1 ay sonra:
"Biliyor musun Clary?" Dedim elimdeki içkiyi kafaya dikerken. "Büyücülerin hamilelikleri normal insanlardan daha kısa sürüyormuş. Yani Magnus normalden 1-2 ay önce doğum yapacak. Bu da yaklaşık 2 ay sonra doğum olacak anlamına geliyor."
Şu aralar sohbet etmeyi en sevdiğim kişi Clary'di ve bu beni şaşkına uğratıyordu. Ama beni saatlerce sıkılmadan dinliyordu.
"Onu çok özlüyorsun değil mi?"
"İnsan özlemekten ölse ben çoktan ölürdüm." Deyip biten içki bardağımı Clary'e uzattım. O da bana bir bardak daha içki doldurdu.
"Teşekkür ederim. Senin Jace ile evliliğin nasıl gidiyor?"
"Güzel gidiyor, ben her şeyden oldukça memnunum." Deyip gülümsemişti Clary. "Ama biz henüz çocuk düşünmüyoruz."
"Izzy ve Sebastian ne alemde?"
"Bir dargın bir barışık ilerliyor onlar, bir anda evlenebilirler ya da bir anda ayrılabilirler. İkisine de şaşırmam."
"En azından siz mutlusunuz." Deyip bardağı elimde çevirmeye başladım. "Kendi kendimin ağzına ettim resmen. Keşke bana hamilelik olayını daha önce söylemiş olsaydın Clary. Magnus'a belli etmezdim."
"Sence doğru olan bu muydu peki?" Dediğinde başımı hayır dercesine salladım.
"Hayır değildi. Bu arada her şeye rağmen benim yanımda olduğun için teşekkürler Clary."
"Odaya sadece beni alıp benden başka kimse ile konuşmuyorsun çünkü."
"Mecbur kaldığın için mi konuşuyorsun yani benimle?"
"Hayır tabii ki, seninle konuşmayı seviyorum. Ayrıca Magnus burada olmayabilir ama bence seni yalnız bırakmamı istemezdi böyle bir durumda."
"Benden nefret ettiğine eminim." Deyip içkiyi tekrar kafama diktim. "Sence çocuğumuz doğduğunda onu görmeme izin verecek mi?"
"Bilmiyorum ama Magnus'u az çok tanıyorsam sonsuza dek senden çocuğunu gizlemeyecektir. Yani öyle umuyorum." Deyip yanıma oturdu Clary.
"Ama yine de dönmeyecek. Ayrıca onu aşk büyüsü yapmakla da suçladım ama bunu yapan da o değilmiş."
"Bence bu barizdi çünkü sen gerçekten Magnus'a yavaş yavaş aşık oldun. Diana ile öyle değildi, kimse ne olduğunu anlamamıştı."
"Ben gerçekten iyi hissetmiyorum Clarissa. Normalde de uyku tutmazdı ama şu aralar ekstra uykusuz geziyorum."
"Farkındayım, gözlerinin altı kıpkırmızı gözüküyor. Bunun için yapabileceğim bir şey olsaydı keşke."
"Bana uyku getiren bitki çayları hazırlasınlar, onları içersem belki biraz uyurum ama sanmıyorum."
Bunu dedikten sonra boynumda duran kolyeyi tutmaya başlamıştım.
"Biliyor musun? Ona bu kolyeyi geri vermiştim ve istemediğimi söylemiştim. Gözümün önünde kolyeyi yok etti. Yani en azından yok ettiğini düşünmemi sağladı. Oraya gittiğimde... bomboş evde kalan tek şey bu kolyeydi. O an anladım benden tamamen gittiğini. Çünkü ona bu kolyeyi verdiğimde ne olursa olsun saklamıştı ama giderken onu gerisinde bıraktı, beni gerisinde bıraktı. Bu da canımı yakıyor."
"Hamile olduğunu sana söylemiş olmasam peşinden bile gitmeyecektin değil mi?"
"En acısı da bu, gitmeyecektim. Büyük ihtimalle gittiler mi diye evlerine kontrole giderdim ya da birisini gönderirdim. Kolye tekrar geçerdi belki elime... bilmiyorum."
"Bana kızma Alec ama sen gerçekten Magnus'u sevdiğine emin misin?"
"Clary..."
"Sana iyi geldiği için, sana saygı duyduğu için ve itaat ettiği için onu yanında istiyor olabilir miydin?"
"Onu seviyorum Clarissa."
"Şu an evet peki ya önceden? Onu mu seviyordun yoksa sana iyi gelmesini mi?"
"Her ikisini de seviyordum."
"Bence sadece sana iyi gelmesini seviyordun."
"O zaman aşk büyüsü nasıl bozuldu?"
"Ne zaman bozuldu bilmiyoruz, belki Diana'dan uzak kalman yüzünden zamanla ortadan kalkmış ya da zayıflamış olabilir. Alec bence sen Magnus'u hiçbir zaman sevmedin. Beni yanlış anlamanı istemiyorum ama gerçekten seviyor olsaydın... o şeyleri yapmazdın. Mesela Jace de beni başlarda gerçekten sevmedi, onu sevmemi seviyordu. Aksi halde bana o denli kötü davranmazdı. Bence sen Magnus'u hiçbir zaman o anlamda sevmedin, sevmeyi denedin ama yapamadın. Ya da sevdin ama bu yeterli gelmedi. Farkındasın ve bu yüzden acı çekiyorsun. Çünkü ona hak ettiği sevgiyi veremedin. Bunda senin suçun yok, Jace ve Isabelle de senin gibiler. Sevgiyi öğrenmeden büyüdünüz."
Clary yavaşça bileğimi tutmuştu.
"Magnus sana sevmeyi ve sevgiyi öğretince korkmaya başladın değil mi? Kendinden taviz vermekten korktun, güçsüz kalırım sandın."
"Ben onu seviyorum Clary, o zaman da seviyordum."
"Peki o zaman neden gitmesine izin verdin?"
"Çünkü... çünkü otoritemi korumam gerekiyor."
"Alec, anlamadığın bir şey var. Burada otorite tamamen sensin. Bilmiyorum ben... bir yalanı yaşadığını düşünüyorum. Fikrin çocuğu duyunca değişti, peki ya hiçbir zaman çocuğu duymamış olsaydın? O zaman fikrin ne olacaktı?"
"Değişmezdi." Dedim oldukça kararlı bir sesle. "Pişman olmazdım. Onun hak ettiğini düşünürdüm. Yoluma bakardım ve acı çekmezdim."
"Onu sevmiyorsun, hatta bence hala yeterince sevmiyorsun. Uykunun kaçmasının sebebi bu, pişmanlığının sebebi de bu. Onun seni o kadar sevdiğini bildiğin halde sen onu öyle sevemedin. Acıtıyor değil mi?"
Başımı evet dercesine sallayıp yüzümü önüme eğmiştim.
"Onu hak etmiyorum. Onu seviyorum ama bunu hissedemiyorum Clary. Bunu hissedemiyorum."
"O zaman sevdiğini nereden biliyorsun?"
"Biliyorum işte. Orada bir yerde olduğunu biliyorum. Bu sevginin bana öğretilmemiş olmasıyla alakalı değil Clary. Diana ileyken bile, ona körkütük aşık olduğumu sanarken bile mutlu değildim ve bu şeyi hissedemiyordum. Hislerim dondurulmuş gibiler, sanki kendimi cam bir kafesin içinden seyrediyorum ve o kafes hiçbir şeyin bana ulaşmamasını sağlıyor."
"Neden peki?"
"Bilmiyorum, nedenini bilsem çözüm bulmaya çalışırdım. Tek bildiğim, Magnus'u seviyorum. Yalnızca... bunun tam olarak nerede saklandığını bilmiyorum. Canımı yakan da bu. Koskoca bir labirent içindeyim ve bu labirentin çıkışı yok. Anlıyor musun beni?"
Clary bir şey demeden yataktan kalktı ve sonrasında kapıya yöneldi.
"Hizmetcilere çay getirmelerini söyleyeceğim. Lütfen biraz uyumaya çalış."
"Denerim ama işe yarar mı emin olamıyorum."
....
Sizce Clary haklı mı? Alec cidden Magnus'u sevemedi mi?Ben fikrimi bu sefer söylemeyeceğim.