Bölüm 14: Güneye Gitmek

671 51 320
                                    

Mark Klaver - Say You Love Me

Bu bölüm ryo_merha ya ithaf edilmiştir. ('▽'ʃ♡ƪ)

Lütfen herhangi bir yazım veya ifade hatasını bildirin!

Ve sonradan okuyanlar kaldırılan görsellere sadece nokta(.) koyabilirlerse bana çok yardım etmiş olurlar. Teşekkürler! ♪('▽`)

Keyifli okumalar.

------------

Büyük bir meşe ağacının gölgesinde, güneşin kavurucu derecede sıcak ışınlarını göğüsleyen yaprakların sükunet içindeki titreyişleri altında, beyaz yeşimden yapılmış pek bir şaşalı oyma işçiliğine sahip, genişçe bir masa ve yine aynı özelliklerde tahttan bozma bir sandalyede, bu huşu veren ortamın sefasını süren genç bir adam vardı. 

Fazlaca rahat bir tarzda giyimli bu adamın, uzun lakin ince bedeninden nereden baksan yirmili yaşlarda olduğu kendini gösteriyordu. Açık mavi tonlarda iç kısım cübbesinin üzerine gelişi güzel bir edayla geçirmiş olduğu zift karası cübbe, gevşekçe omuzunun bir tarafından aşağıya sarkmıştı. Epey biçimsiz bir şekilde sandalyesinde otururken, kollarından biri kafasını destekler vaziyette kolçaklara dayanmış, diğerini ise, üst üste attığı bacaklarının üzerine yerleştirmiş bir halde, elinde küçükçe kırmızı bir çiçeği evirip çeviriyordu.

"Püff!.." Oldukça sıkılmış bir ses çıkarttığında, birleşmiş bacaklarından üstte olandaki sallayış hızı minikçe artıp elini yüzünden çekmiş ve çehresinin her bir yanını saklayan maskesini düzeltmişti.

Maskesinin elle tutulur hiçbir yanı yoktu, çünkü beyaz zemin üzerinde yer yer çatlak izi tasvirleri, ağız kısmında dudakları dikilerek birbirine bağlanmış benzeri ürkütücü bir gülüş, göz kısmında bir taraf yine göz kapaklarını birbirine bağlar şekilde dikilmişken diğer tarafta büyük, koyu mavi renkte bir düğme kabaca dikilmiş gibi görünüyordu. Maskenin çoğu yeri hasarlı bir görüntüye sahipti ve alın kısmında siyah renkte dışarı doğru sivrilen bir çift boynuz bulunduruyordu. Boynuzlar sanki buzdan yapılmış gibi ışığı yutan siyah rengine tezat keskin ve ıslak bir parlaklık sunuyordu. Maske genel anlamda boynuzlu bir vodoo bebeğini andırıyordu, lakin görüntüsü bir bebekten ziyade gerçek bir insan yüzüne benziyordu. İfadeler fazla gerçekçiydi.

Bu maskeyi takan kişi, eğer gerçekten bunu sevmiş ise, kuvvetle muhtemel olarak bazı sorunları vardı. Kesinlikle göze hitap etmiyor, bilakis göz zevkini bozuyor, ona bakmak rahatsız edici oluyordu.

Bir müddet yalnızca hafif esintiyle birlikte dans eden yaprakların seslerinin hüküm sürdüğü ortama, "Shizun, bu mürit Fanglin geldi." diye kısık tonda bir konuşma eklendi.

Bu, harikulade sessizliği çekingence bozan şahısın sesi maskeli adamın sinirlerini germiş olacak ki, başını şiddetle o yöne çevirdi. Şu anda bakıyor olduğu kişi, pek bir zayıf ve ezik büzük görünen, hemen hemen on iki on üç  yaşlarında ürkek bir oğlandı. Başını önüne eğmiş, el pençe divan durur vaziyetteydi. Morluk ve kızarıklıklarla sarmalanmış küçük yüzünde patlak veren soğuk terler ışıl ışıldı.

Maskeli adam huysuzca sordu: "Geç kaldın, velet. Niçin bu kadar uzun sürdü?"

Çocuk ellerini huzursuzca ovuştururken, gözlerini yumup kekelemişti. "Fang-Fanglin akılsız... Shixiong'larım yine yolumu kestiği için... geciktim... Shizun, lütfen beni– cezalandırma. Bir d-daha yavaş olmaya cesaret etmeyeceğim... Ye-yemin ederim ki..."

I Won't Let You Go ✓SVSSS [ғᴀɴғɪᴄᴛɪᴏɴ]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin