BÖLÜM ON İKİ - ''Piknik''

1.9K 92 4
                                    

''Bu, kötü bir fikir Selin.'' başımı yastığımdan kaldırmadan Maşa'yı kucağımdan indirmeye çalışırken, Selin'in yeni fikri hiç de akla mantığa sığar bir şey olmadığını düşünüyorum. Haziran ayının sonlarına yaklaşırken, hastaneden gelişimizden geçen bir hafta sonrasında bir hata yapmış ve Selin'i Korkut'la tanıştırmıştım. Onun siyah saçlarına ve kömür karası gözlerine hayran kalan Selin ise Ulaş'ı kıskandırmak için Korkut'la takılmak istiyor. Her ne kadar Selin'in yerinde olsam da benim de yapacağım bir iş olsa bile, Ulaş'ın kendisi hakkındaki düşüncelerini öğrenmenin en iyi yolunun direkt olarak gidip sorması taraftarıyım.

Düşündüklerini öğrenmek için oyunbozan olmasına gerek yok.

''Neden kötü bir fikir olsun ki? Korkut da hoş çocuk.'' bluzunun askılarını ayarlarken, bir yandan da üzerine geçirebilecek bir hırka arıyor. Doğrulup sırtımı başlığa yaslıyorum.

''Ama sen Ulaş'ı seviyorsun. Korkut'la da oynamış olursun.'' dememe kalmadan Selin başını yan çevirip bana susmam gerektiğini anlatan bakışlarını yöneltiyor. Ben hala bunun saçma bir fikir olduğunu düşünüyorum ama beni dinleyen kimse yok. Beni dinleyen hiç kimse yok.

''Ulaş'tan hoşlanmıyorum. O sadece, beğenilecek bir tip. Hem onun duyguları var. Ne olduklarını bilmek istiyorum sadece.''

''O zaman Korkut'a bundan haber ver ki, bir dayağa hazır olsun.''

''Korkut'un dayak yiyeceğini sanmıyorum. Kollarını görmedin mi? İyi dövüşüyor olmalı.'' gördüğünü bile bile gözlerimi sola devirip Maşa'nın yatağımdaki hareketlerini izlerken cevaplıyorum.

''Her şeyin ipini bırakıp bir tek Korkut'un kaslarıyla mı ilgilendin?'' güldüğüne dair bir kıkırtı duyarken tepkisini izlemek için gözlerimi ona çevirdiğim de omuzlarını yukarı aşağı hızla indirip kaldırdığını görüyorum.

''Sadece bir süre,'' deyip kolundaki kol saatine bakıyor. Seçtiği hırkasını giyinirken devam ediyor. ''Birazdan burada olur. Seçkin'e seni aşağı indirmesini söylerim. Ben çıkıyorum.'' onu başımla onayladığım sırada uzanıp yanağımı öpüyor. Ardından el sallayıp çantasıyla birlikte odadan çıkmasının bir dakikasında Seçkin giriyor odaya.

''Siz ne karıştırıyorsunuz?'' diyor girmesiyle birlikte kahveye çalan gözlerini üzerimde gezdirirken. Aynı tebessümle karşılık veriyorum.

''Hiç. Bir Cırtlak Kız klasiği.'' diyorum ellerimi iki yanda açarak. Gelip beni kucakladığı gibi odadan çıkıyoruz. Bizimle beraber Maşa da çıkıp önden aşağı iniyor.

''Bugün ikimiz mi takılsak?'' merdivenlerin ortasında duraksayıp beni kollarında daha sağlam bir konuma getirdikten sonra devam ediyor.

''Ulaş'a ne oldu?''

''Onun babası ve senin babanla birlikte çıktılar. Galiba evde bir tesisat sorunu var.'' kaşlarımı kaldırmış bir şekilde şaşkınlığa uğrarken salona geçiyoruz. Ulaş'ın hiç tek başına -babamlarla birlikte tek başına- bir yere gittiğini duymamıştım. Gözümle görsem de inanmazdım! Yanında her daim Seçkin ya da bir başkası olurdu onun.

''Biliyorum, inanması zor.'' beni koltuklardan birine bırakıp yanıma yayıldığında eline aldığı kumandayla kanalları karıştırmaya başlıyor. Bu sırada odaya yengem dalıyor.

''Aç mısınız çocuklar?'' ben başımı iki yana sallarken Seçkin de aç olmadığını söyleyince yengem izlediğimiz kanallara göz gezdirerek geri gidiyor. Aslında annemlerle geldiğimiz günden beri adam akıllı oturup iki çift laf edemediğim aklıma gelince yüzümü buruşturuyorum. Neden buna ihtiyacım olsun ki? İhtiyacım olan şeylerin ne olduklarını ben bile bilmiyorken, adıma karar alan pek çok tanıdığım var, fakat kimse yorum yapmak gibi bir zahmete girmiyor.

ENGELHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin