Yeminler ektiğimiz tarlaları biçmeye başlamıştık. Elimizde kürekler hırsla deşiyorduk toprağı. Tüm hayatımızın vergisini bir avuç toprağa ödetiyorduk. Biz böyleydik işte...
Bilgisayarımın ışığı gözlerimi fazlasıyla acıtınca yeni bölümü kaydedip kapağını kapattım ve yatağa geçip uzandım. Odamın bembeyaz tavanına baktım. Yazdığım kitaplardaki karakterler hep benim gibi seyrederdi beyaz tavanlarını.Dergideki köşe yazarları, boşuna söylememiş denemelerinde.Yazar ve kitabı arasında derin bir bağ vardır diye.
Yıllardır yazarlık mesleğiyle uğraşıyorum.İşimi dağ başındaki evimden yürütüyorum. Herkesin kim olduğunu araştırdığı isimsiz yazar benim. 21 yaşında sözde gençlik yıllarımı, bilgisayarımın başında geçirerek çürütüyorum.
Ailemle merkezde yaşarken şehrin gürültüsü ve karmaşası bir süre sonra huzursuz etmeye başladı.Kaçıp gitmek istiyordum kendime ait bir ev alıp. Son yazdığım kitap tutunca, elime böyle bir fırsat geçti.Annem ve babamı zorla da olsa ikna ettim. Onlar bir teklif sundu bende kabul ettim. Haftada 1 kez kesin yanlarına gider ve orada kalırdım. Birde erkek kardeşim vardı benim adı Miraç. Aramızda pek yaş farkı olmadığı için iyi anlaşamazdık.Şehrin gürültüsü ve miraç yormuştu galiba o evde beni.
Saate baktım.Saat sabahın altısıydı.Bugün evime annemler gelecekti.Benim annem çok cesur ve güçlü bir kadındır. 2 kere kanseri yenmişti. Bense annesine tezat öylesine sıradan ve korkak bir kızdım.Kendi ismini yazdığı kitapların altına bırakamayacak kadar korkaktım. Yapayalnız kalmayı ben seçmiştim beni kimse buna zorlamamıştı. Öyle pek arkadaşımda yoktu zaten. Bir Sıla var.Onunla da doktorluğu kazandığından beri pek görüşemiyoruz.Oldukça yoğun çalışıyor ve ne zaman görüşmek istesek staj vakitlerine denk geliyor. Bir şekilde iptal oluyor planımız ama gün içinde her gün mesaj atar ve arar konuşuruz.
Son yazdığım kitabı hemen yatağımın yanında duran komodinin üstünden aldım.'Yalnızlığın ezgisi' içimdeki tüm hisler kelimelere bürünmüş ve bir kitaba hapsetmişti kendisini.Onları oradan kurtarması gereken bendim ama bununla uğraşacak halim yoktu. Ben hep o yol yorgunuydum. yaşamın kanını içtiği kız.
Minik bir el uzandı bana. Tüm günahlarımdan kurtaracaktı beni. Eli tutmam gerektiğini bilmiyordum anne. Sadece yanındayım demek için tenini okşamakla yetindim.
Yalnızlığın ezgisi kitabını matbaadan kendi istediğim şekilde bastırtmıştım. İlk sayfasında yazı vardı.İkinci sayfası boştu ve oraya her gün yeni bölümler yazıyordum.Bu bana farklı bir zevk veriyordu.
Olanlar ve aslında olmasını istediklerim.Biz yazarlar biraz okuyucuya göre de hareket eden kuklalardık aslında.Onların ilgi ve alakalarıydı bizi yönlendiren.
Daha ne kadar düşündüm sıcak yatağımın içinde bilmiyorum.
Market alışverişi yapmam gerekiyordu ve yemekte hazırlamam lazımdı. Elimi sıkı tutsam iyi ederdim.Hızlıca yataktan fırladım ve üstüme montumu geçirdim. Altımdaki pijamayla dışarı çıkmak beni hiç rahatsız etmiyordu.Aksine ben böyle mutluysam kimsenin ne düşündüğü umrumda değildi. Cüzdanımı alıp çıktım evden soğuk havanın verdiği o tatlı kokuyu derin derin içime çektim yaşamak buydu işte...Bazen derin bir nefes bazen minik bir kalp atışı.Bizler kirlenmeye ailemizin ilk kalp atışlarımızı dinlemeye gittikleri gün başlamıştık.Gözüm sokağın başında ilk defa gördüğüm markette takılı kaldı.Burası ne zaman açılmıştı? Daha önce burada olmadığına emindim.Adımlarım beni oraya doğru çekiştirmeye başladı. İçimdeki merak Şah'a kalkmış ve coşturuyordu tüm duygularımı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yolsuz
Genç Kurgu"Yolunda gitmeyen bir şeyler var. Ben gibi..." Siz hiç korkunç bir illüzyon gösterisinde insan kaybeden kutuya girip, kendisine bir daha ulaşılamayan kitap karakteri gördünüz mü? Biz gördük. En garibi de gözlerini açtığında kendisini başka bir şehir...