"Ali ile Ayşe"

323 5 1
                                    

Köyümüz Yalova'nın en güzel köylerinden biriydi.Temiz havasına bağımlı olur, yeşilliğinde kendinizden geçerdiniz.Güneşiyle içiniz ısınırdı.Benim ailemde dahil hayvancılık ve tarımla geçinirdi genellikle aileler.Madende çalışan ailelerde vardı tabii.Nüfus yoğun olmadığı için imamından bakkalına kadar herkes birbirbirini tanırdı.İlişkiler sıcaktı çünkü o zamanlar teknojinin t'si bilinmezdi.Sosyal medya denen kavram henüz bulunmamıştı.

Dostluklarımızda aynı köyümüz kadar güzel , içten ve samimiydi.Güven vardı.Dalavere yoktu.Arkadan iş çevirme yoktu.

Biz oğlanla toplanır, ortak parayla aldığımız topla kaleden kaleye maç yapardık.Çoğumuz çamurda yuvarlandığımız , toz taprak içinde kaldığımız için annemizden az dayak yememişzdir.

Kızlara gelicek olursak örgüden yapılmış bebeklerle evcilik oynar, kumdan yemekler yaparlardı.Kimi zaman bizi de dahil etmek isteseler de çoğumuz yanaşmazdık.

"Bu ne kızım ? Ben kız oyunu oynamam!"

İlkokula başlamam da biraz maceralı olmuştu.Kim unutur okula başladığı günü?

Banyomu yapmış, yatmaya hazırdım. Önlüğüm0 ve ayakkkabılarımıda başucuma koyup yatağa yattım. Deriin bir uyku çektim .Ertesi sabah horuzun ötmesiyle uyandım. Giyindim evden çıktım.

Okul nasıl bir yerdi?

O da neydi?

Ferda'yı tarlalarında babasına su götürürken gördüm. Ne yani o gitmeyecek miydi?

Koşarak onların tarlalarına doğru gittim. İhsan amca beni görmeden Ferda'yı kaptığım gibi arka bahçeye sürükledim. Bağıramamıştı çünkü ağzını minnacık ellerimle sıkıca kapatmıştım.

" Seni okula götürecem"

"O ne be? İstemiyom ben. Babaaaaa !"

"Tamam sus sus . Çok güzel bir yere benziyor duyduğuma göre. Gülserenle Sevdada geliyomuş hem."

"Belki de oyun oynayabiliriz tüm gün değil mi?"

Çok geçmeden kendimizi okulda bulmuştuk. Formaydı falan aklımızın ucundan geçmedi.

Fakat tüm gün oturup öğretmeni dinlemiştik. Eve kendisi de dönemeyeceğinde sınıfımızda ziyaretçi olarak kalmış, bütün gün onun tafrasını çekmiştim. Günü geldiğinde o da benimkini çekecekti. O  gün onun ailesi ile benim ailem tutuşarak bizi aradılar. Bulduklarında ise ikimizde baya azar işitmiştik. Bu da cabasıydı tabi.

Sonradan öğrenmiştim ki o okula gitme yaşına daha gelmemişti.

Okumayı sökmem kolay olmamıştı. Sayfalarca aynı şeyleri yazmaktan usanmıştım artık . Neyse ki çok uzun sürmeden bu sancılı dönemide kendi çabalarımla atlatmıştım.Öğretmeniz bana okumayı söktüğüm için " Ali ile Ayşe" adında bir kitap hediye etmişti. Bazen Ferdalara gider bu kitabı okurdum ona .Çok hoşuna giderdi.  Ayşeyi kendisi Aliyi ise ben yapardı.

      O okula başladığında ona bu kitabı hediye  etmiştim. Kollarıyla sımsıkı sarılmıştı bana hiç bırakmayacak gibi.

   Tabi kitabın arasınada bir adet papatya koymuştum.Kurutsun, baktıkça beni hatırlasın diye.

Onun matematiği çok iyidi. Hayran kalırdım küçücük aklıyla o rakamlar arasında ilişki kurmasına. O zamanlardan belliydi akıllı olacağı.


Beşinci sınıftayken Fatih diye bir arkadaşım vardı. Yakın arkadaşımdı ama . Bir gün tenefüste,okulun bahçesinde simitlerimiz yiyorduk. O daha Ferdayı tanımıyordu, henüz tanıtmamıştım.

" Oğlum şu kıza bak. Ne kadar güzel değil mi ?" dedi.

"Kim, şu saçları örgülü olan kız mı?"

Kafasını olumlu olarak sallamasıyla , çocuğu ittirip kafasını yarmam bir oldu. O sırada herkes başımız da toplanmış Ferda ise  Fatih'in yanına çömelmiş , "İyi misin?" diye soruyordu.

Heyy ben de buradaydım sümüklüü !

Canlarrımm görüşlerinizi çook merak ediyorum. Ve bekliyorummm :)

▪Papatyalar▪Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin