🔱
Şok beni ele geçirirken aklımda hep aynı soru tekrarlanıyordu.
Nasıl? Nasıl? Nasıl?
Nasıl bu güçleri alabilmişti? Nasıl tüm hayatını çöpe atabilmişti?
Nasıl fark etmemiştim?
Kahretsin! Eylem!
"Nasıl?" sorusu en sonunda ağzımdan çıkabildiğinde yüzündeki sinsi sırıtış büyüdü. "Baban zeki biri olduğunu söylemişti aslında." dediğinde bunu Hades'in ayarlamış olması bir kez daha aklımda yer edindi. Her olayda Hades'i dışarıda tutmak için zihnim bana oyun oynuyordu. "Görüşüne göre övündüğü kadar zeki değilmişsin."
"Nasıl?" diyebildim sadece tekrardan. Sanki diğer tüm kelimeleri unutmuştum. Titreyen ben miydim yoksa zemin mi? Nasıl bu kadar zaman fark etmemiştim?
Aptal! Aptal!
"Ne zamandır?"
Diyebildim bir süre sonra. Tekrar gülümsemesi belirdi. Eylem'in aşık olduğu gülümseme. O nasıl bir şey fark etmemişti? Tüm zamanları beraber geçiyordu. Belki o da işin içindeydi? Hades'ten her şeyi beklerdim.
"Dünya'ya gideceğin belli olduğundan beri."
Gözlerimi acıyla kıstım. "Gerçekten Lissandra, fark etmemek için aptal olmak gerekirdi. Dünya'ya geldiğinin ikinci günü sana elementlerle saldırı düzenleniyor, sevgilin elementle yaralanıyor ve bundan sonra bir anda hayatınıza tamamen yabancı biri giriyor. Lissandra...Acaba sana güçlerini verirken zekanı almış olabilirler mi?"
Kendi şakasına kendi güldü sadece. Yüzümdeki dehşet dolu ifadeyi kaldıramıyordum. "Ama...Ama Eylem?"
Gülmesi kahkahaya dönüştü. "Gerçekten o kızı sevdiğimi mi düşündün?"
Zavallı Eylem...Benim suçum...Herşey benim suçum.
"Aslında babanın gözü Ateş'in üzerindeydi. Ama o bu işe karışamayacak kadar korkak. Sadece bunu babana kanıtlamam gerekliydi. Sonucunda zavallı okul arkadaşım Hazar hasar gördü ama n'apalım...Herşeyin bir bedeli var."
Dehşet dolu gözlerim hızla onun gözlerine çıktı. "Yalan söylüyorsun." dedim. "Hazar'ı Hades yaraladı. Senin ateşin zehirli değil."
Aras gözlerini devirdi. "Büyü diye bir şey duydun mu Lissandra? Ah, bu hayatı hak etmediğini söylerken haklıymışım."
Dediği şeyle yumruğumu karnına geçirdim. Gözlerim kırmızıya bürünürken acıyla inledi. Bir kez daha yumruk attım. Tekrar aynı inleme. Her çıkardığı seste Eylem'in yüzü aklıma geldi.
Nasıl açıklayacağım?
Hızla elimi geri çektim. Arkamı dönüp başımı ellerimin arasına alırken nefes nefeseydim.
Yapamam, yapamam, yapamam...
Yapmak zorundaydım. Hazar'a zarar verecekti. Olimpos'a zarar verecekti. Yapmak zorundaydım. Eylem'i düşünemezdim. Atlatırdı. Atlatmak zorundaydı. Zaten ne olursa olsun bu işin sonunda kalbi kırılacaktı. En iyisi bu şekilde kırılmasıydı.
Arkamı dönüp hızla bir yumruk daha geçirdim. "İşte böyle Lissandra. Sen busun. Senin gücün buna layık."
Sözleri tekrar geri çekilmeme sebep oldu. Ellerim titrerken ne yapacağımı bilemiyordum. Onu öldürmeliydim. Bundan aylar önce sadece insan olan ve Hades yüzünden bu hayata bulaşmış birini öldürmeliydim.
Hepsi onun yüzünden!
Hayatımı mahvetti. Sadece benim değil çevremdeki diğer herkesin de hayatını mahvetti. Eylem'e ne söyleyeceğim, Aras'ın ailesine, arkadaşlarına...Hepsi sevdikleri birini kaybedecek. Kaybettiklerinden haberleri bile olmadan.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ÖLÜMÜN TANRIÇASI
FantasyÖlümün Tanrısı Hades, Zeus ve Demeter'in kızı Persephone'a aşık oldu. Onu yeraltına mahkûm etti. Ve ona zorla sahip oldu. Zeus, Persephone'u yeraltından birşeyi bilmeden kurtardı. Zeus, kızının Hades'in çocuğuna hamile olduğunu bilmiyordu. Ne zama...