Genç kız, derin bir nefes alıp huzursuzca yerinde kıpırdanmıştı.
"Yani, siz şimdi bana Özel olduğumu, sizin kardeşiniz olduğumu ve beni geçmişten getirdiğinizi mi söylüyorsunuz?" hepsinden onaylayan mırıltılar çıkınca kız derin bir nefes almıştı.
Masumca gözlerini Allison'a dikti. "Ben.. ben sadece o karanlık yerden kurtulmayı dilemiştim.. aklımda gelecek, 7 kardeş, süper güç hakkında hiçbirşey yoktu."
Five soğuk bir şekilde gülmüş, bütün gözlerin ona çevrilmesine neden olmuştu. "Az önceki sinirli ifadenden sonra bu masum bakışlara inanmamızı beklemiyorsun, değil mi ufaklık?"
İzabel derin bir nefes alıp yavaşça ayağa kalktığı sırada ayaklarınaki yaralar nedeni ile giren sancıyı umursamamaya çalışıyordu.
"Beni benimle uğraşmak için getirdiyseniz ben gidiyorum. " Diye mırıldandıktan sonra aniden önünde beliren five ile ufak bir çığlık patlatmış, ardından kalçasının üzerine düşmüştü genç kız.
"Hiçbir yere gitmiyorsun, küçük hanım. Emin ol, sadece seninle uğraşmak isteseydim kendim oraya gelebilirdim." ardından kısık bir tonda mırıldandı Five. "Bütün enerjimi seni getirmek için harcadım, hâlâ mızmız bir çocuk gibi davranıyor ahmak."
"Bak, üzgünüm anladın mı? Çocuk gibi olduğum için de özür dilerim." Five gözlerini büyütmüş, Yerdeki İzabel'in gözlerine dikmişti gözlerini. "İza, üzgünüm ama 9-10 yaşında olan herkes çocuktur."
İzabel, o zaman anlamıştı. Minik, zayıf bedeni yüzünden onu küçük sanıyorlardı. "Ben 15 yaşına gireceğim, teknik olarak ergenim Five. "
İzabel yerden kalkarken Five inanmış gibi yapmaya karar vermişti. "Pekâlâ, inandım varsay hm?"
Arkadan Diego seslenmişti. "Five, sende 58 yaşında olduğunu iddia ediyorsun? Pekâlâ, sen zaman yolculuğu yüzünden öylesin. Belki oda düzgün beslenmemiştir ha?" Diyordu bıçakları ile oynarken.
Odadaki herkes onu onaylayan mırıltılar çıkarırken İzabel yerden kalktığı sırada farketmeyerek herkesin duyabileceği bir şekilde mırıldanmıştı.
"Besleniyormuydum acaba? Onları öldürmemden korkup beni öldürme çabaları vardı." Bu sefer Vanya şaşırmıştı. Neredeyse aynı kaderi yaşamışlardı. Ama en azından ona yemek, su vesaire vermişlerdi ve kısa süre sürmüştü bir odada kalması.
"Ne kadardır yemek.. yemek yemiyorsun ki..?" İzabel dudaklarını birbirine bastırdı. Acınası durmak istemiyordu. Ama yalan söylemekte istemiyordu..
"Şey, haftada bir kere bir dilim kuru ekmek yiyordum.. tabii, geçen ay babam gözlerimin kırmızıya dönüştüğünü iddia ettiği için sanırım 2 yada 3 hafta olmuştur."
Herkes gözlerini büyüterek ona bakarken o omuz silkmiş, küçük bedeni eşliğinde kapıya yönelmişti yeniden.
Lâkin, karşısına yine Five çıkınca bu sefer alnını göğsüne çarpmıştı.
"Ah! Acıdı. Şunu yapmayı kes, canım yanıyor zaten!"
"Sende kapıya gitmeyi kes."
"Pekâlâ, oturma odasında uyuyabilir miyim? Gerçekten uykum var da.",
Herkes onun kibirine gülerken Five ona keskin bir bakış atmıştı. "Vanya, Allison ile kalıyor. Diego, Luther ile. Ben, Klaus ile. Sadece ben yalnız kalıyorum. Yani benle kalacaksın."
İzabel, yüzünü buruşturup koltuğa yöneldi. "Hayır, seninle kalmak istemiyorum. Banane."
Klaus kıkırdarken küçük kızın yanına gitmiş, elinden tutup sürüklemeye başlamıştı.
"Sana yakışacak çok güzel bir kıyafet biliyorum." Diye konuşurken Allison'a göz kırpmıştı. Allison ona vereceği kıyafeti tahmin etmişti bile.
Yaklaşık 3 saat sonra.
Diego sıkıntıyla nefes verdi. "Bence Klaus giydirme bahanesi ile kıza birşey yaptı, yada beraber içiyorlar."
Allison, "Hayır, sadece ona vereceği kıyafetleri temizlediklerine eminim. Ve Annemiz onun yaraları ile ilgilenecekti! Büyük ihtimalle bütün bakım işlerini hâl edip gelecekler." diye çıkıştı.
Vanya masada güç kontrolünü çalışırken Ben ona odaklanması konusunda yardım ediyordu. Five koltukta oturmuş, boş boş etrafı izliyordu.
"Hadi ama, cidden sıkıldım. Klaus! Artık gelseniz de yemeğe başlasak, ha? Babamın şu bütün aile toplanmadan yemek yok. Geleneğini devam ettirdiğimize inanamıyorum." demişti Five.
Ardından ilk önce karşıdaki büyük kapıdan Klaus çıkmıştı. "Üzgünüm, üzgünüm. Sadece ufaklığın vücudunda biraz derin yaralar vardı ve annemiz dikiş yaptı. Ve onu baştan aşağı temizledi! Ben ne yapayım yâhu? Gerçekten kötü durumdaydı.." diye mırıldanmış, kapıda kenara kaymıştı.
"İşte karşınızda, İzabel, Hagreeves!" Bütün bakışlar kapıya dönerken İzabel ellerini önünde birleştirmiş, dik bir duruş takınıp yavaşça kapıdan çıkmıştı.
Üzerinde Allison'un eski şemsiye akademisi üniforması vardı ve gerçekten çok hoş duruyordu.
Dizlerine kadar, yaralarını kapatmak amaçlı beyaz bir çorap giymişti ayağına. Saçları rahat bir topuz yapılmış, bir kaç tutam önde bırakılmıştı.
İzabel'in biraz kemerli bir burnu vardı, bu yüzden burnunu saklamak için salınık saç istemişti ama Klaus'un annesi ona burnunun kötü durmadığını, ama isterse bir kaç tutam bırakabileceğini söylediğinde düşünmeden onaylamıştı.
Dudağına hafif, pembemsi bir parlatıcı sürünmüştü. Gözlerindeki rimel çok belli olmasa da vardı, ama sadece kirpikleri kaldırılması amacıyla sürülmüştü. Renksizdi.
Genç kız kahverengi gözlerini utangaç bir şekilde bütün ailede gezdirdi ve hafifçe gülümsedi. Ardından pembeleştiğini hissettiği yanakları belli olmasın diye geri gitmeyi planlıyordu.
Gerçekten utanıyordu doğrusu.
Aniden arkasını dönüp gitmek için öne atıldığı sırada Klaus kolunu tutunca dudaklarını büzdü. "Klaus, yemek yemese-"
"Eğer yemek yemek istemiyorsan ben sana yediririm!"
Klaus'un sevecen bir tavırla söylediği şeye herkes kıkırdarken İzabel içten bir gülümseme yollamıştı ona. Ardından başını sallayıp sofraya yönelmişlerdi beraber.
İzabel belli etmek istemiyordu, ama içeri girdiğinden beri ona şaşkınca bakan Five, gerçekten yanaklarının yanmasına neden oluyordu genç kızın.
İveeet, bölüm attım! Sizce nasıldı bölüm? Yorumlarınızı bekliyorum! Bu arada, diğer bölümden daha iyi oldu bence yâhu. Diğeri vasattı. Düzenlemeyi düşünüyorum.. neyse, sizi seviyorum!!💕
ŞİMDİ OKUDUĞUN
She is A Wolf Woman! || Number Eight || TUA
FanficŞimdi durun ve düşünün. Bir Kurt kadınsınız. Ama aynı zamanda hava, su, toprak ve ateş size itaat ediyor. Ruh halinize göre hava durumu değişiyor. 35 derece bir havada kar yağdırabiliyorsunuz, kar yağarken gökkuşağı çıkarabiliyorsunuz. Tabii, bunlar...