01

466 35 24
                                    

Sıradan bir gündü. Her zamanki saatte uyanmış, kahvaltısını yapmış, toplu taşıma kullanarak iş yerine gelmişti. Ehliyeti vardı ama araba kullanmayı pek sevmezdi. Elbette bazen, şirketi ona, acil birtakım işler verdiğinde, hemen bir şirket arabası isteyip hızlıca hallediveriyordu yapılması gerekenleri. Ama hiçbir zaman, bir araba almayı düşünmemişti. Babasından kalma siyah bir Chevrolet'si vardı, onu da kullanmaya kıyamıyordu.

O gün yaşadığı tek tuhaflık, her gün tıklım tıklım olan asansörün, boş olmasıydı. Gerçi ona da mantıklı bir açıklama bulmuştu; bugün şirkete, Amerika menşeili bir başka şirketin temsilcisi ve ekibi gelecekti. Eğer başarılı olabilirlerse, Tayland'da kurulacak olan şubenin inşaatı, onlara kalacaktı. Bu durum, şirketteki tüm departmanları harekete geçirmiş, herkesi paniğe sürüklemişti. Tüm personel, haftalardır bu projeye hazırlanıyordu ve muhtemelen bugün, her zamankinden erken gelmişlerdi işe.

Gulf da heyecanlıydı tabi. Büyük bir projeydi bu. Ekibiyle birlikte çok çalışmışlardı ve projeyi almayı gerçekten istiyordu. Ama işin içinde Amerika olunca,  bazı anıları canlanmış, tüm ilgisini kaybetmişti. Tabi ki bu iki meselenin bir biriyle hiçbir bağlantısı yoktu. Ama...

Ah, yine aklına gelmişti işte!

Sağ eliyle yüzünü avuçlayıp başını iki yana salladı. Asansörün aynalı duvarlarına kaydı bakışları. Kulakları kıpkırmızıydı. Keşke bunun tamamen sinirden kaynaklı olduğunu söyleyebilseydi. Ama değildi. Aynı zamanda utanıyordu. Çünkü geri döndüğünden bu yana, bazı rüyalar görüyordu. O adamın esas adam olduğu, genellikle dudakların aktif olarak kullanıldığı, kısa filmciklerden oluşan bu gece matineleri, onu çok zorluyordu son zamanlarda.

Hayır! Şu an buna kaptıramazdı kendini. Tamam, adamın üzerindeki etkisi beklediğinden büyük olmuştu. Ama ilk defa bir erkekle öpüşmüştü... İlkti. Bu yüzdendi.

Erkekleri de beğeniyordu ve ergenliğinden bu yana farkındaydı bu durumun. Ama asla bir beğeniden daha fazlası olmamıştı. Kendini daima dizginlemiş, toplumun ona dayattığı "normal" çizginin dışına hiçbir zaman çıkmamıştı. Hep kontrol altında tutmuştu içindeki biseksüel tarafı. Yani... En azından şimdiye kadar böyle olmuştu. Ya da o, öyle zannetmişti.

Durdu. Bir anlığına öylece durdu.

Bomboş asansörde, sesli bir şekilde güldü sonra. Tam da o an yaşadığı aydınlanma, büyük olmuştu çünkü. Aşk, kontrol edilebilen bir şey olsaydı, nasıl çıkardı onca destansı hikâye! 

Hiçbir şeyi kontrol ettiği filan yoktu. Sadece o öyle sanmıştı çünkü daha önce bir erkeğe âşık olmamıştı. O adama âşık olduğu filan yoktu pek tabi. Ama kendisinden çok fazla etkilendiği aşikârdı.

Bu yeni keşfinin tam da şu an gerçekleşmesi ne anlama geliyordu,, pek emin değildi. Tekrar güldü. Asansörde hayatının en büyük sırlarından birini, yine kendisi deşifre etmişti. Hem de öylesine bir anda. Bir asansörde!

Nihayet çalıştığı kata geldiğinde, kapıdan adımını atar atmaz, içine düştüğü kaos, onu germişti. Ters giden bir şeyler olması ihtimali canını sıkmıştı. Ama mümkündü. Masasına geçip elindeki çantayı bıraktı ve o hengâmede elinde dosyalarla oradan oraya koşturan stajyeri ensesinden yakaladı.

"Neler oluyor?", diye sordu.

Yeni mezun genç, yaşadığı anlık şoktan sonra, kendisini durduranın Gulf olduğunu anlayınca biraz rahatlamıştı. Astlarıyla da, üstleriyle de arası onun.

"Amerika'dan gelecek olan ekip... Ekip lideri şirketin büyük hissedarlarından birinin oğluymuş. Tay kökenli olduğu için onu göndermişler. Her iki tarafın da ihtiyaçlarına daha rahat karşılık verebilmek için... Oldukça da müşkülpesent biriymiş. Sözleşmedeki bazı maddelerin yeniden düzenlenmesi için  yönergeler gönderip bazı raporların hazır edilmesini istemişler.". deyip elindeki dosyalarla birlikte kayboluvermişti.

Ökse OtuHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin