplanmıştı. Bahçe kapısını açıp soğuk havaya karıştım. Dünyaya veda etmek zordu ancak ruhu ölmüş birisi için durum çok farklıydı. Ruhu ölmüş insana aldığı her nefes cezaydı. Eziyetti.

Yere eğilip çok az tutmuş olan kardan avuçlarıma aldım. Soğuğun keskinliği tenimi acıtsa da umursamadım. Arın'ın öldüğü günden beri gördüğüm kabuslarda da hava bu kadar soğuktu. Hep karanlıkta buluyordum kendimi, onun ağlamasını duyuyordum. Her yolu deniyordum,  her kapıyı açıyordum ama ulaşamıyordum bir türlü. Sadece dün gece. Dün gece bulmuştum onu. Yanına gitmiştim ama dokunamamıştım. Sesim, varlığım ona hiç ulaşmamıştı. Sadece öldüğümde ona ulaşabileceğimi söylemişti gölgeler. Şimdi ise bu sabahtaydım. Sonumda. Benim savaşacak gücüm kalmamıştı. Oğlumu kaybedeli bir hafta olmuştu ve içimdeki yangın, nefes aldığım her an büyüyor, etrafa saçılıyordu. Doğukan sürekli benimle konuşuyordu. Kimleri ortadan kaldırdığını anlatıyordu ancak oğlum geri gelmiyordu. Benim intikam alacak kadar ömrüm kalmamıştı. Benim intikam alacak kadar gücüm de kalmamıştı. "Alya?" Yerden doğrulup sesin geldiği yöne çevirdim kendimi. "İyi misin, ne yapıyorsun bu soğukta dışarıda?" İclal endişeyle bahçe kapısından bana bakıyordu. "İçeriye gel." Bizi hiç sevmemişlerdi, istememişlerdi. "Doğukan'ı çağırmamı ister misin?" İçten içe oğlumun ölmesine sevinmişlerdi. Benim ölmeme de sevineceklerdi. "Sizin yüzünüzden oldu." Ona doğru büyük adımlar atıp ellerimi saçlarına sardım. "Sizin yüzünüzden oldu! Sevmediniz oğlumu!" Çığlığı sesimi bastırsa da gücümü bastıramadı. Onu salona çekerken yere düşmesine sebep olmuştum. "Bizi istemediniz, benim oğlum küçücüktü!" Yumruklarım, kollarıyla saklamaya çalıştığı yüzüne indiğinde evin hareketlendiğini fark ettim. "Ben bir şey yapmadım Alya!" Ellerimi tutup beni ittirmeye çalıştığı sırada biri tarafından çekildim. "Sizin yüzünüzden öldü oğlum!" Belime sarılı ellere tırnaklarımı geçirsem de fayda etmedi. "Sen yaptın! Siz yaptınız!" Erdal tarafından doğrultulan İclal utanmadan ağlıyordu. "Alya, tamam." Doğukan. Beni tutan kişi Doğukan'dı. "Tamam mı? Sizin düşmanlarınız yüzünden, sizin yanlışlarınız yüzünden benim oğlum öldü! Tamam mı gerçekten?"

"Seninle alakası olmadığı gibi, İclal'le de alakası yok bunun." Çığlık atıp kendimi ondan kurtarmak için çırpındım. "Nefret ediyorum hepinizden!" Kimden medet umuyordum. Yeleserler bizi kurtaracak mıydı? Doğukan kurtaramamıştı. Ben oğlumu kurtaramamıştım. Nefes almak için çırpınırken oğlumun nefesini kesmişti. Benim yerime o gitmişti. Doğukan yüzümü göğsüne bastırdığında kendimi ona hiç hissetmediğim kadar yabancı hissettim. Bizi bağlayan Arın değildi fakat kopartan Arın'ın gidişiydi. "Beni odaya götür." Üç kelimelik bir fısıltıyla istedim beni ölümüme götürmesini. Nefes almanın suçlu hissettirdiği hayatta kalmak canımı yakıyordu artık. "Tamam, gel." Kollarına tutunarak ayağa kalktığımda acımayla bizi izleyen Yeleserlere baktım tek tek. Erdal'a, Buğra'ya, babamın dostu bildiği Nevzat yeleser'e. Son kez yüzlerine bakıp sessizce veda ettim. Onlar ise son kez olduğunu anlayamadan acıyarak baktılar bana. "Bunu kimin yaptığını biliyorum Alya. Bedelini ödeyecek. Söz veriyorum sana." Merdivenleri bitirip bana verdikleri odaya girdik beraber. "Söz mü?" Ben gitsem de oğlumun katilini yaşatmaması için söz vermesini istedim. "Söz. Ne uğruna olursa olsun, tutacağım sözümü." Yüzümdeki yaşları soğuk parmaklarıyla sildi. "Duş almak istiyorum." Beni belimden tutup banyoya doğru yürüttü. "Yardım edeyim." Gerek yok diyemedim. Desteğine ihtiyacım vardı. Tek başıma ölüme gitmekten korkuyordum. "Sonra yemek hazırlarım sana." Küvetin suyunu açtı. Karşıma gelip kıyafetlerimi çıkartmamda yardımcı oldu. Hayata döndüğüm düşüncesiyle hevesli hareket etti. Beni ölümüme hazırladığı aklına hiç gelmedi. Bedenimi kirden, günahtan özenle arındırdı. Tertemiz oldum. "Dikkat et kayma." Beni küvetten çıkartıp elimi tutarak bornozu giymemde yardımcı oldu. "Üşüme, hemen giydirelim seni." Arın'ı beraber yıkamıştık. Üşümesin diye sarıp sarmalamıştık. "Üşümüyorum." Donuyorum. İçimdeki eksiklik uzuvlarımı kaybettirecek kadar soğuk hissettiriyordu. "Ben üşüyorum." Bulduğu en kalın kıyafetleri alıp bana giydirdi, saçlarımı dakikalarca kurutma makinesiyle kuruttu. Bir yanım ona sımsıkı tutunmak için can atıyordu. Ağır basan ise gitmek isteyendi. Ruhum gitmek istiyordu. "Ne yemek istersin?" Dikkatle taradığı saçlarımı geriye doğru toparladı. "Makarna yapayım mı? Soslu şöyle, sevdiğin gibi." Gözlerinde bana dair yanan ışıkları söndürecektim. Doğukan bunun altından kalkardı. O hep intikama tutunmuştu. Yine intikama tutunur, hayatta kalırdı. "Olur." Ellerimin üzerini öpüp ayağa kalktı. "Tamam gülüm. Sen biraz uzan, ben yirmi dakikaya yanında olacağım."

İNTİKAM MEVSİMİ ( TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin