"Buraya gelişim aramızdaki hiç bir şeyi değiştirmeyecek!" Kollarımı bağlayıp kendimi bıraktım salondaki mavi chester koltuğun üstüne. Yumuşak inişim yüzünden koltuğa yayılsam da istediğim katı duruşu sergileyebilmek için bozuntuya vermeden toparlandım.
"Sesinin tonu Eylül. Bir daha uyarmayacağım." Erdem'in sesi sertti ama sanki yüzünde memnun olmuşcasına beliren ifadesi vardı. Anlamıyordum ya şu 1 saat içerisinde olup bitenleri gerçekten aklım almıyordu. Son dediği cümleyi yok sayarak, "Buraya sadece açıklamalarını dinlemeye geldim. Sanma ki kalıcıyım." dedim olmayı beceremediğim duyarsızlıkla.
"Açıklayacak bir şey yok. Düşmanım senin peşinde. Öldürmek için." Benim aksime müthiş bir duyarsızlık örneği sergileyen Erdem " Şimdi odamıza çıkıp biraz dinlen. Akşam yemeği hazır olunca haber veririm." diyip odadan gidince, ağzım açık bakakaldım arkasından.
"Gerçekten pes. Yüzsüzlüğün bu kadarı. Bakalım nasıl tutacaksın beni burada." Diye söylenerek salondan çıktım ve dış kapıya yöneldim. Aslında o adamın bana zarar vermek istediğini, tüm benliğimde hissediyordum. Bu konuda Erdem' e güveniyordum ama burada kesinlikle kalamazdım. Kendi başımın çaresine bakabilirdim herhalde.
Dış kapıyı açtığımda 2 korumayı görmemle geri çekildim. Hemen yolumu kapatmışlardı çünkü. Bahçe kapısından buraya belli ki Erdem'in emriyle gelmişlerdi ama yine de şansımı denemek için sordum. "Çekilebilir misiniz lütfen?"
Korumalardan yaşça daha büyük olanı " Kusura bakmayın Eylül hanım Erdem beyin kesin emri dışarı çıkmanız yasak." dedi asker keskinliğinde. Daha genç olanına baktım istemsizce medet umar gibi. Ama onun da gözlerinde gördüğüm emir demiri keser bakışı kapıyı yüzlerine kapatmama sebep oldu. Anlaşılan burası benim çıkış yolum değildi. Bu ev de İzmir deki evinin mimarisiyle aynıydı ve orada mutfaktan arka bahçeye bir kapı açıldığını hatırlıyordum, önceki gelişimden. Her ne kadar o zamanı hatırlamak istemesem de, yaşananların hatırası kalbimi sızlatmıştı. Adımlarımı mutfağa yönlendirdim. Aysel hanım ve 20 yaşlarında bir kız yemeklik bir şeyler hazırlamakla meşguldüler. Demek Aysel hanım buraya da gelmişti. Beni ilk fark eden o kız oldu. Halbuki onlara çaktırmadan usulca çıkmaktı niyetim. "Merhaba ben Gülsüm ne arzu etmiştiniz?" Diye sordu heyecanla. Gizli planımın suya düşmesine üzülsem de gülümsedim nazikçe. "Merhaba Eylül ben de. Su alacaktım." Diye uyduruverdim hemen. Bu işte giderek ustalaşıyordum. "Niye buraya kadar geldiniz ki? Seslenseydiniz gelirdik hemen." Dedi Aysel hanım. Bakışları içtendi ama endişeliydi de. Kaçacağımı tahmin mi etmişti? Yok canım ne alaka diye cevapladım kendi sorumu. "Siz hiç bırakmayın işinizi elime yapışmaz ki kendim alırım." Gülümseyerek ada tezgahında bulunan sürahiden suyu doldurdum yanında duran bardağa. Suyu yudumlarken hemen içip gitmemi bekliyorlardı sanki. Bir süre bakıştık. Yudum yudum içtiğim su süresince bakışlarımı onlardan çekip mutfağa yönlendirdim. Tam tahmin ettiğim gibi aynıydı bu evin mimarisi. Bir yandan su içip bir yandan da ara ara kapıyı kesiyordum. Umarım kilitli değildir diye düşünürken Aysel hanım ve Gülsüm nihayet önlerine döndüler. Bunu fırsat bilip yavaş yavaş sanki mutfağı gezerek inceliyormuşum gibi kapıya yanaştım. Kapıyı açmak için elimi uzattığım anda "Sana dinlenmeni söylemiştim." Diyen sesle yerimde zıpladım ve elim hızlıca yanımdaki yerini aldı. Sesindeki azarı iliklerime kadar hissetmiştim. Acaba anlamış mıydı? Yanıma gelip elimi omzuma yerleştirdiğinde bir kaç kere silktim omuzumu bıraksın diye ama yok kalas adam oralı bile olmadı. Beni mutfak dışına yönlendirdiği zaman olay çıksın istemediğimden uydum adımlarına ama istemeye istemeye. Aysel hanım ve Gülsüm ise Erdem girdiğinde bıraktıkları işlerine devam ediyorlardı. Bir ara Aysel hanımla göz göze geldik bakışlarımla bana yardım et dedim anlamayacağını bile bile. Tam o sırada Erdem birden durdu. "Aysel hanım artık mutfak kapısının kilitlenmesini ve anahtarının sadece bende olmasını istiyorum. Malzeme geldiğinde benden alır hemen geri verirsiniz." Dedi bana alaycı haliyle bakarak. Bakışlarımı Erdem'den çekip Aysel hanıma yönlendirdim. Hafifçe eğdi kafasını. Kaldırırken de baktı kısacık bir an gözlerime. "Çok isterdim ama artık yapamam" diyordu sanki bakışları. Sanki anlamıştı beni. Odun herif. Ama ben bunu senin yanına bırakır mıyım? Ne yapıp ne edip bu evden gideceğim.
"Bazen aklından şüphe ediyorum biliyor musun?" Dedi mutfaktan çıkar çıkmaz. Benimse cevabım, ellerini üstümden çekmesi için silkinmek oldu. Hızlı adımlarla salona doğru yol alırken. Arkamdan konuşmaya devam ediyordu. " Dışarıda seni gözünü kırpmadan öldürmeyi isteyen hatta daha kötü şeyler yapmayı planlayan bir adam var. Ve sen buradan çıkmanın derdindesin." Hızla döndüm arkamı. Ellerime belime koyup resmen çemkirdim. Ah şu hormonlar...
"Ne malum doğru olduğu." Önüme dönüp salona yürümeye devam ettim. Mavi koltuğa düzgünce oturdum bu sefer ve bir şeylerle ilgileniyormuş gibi görünmek için telefonumu elime aldım.
Ona bakmıyordum ama karşımdaki koltuğa oturduğunu görebiliyordum. Öne eğildi ve elleri dizlerinin üstünde kenetledi. "Yapma Eylül. Titriyordun sana ulaştığımda. Gözlerinde kalan korkuyu gördüm ben. Sen de hissettin biliyorum." İnatçı bir çocuğu ikna etmeye çalışan sevecen bir baba gibiydi sesi. Gülümsedim. Bu yönden iyi bir baba olabilirdi. Tüm bu şeyler (Eylem, Eyşan, bebek istememesi...) olmasaydı eğer. Geldiği gibi geri gitti gülümsemem. Evet o adamla karşılaşmaktan deli gibi korkuyordum ama Erdem'in hala hamile olduğumu öğrenmesini de istemiyordum. "Tamam" dedim duruşumdan çark ederek "kapıları falan kilitlettirmene, korumalar koymana gerek yok. Burada kalacağım." Yüzünden inanmadığını belirten bir ifade geçti. Belli ki beklemiyordu bu kadar çabuk kabullenmemi. "Sadece senden bir şey istiyorum." Dediğimde gülümseyerek kaldırdı tek kaşını beklentiyle. "Sen burada kalmayacaksın!"
Aniden değişti yüzü, bunu beklemediği aşikardı. Bir hızla kalktı oturduğu koltuktan. Adımları benim olduğum yere gelirken, eski tecrübelerim koltuğa sinmeme sebep oldu. Zaten çok bile tutmuştu kendini. "Bir şeyi anlamanı istiyorum Eylül." Dedi tepeme dikilirken. "Sen benim karımsın." Karımsın kelimesinin üstüne basa basa. "Ve senin yerin benim yanım. Benim yerimin de karımın yanı olduğu gibi." Beklediğim şiddetli tepki bu değildi şaşırdım. Ama daha çok kızdım da "karısıymış, hadi oradan be!" O ayakta bana eğilmiş bakarken birden burun buruna buldum kendimi. Kızmanın yanı sıra ayağa kalmış sağ elimin tersiyle göğsünü itmişim meğer. Ups... içime Aydın'ın efesi kaçmış gibi. Birazdan bana kaçabilecek şeyler akın akın geliyordu, Erdem'in değişen bakışlarından. Ama tabi durdum mu? Hayır. Sinir dört bir yanımı kuşatma altına almış Erdem' e bunca zamanlık birikmişle bombardımana başlamıştı. "Sen nasıl bir insansın ya. Ahlaksız, şerefsiz. hem kardeşimle çocuk yap, ardından benimle ol hatta sahte nikahı gerçek yap, bu da yetmezmiş gibi beni terk edip, tekrar kardeşimle ol. Sonra benim yerim karımın yanı. Oldu paşam başka. Benim midem seninki kadar geniş değil! Defol git yanımdan!" Tüm nefretimi kusmuş tüm sinirimi söylediklerimle akıtmıştım. Hala burun burunaydık ve yediğim yüreğin hangi can acıtma yoluyla bana geri döneceğini şimdiden hesaplıyordum çünkü Erdem'in bakışlarının ve sinirinden kıpkırmızı oluşunun sakin bir şekilde geri dönüşü olamazdı. Evet şu an çok korkuyordum. Bütün bu haklı savaşımın yine kaybedeni olacaktım. Ve Erdem'in eli kolumu buldu. Sonraki gelecek şeyin korkusuyla gözlerimi sımsıkı yumdum. Diğer elim otomatik olarak karnıma yerleşti. Derken derin bir nefes sesi ve mırıldanma duydum. Ama başka bir şey olmadı. Yavaşça açtım gözümü. Erdem'i tavana bakıp kendini sakinleştirmeye çalışırken buldum. Bu çok yeni ve şaşırtıcıydı. Ve beklenmedik... Kolumu da çok sıkmadığını fark ettim. Erdem yüzünü bana doğru indirirken öyle bir baktı ki, ne yaşadım ben dedim. Sinirli değildi, kırgın gibiydi. Bir süre öylece baktı. Ve hiç bir şey söylemeden çekti gitti. Kapının çarpma sesi geldi sonra. Sanki hiç dönmeyecek gibiydi.
Koltuğa dünya başıma yıkılmış hissiyle çökerken sevdiğim bir şairin dizeleri döküldü dilimden. "Elveda benim ilk aşkım. Şimdi ben seni terk ettim. İhanetinin bedelini ağır ödedim."Destek ve yorumlarınız için şimdiden teşekkür ederim. Devam edecek...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MASUMİYETİN BEDELİ
Ficção Geralİnsan katilini sevebilir mi? O sevdi... Koşulsuz ve geri dönülemez bir şekilde aşık olduğu adam masumiyetinin, saflığının ve tüm güzel duygularının katiliydi. #1 mafya 28.03.2019 #4 ask 26.03.2019 #5 ask 19.03.2019 *** Onu bulmak için 2 gün gere...