Ben kim miyim ? On iki soygun suçundan içeri girmiş tescilli bir hırsızım. Masum bir çocuğun kucağına sardığı bebeği düşünmeden alan vicdansızım. Ben mahellenin tiksindiği, asla karşılaşmak istemediği anti sosyal bir varlığım. Aslında ben kimim biliyor musun ? Sıradan bir ailenin: "Keşke hiç doğmasaydı" dediği tek çocuğum. Ben aslında senin bilinçaltında yaşayan, kimseye anlatamadığın günahlarından biriyim.
Beni tanıdıkça kendini göreceksin. Benim yitik sevdamda kaybettiğim duygularımı, çektiğim acılar içinde çırpınışımı görünce: "Ben bunu görmüştüm" diyeceksin. Dünyanın en çok acı çeken adamının huzura yolculuğuna tanık olacaksın. Zaman içinde çok değiştim. Ben şuan kimim biliyormusun ?
Yediği kuru soğanda dünyanın en büyük lezzetini alan, çektiği sıkıntılara rağmen ben dünyanın en mutlu insanıyım diyen insanım. Gözyaşlarımda acı yok artık. Sen güzel kokarsan, etrafa güzel koku yayarsın. Ben, artık insanlara güzellikler dağıtan bir gönül yolcusuyum. Kısacası benim hikayem; sekiz kollu bir canavardan bahçenin en güzel gülü olmanın mücadelesidir.• • •
Soğuk bir kış günüydü. Kapının önüne geldiğimde içeriden babamın sesi geliyordu. Bağırıyordu avazının çıktığı kadar. Onun defalarca bağırdığını duymuştum. Ama sesinin bu kadar çirkin olabileceğini hiç düşünmemiştim. Adeta aslan gibi kükrüyordu:
-Hanım, ben bu oğlandan bıktım. Lanet olası herif, beni sokağa çıkamaz hale getirdi. Nereye gitsem onun adını duyuyorum. Nerede kötü bir olay olsa onun adından bahsediyorlar.
Diyordu. Kızgınlığının git gide arttığı sesinin şiddetinden belliydi.
-Böyle bir evlat doğuracağına taş doğursaydın. Rezil oldum, utancımdan yerin dibine girdim.
Bacaklarımı hafif hafif bir titreme almıştı. Bavam susmuyordu:
-ALLAH bunun belanı versin...
Babamın sesini duydukça kalbimden bir şeyler uçup gidiyordu. Titreyen bacaklarım zangırdamaya başlamıştı. Olduğum yere çökmek zorunda kaldım. İlk kez kendimi bu kadar kötü hissetmiştim. Sonra zorlanarak ayağa kalktım merdivenlerden aşağıya inmeye başladım. Alt komşumuz Rüstem amca kapıya çıktı. Sert bir ifadeyle bana bakıyordu. Onun da söyleyecekleri vardı. Gözleri yeterince anlatıyordu. Hızla yanından geçip aşağıya indim.
Evimizin karşısındaki tel örgülerinin altından geçip terk edilmiş fabrika arsasına girdim. Diz boyu otların arasından yüksekçe bir tepeye çıktım. Kendimi çok yorgun hissediyordum. Ağlamak istiyordum. Ama bir türlü başaramıyordum. Olduğum yere çöktüm. Çok uzaktan bizim evin penceresi gözüküyordu. İçimden bir ses: “Boş ver be oğlum baban değil mi ? Şimdi kızar sonra affeder" diyordu. Doğruydu. Babam önceleri de defalarca kızmıştı. Her olay, sonrasında tatlıya bağlanmıştı. “Ne kafana takıyorsun Dağhan" dedim kendi kendime. Biraz olsun rahatlamıştım. Bedenim rahatlayınca havanın soğuk olduğunu anlamıştım.
Aşağıya doğru inerken kafamın içinde akşam eve vardığımda babamla yapacağım savaşın görüntüleri dönüyordu. Bu arada telefonum çaldı. Arayan Sezar'dı. O tam bir dosttu. Adı Sezer'di. Biz ona Sezar adını daha çok yakıştırmıştık. O şişman, cesur komik bir gençti. Ne şartta olursa olsun dostunun yanında olurdu. Telefonu açtım:
- Efendim.
- Nerdesin baba. Sizin evde acayip bir fırtına kopuyor.
- Evet, Halil Amca yüzüme bile bakmadı. Valla kendimi kötü hissettim ha!
- Anlatırım.
- Nerdesin ?
- Fabrikanın yanında bekle geliyorum. Sahi eve gelecek kadar önemli nedenin...
- Cüzdan boşaldı oğlum. Bir banka bulup para çekmek gerek. Anladın mı ?
- Tamam, fabrikanın yanına gel.Telefonu kapatıp yola doğru yürüdüm. Akşam yaşayacaklarım bir anda zihnimden siliniverdi. Sezar'la bir araya gelmek her zaman beni mutlu ediyordu. Adeta kendi içimde yaşayan duyguları rafa kaldırıp, eğlence dolu bir macera içinde buluyordum kendimi.
Sezar'ın arabasına binip oradan uzaklaştık. Akşam hırsızlık yapacağımız yerin tespiti için çalışıyorduk. Sezar:
- Dostum, yemin ederim yerinde olmak istemezdim. Baban barut gibi. Halil Amcayı hiç böyle görmemiştim.
- Sesini duydum. Eve girmeye cesaret edemedim. Bu sefer gerçekten farklıydı.
- Bir ara tokadı patlatacak zannettim. Bu adam bu hale getirecek ne yaptın ?
- Valla ben de bilmiyorum. Her halde yaptımız pisliklerden birisini duymuştur.
- Neyse şimdi seni bir yere götürüyorum. Süper bir yer. Hiç zorlanmadan girip içeriyi paketleriz.
- Dikkat edelim. Her taraf güvenlik kamerası dolu.
- Hey dostum. Bana güven tamam mı ?
- Tamam. Yasin de geliyor mu ?
- O bizden haber bekliyor.• • •
Akşam olmuştu. Hırsızlık yapacağımız gecekondu evinin önüne geldiğimizde ortada kimse yoktu. Sezar, sessizce varıp kapıyı yokladı. Kapı açılmayacak kadar sağlam gözüküyordu. Aklıma bir fikir gelmişti. Hızla evin köşesindeki ağaca tırmandım. Bir kaplan rahatlığıyla ağaç dalları arasından çatıya ulaştım. Sezar kısık bir sesle bağırıyordu:
- Hey delirdin mi ? Ne yapıyorsun çatıda.
Elimle susmasını ve beklemesini işaret ettim. Çatının giriş kapağını hafif zorladığımda açılıverdi. Sezar ve yasin'e yukarı gelmelerini söyledim. Bir tırtıl edasıyla ağaca tırmanıp dalları arasından çatıya geçtiler. Birlikte çatının içine girdik. Çatının eve giriş kapağı da bizi fazla zorlamadı. İki dakika içinde evin içine girmiştik. İçerisi oldukça karanlıktı. Sesizce bulabileceğimiz değerli eşyaları aramaya başladık.
Yürüyerek koridorun tam karşısındaki odaya yöneldim. Kapı hafif aralıklı duruyordu. Kafamı uzatıp sesizce içeri baktım. Köşede bir karyola vardı ve karyolada da bir çocuk yatıyordu. Parmak uçlarımla içeri girip küçük bir masa üzerinde bulunan dizüstü bilgisayarı aldım. Sağlam bir şeye benziyordu. Satılması durumunda güzel para edilebilirdi. Etrafa dikkatli baktım. Almaya değer bir nesne göremedim. Bir ara uyuyan çocuğa döndüm. Çocuk masum bir şekilde yatağında mışıl mışıl uyuyordu. Kucağına bastığı pelüş bebeği gördüm. Nedenini bilmiyorum ama o oyuncağı almam gerektiğini düşündüm. Yavaşça varıp çocuğun parmaklarını gevşettim. Parmakları arasındaki bebek boşta kaldı. Oyuncağını alınca çocuk ağlar gibi ses çıkardı. Masa üzerinde duran bir bebek yastığını alıp eline verdim. Tuttu. Sarılıp uyumaya devam etti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DERT ETME ALLAH YETER
RandomDerin bir nefes al. Ve sadece ALLAH de. Ve sonra izle hayatında nelerin değiştiğini...