Okulun bahçe çıkışına doğru ilerledim. Karşımda beni izleyen Mithat abiyle göz göze gelince gülümseyerek yanına adımlamaya başladım. Arabayı kaldırımın hemen önünde durdurmuştu.Okulda, bahçe duvarına yaslanıp sigara içen bir grup hariç kimse yoktu.
"Şebnem hanım." dedi gülümseyerek.
"Mithat abi." diye karşılık verdim memnun olmadığımı belli eden uyarıcı bir tavırla.
Arabanın kapısını açmak için uzandığım sırada Mithat abi benden erken davranarak arka kapıyı açtı. Gözlerimi devirerek arka koltuğa oturdum. Elimdeki çantayı diğer köşeye doğru ittirdim.
Mithat abi de sürücü koltuğuna oturup arabayı çalıştırdı. "Eeee Şebnem, neler yaptın, nasılsın?"
"İyiyim Mithat abi. Sıradan bir gündü işte. Biraz çello çaldım. Sonra da spor salonunda takıldım. Klasik."
Mithat abi derin bir nefes aldı. "Bu işi bu kadar basitleştirmemelisin Şebnem. Olayın üstünden yaklaşık bir yıl geçti. Eskisi gibi olmasa da spora devam edebilirsin."
Gözlerimi devirip ofladım. "Eskisi gibi olmayacaksa hiç olmasın."
"Sana bunca zamandır aynı şeyi söylediğim için bunaltıyor olabilirim seni." Tepkimden çekindiği ortadaydı ama beni bunaltan o değildi.
"Beni bayan, bunaltan sen değilsin Mithat abi ama bunu söyleyen başkaları olunca cidden sinirlerime dokunuyor."
Mithat abi bana gülümsedi. Kısık sesle radyodan çalan müzik sesi dışında başka bir ses duyulmuyordu. "İleride olay var sanırım."
Başımı o yöne çevirdim. Her zamanki gibiydi. Ne eksik ne de fazla.
Okulumuz haddinden fazla büyük bir yer olduğu için resmen şehir dışındaydı. Yakınlarda fazla ev yoktu. Bazı lüks siteler, spor salonu, güzellik salonları. Bu bölgede her şey 'para' demekti.
Buraya fazla yakın olmayan mesafede meydan denilen bir alan vardı. Oradan geçiyorduk.
Burada genelde kavgalar olurdu. Geniş ve açık bir alandı. Başını bizim kolejdeki öğrenciler çekmek üzere başka kolejlerde okuyan öğrenciler kapışırdı. Bizim okula da yürüme mesafesi olarak çok yakın değildi. Ancak diğer kolejlere kıyasla bizimki daha yakında kalıyordu. Bizimki ve Zafer koleji... Kavgaların birçoğu o kolejdeki öğrenciler tarafından çıkardı.
Peki ben bu bilgileri nereden mi biliyordum? Çok basit. Okulda bu olaylar hariç hiçbir şey konuşulmamasından dolayı elbette.
Yoksa oraya gidip kavgayı izleyecek o yürek var mı bende?
Uzaktan bakan bir kişi gençlerin bu haline, 'gençlik heyecanı işte' , 'eğleniyorlardır' ve benzeri şekilde değerlendirme yapıyordu ancak işin aslı o kadar masum değildi.
Normal zamanda orada herhangi bir kavga olsa bir kişinin WhatsApp gruplarına tek mesajı bile herkesi oraya toplamaya yetiyordu. Herkes de meydana toplanıp sanki açık hava tiyatrosu izler gibi kavgayı izlerlerdi ve kendi okullarını desteklerlerdi.
Benimse bu taraklarda bezim yoktu. Aksiyona gelemiyordum yani. En sevdiğim film türü romantik komedi, en sevdiğim kitap türü de romantizm aşk içerikli olanlardı.
Sıkıcıydım, başkalarına göre. Ruhsuz ve samimiyetsiz bir insandım, başkalarına göre. Bu arada söylemeden geçemeyeceğim fazla dostum olmasa da her zaman güler yüzlü bir insandım. Bazıları bunun aşırı olduğunu söylerdi ama gülümsememe mani olamıyor, farkında bile olmuyordum. Bana iyi davranan hiç kimseyi terslemezdim. Hatta bana kötü davrananları bile, onları kale almazdım. Fazla asosyal biriydim, yine başkalarına göre.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gölgemdeki Yabancı
Novela Juvenil"Daha düne kadar hiçbirinizin umurunda değildim. Şimdi ne oldu da hepiniz benim üstüme geliyorsunuz?" "Sen daha iyi biliyor olmalısın minik yılan." Bana dediği şeyle yüzüm buruştu. Konuşmak istedim. Bağırmak, haykırmak hatta vurmak istedim. "Bu ka...