Felix, elindeki kıyafetleri dolaba yerleştirip son işini bitirmenin verdiği sevinçle gülümsedi. Artık rahat rahat oturabilir hem eşiyle hem de bebeğiyle vakit geçirebilirdi. Mingyu eskisi kadar uyumuyor, sevinç çığlıklarını babalarına sunmaktan çekinmiyordu.
Neredeyse tek başına oturmayı bile başarıyordu. Seslerin nereden geldiğini anlıyor, babası ona ismiyle seslendiğinde boncuk gözleriyle dönüp ona bakıyordu. Konuşmaya çalışırken gösterdiği çaba ise çiftin içine tarifsiz bir duygu yayıyordu.
Sarışın, yatak odasından çıkıp adımlarını salona yönlendirirken Changbin'in konuşmasını duyup adımlarını yavaşlattı. Eşinin, Mingyu'yla nasıl ilgilendiğini gizliden seyretmek yeni hobisiydi.
"Babacığım, bak yağmur nasıl yağıyor? Hoşuna gidiyor mu, hm? Yağmur dinsin babanla birlikte dışarı çıkaralım seni. Olur mu Mingyu?"
Eliyle ağzını kapatıp güldü Felix. Kapının girişinde durup pervaza yaslandı ve kaldığı yerden izlemeye devam etti.
Changbin, kucağındaki Mingyu'yla beraber pencerenin önüne geçmiş yağan yaz yağmurunu ona gösteriyordu. Minikle konuşmaya o kadar dalmıştı ki Felix'in geldiğini fark etmemişti bile.
"Oğlum benim." dedi Changbin. Mingyu'yu kucağında döndürüp yüzüne bakacak şekilde tuttuğunda minik bebek, arkada duran babasını görüp hafifçe çırpınmış ve kendi çapında sesler çıkartmıştı.
Büyük olan bununla beraber arkasına dönüp kendilerini izleyen eşini gördü ve güldü.
"Belli oldu neden çırpındığı."
"Evet." dedi Felix. Onlara doğru ilerlerken siyah saçlı, pencerenin önünden çekilip salonun ortasına oturdu. Ve Mingyu'yu da hemen önüne oturttu. Minik bebeğin gözleriyse hâlâ yanlarına yeni yerleşmek üzere olan sarışındaydı.
Felix, koltuğun üzerinde duran battaniyeyi alıp yere serdi ve oğluna uzanıp onu battaniyenin üzerine yatırdı. Oğlunun yavaş yavaş emeklemeye başlamasını -hâlâ tam emekleyemiyor- kolaylaştırmak için onu sıkça yere bırakıyorlardı.
Mingyu fazlaca mutlu olduğunu belli edercesine gülme ve çığlık atma arası bir ses çıkardı.
"İşin bitti mi Lix?"
"Evet, bitti."
"Yorgun musun?"
Başını sallayıp reddetti ve az önce battaniyeyi aldığı yerde duran çıngırağa uzandı. Minik bebek duyduğu küçük sese rağmen başını havaya kaldırdı ve oyuncağa baktı.
Sarışın, oyuncağı sakin bir şekilde Mingyu'nun önüne bıraktı. Bunu gören Mingyu, küçük elleriyle anında oyuncağın sapını yakaladı. Çıkan ses hoşuna gitmiş olacak ki yattığı yerde dönüp sırt üstü konuma geçti.
Çıngarağı iki eliyle tutup havada sallarken Changbin başını aniden miniğin karnına götürüp onun gülmesine sebep oldu. Bununla birlikte Felix de ona eşlik etmişti.
"Lixie." dedi Changbin.
Küçük olan, bebeğine bakmayı bırakıp eşine döndüğünde bir şey söylemek yerine dizlerinin üzerine başını koyan Changbin'in saçlarını karıştırdı.
"Biraz benimle de ilgilen lütfen. Tamam biliyorum oğlumuzu çok seviyorsun, ben de seviyorum ama sanki beni biraz unutuyorsun..."
"Unutmuyorum." dedi sarışın. Bundan emindi ama eşine böyle hissettirdiğini duyunca biraz da olsa üzülmüştü. "Vakit bulamıyorum, yoksa seni unutur muyum hiç?"
"Biliyorum ve bunun için üzülmene gerek yok." Yattığı yerden eşinin dudağının kenarını okşayıp gülümsemesini sağladı. "Sadece şu an bana biraz sevgi gösterebilirsin."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Miracle | Changlix ✓
Fanfiction[MPREG][TAMAMLANDI] Eşinin karnına eğilip küçük bir öpücük bıraktı Changbin. #chan 1 (11.12.2020) 27.10.2020 06.12.2020