Jimin
Sabahın ilk ışıkları odamdan içeri süzülürken bu kadar erken uyanmama neden olan kabusu zihnimden atmaya çalıştım. Son zamanlarda iyi uyuyamaz olmuş sabahın köründe kalkmalarım sıklaşmıştı. Üzerimdeki yorganı ayağımla fırlatarak yere atmış, sabah ayazının beni serinletmesine izin vermiştim. Ev sessizdi. Okul için hazırlanmam gerekiyordu. Yerimden kalkıp dolabıma yöneldim.
Odanın soğukluğu içimi üşütmüştü o yüzden her zaman giydiğim sarı tişörtümü pas geçip annemin geçen benim için aldığı gri kazağı üstüme geçirdim. Saçımı yaparken karnımdan gelen gurultular acıktığımı bana hatırlattı. Annem daha kalkmadığına göre bugünün kahvaltısı benim elinden çıkacak gibi gözüküyordu.
Uzun uğraşlar sonucu hazırladığım kahvaltıdan biraz atıştırıp evden erken çıktım. Okul eve çok uzak değildi zaten yürümeyi de severdim. Belki Jungkook'a uğrayıp onunla beraber giderdim. Bu düşüncelerle ilerlerken insanların kalabalıklaştığını arabaların korna sesinin arttığını fark etmemiştim. Kafamı kaldırdığımda gördüğüm kalabalık cadde okuldan ters istikamette baya yürümüş olduğumu fark etmemi sağladı. Sinirle ellerimi yeni şekillendirdiğim saçlarımın arasından geçirdim. Bazen böyle dalgınlıklar yapıp kendimi zor durumda bırakıyordum. "harika şimdi okula yetişmek için koşmam gerekiyor."
Aklıma bir anda Jungkook'un babasının arada ona verdiği spor araba geldi. Onu arayıp beni buradan almasını söylesem beni kırmazdı herhalde. Sırt çantamdan çıkardığım telefonumdan onun numarasını ararken korku filmlerini andıran bir çığlık yüzünden irkildim. Yirmi adım önümde dizlerinin üstüne düşmüş kız ağlayarak af diliyor arada bir çığlık atıp canının yandığını belli ediyordu.
Önündeki adam arkası bana dönüktü ama sinirini içimde hissediyordum. Kız ellerini kaldırarak ağlamaya devam ederken neden kimsenin ona yardım etmediğini anlamıyordum. Kıza yapılan eziyetin devam etmesine daha fazla katlanamazdım.
-" Hey! Eğer o kıza elini sürersen polisi aramaktan çekinmem."
Adamın kasıldığı buradan bile belli oluyordu. Yüzünü yavaşça bana dönerken gözlerindeki çılgınlığı fark etmem imkansızdı. Yüzümde bir şey varmış gibi tuhaf tuhaf baktı. Teninin beyazlığı bana her yıl insanların anlam yüklediği ilk karı anımsatmıştı. Boylarımız neredeyse aynıydı ki bu onu sevimli yapıyordu. Bir anda attığı kahkaha tüylerimi diken diken etmişti. Dengesizin teki olduğunu düşünmeye başlamıştım.
-"Sana işime karışma cesareti veren ne? "
Alaycı tok sesi kulaklarımda çınlarken zaten bozuk olan sinirime hakim olamıyordum. Egoist olduğu her halinden belliydi.
-"Sana sokak ortasında kadına el kaldırma hakkı veren ne ?"
Cevabım yüzünde tuhaf bir gülümsemeye neden olmuştu. Üzerindeki tuhaf kıyafetler buralı olmadığını gösteriyordu. Modaya karşı ilgim olmasına rağmen üzerindeki tasarımı daha önce hiç görmemiştim. Ben onu incelerken dizleri üstüne düşmüş kızın yavaşça ayağa kalktığını gördüm. Elindeki bıçak ve manyak gülüşü az önce yerde ağlayarak yardım isteyen kızın bir hayal olduğunu düşünmemi sağladı. Hızla önümdeki siyahlar içindeki adama koştuğunu fark edince önümdeki buz kütlesini korumak için kolundan tuttum.
O ise her şeyin farkındaymış gibi hala umursamazca bana bakıyordu. Onu çekmek için hamle yaptığım sırada o beni kolumdan çekerek bedenlerimizin bir bütün olmasını sağladı. Gözlerim irileşirken yaptığı şeyi anlamaya çalışıyordum. O ise sakince elinde ne zaman çıkardığını bilmediğim silahı kıza doğrulttu. Gözlerimin önünde bir cinayet yaşanacaktı ve ben ellerim bağlı bir şekilde izliyordum.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Parafreni Syndrome
Fantasy"Kim olduğumun veya nerden geldiğimin bir önemi yok ama senden neden gözlerimi alamadığımı ben de bilmiyorum." Namjin Yoonmin Taekook Yugseok