Hep bir özlem, hep bir umut...
Sabah gün ağarırken yani oldukça erken bir saatte uyanan Mustafa'nın yeni güne dair hiçbir planı olmadığını düşünüp yatarken dün gece yastığının altına bıraktığı kitaba dokundu. Yattığı yerden doğruldu ve kitabın içine şöyle bir göz atmak, sayfalardan yayılan kokuyu hissetmek için iki avucu arasına aldığı sayfaları hızla çevirirken kitabın arasında renkli kalemlerle yazılmış bir kâğıt, daha doğrusu bir not gözüne ilişti. Sayfaların arasında kaybolan o notu bulmak için kitabın sayfalarını birkaç kez yeniden hızla çevirdi. Kâğıdı bulduğunda köşelerine pembe, sarı ve kırmızı kalemlerle çizilen küçük küçük kalpler dikkatini çekti. Sırtını duvara yaslayıp iyice doğruldu ve notu okudu.
"Babacığım seni çok seviyorum... Ayşenur."
Mustafa gözlerini bir süre yazıdan ayıramadan öylece durdu. İçini sevgi ve özlemle karışık bir duygu kaplamışken burnuna kızının kokusu geldi sanki.
"Ayşenur 'um bu kağıda sanki saçlarının kokusu sinmiş, özledim seni canımın içi, gözümün nuru!" diye kendi kendine konuşurken gözleri buğulandı, ağlamak ile ağlamamak arasında ince bir çizgideyken kağıdı burnuna dayadı iyice ve uzun uzun kokladı. Gözünden damlayan ilk yaş dizine düştüğü an kızının minicik ellerini öper gibi öptü o ufacık kâğıdı...
"Dünyalar tatlısı, güzel kızım ne zaman yazdı acaba bunu? Babasının hapiste olduğunu bilmiyordur, bilse bu sıkıntıyı kaldıramaz veya anlayamaz, eminim ki ona söylememişlerdir.
O zaman bu notu niye yazıp kitabın içine koydu? Belki de benim sıkıntılı günler geçirdiğimi hissetti minicik, sevgi dolu yüreğiyle. Evden iki üç gün ayrı kalışım ve bu ayrılıkta telefon bile etmeyişim onu üzmüş olmalı. Bir mesaj göndermek mi istedi acaba? Sen beni unuttun; ama ben seni çok seviyorum diye. Yok, böyle bir şey olacağını hiç sanmam!
Ya hapishanede olduğumu öğrendiyse ve sen hapiste olsan bile seni unutmadım, seni çok seviyorum demek için yazdıysa! Yok, hayır mümkün değil böyle bir şey! Kimse söylemez Ayşenur'uma böyle bir şeyi. Şuan tek dileğim kızımın, benim burada olduğumu bilmesine fırsat kalmadan şu lanet olası yerden çıkmak! Benden birkaç gündür haber alamayan güzel kızım, kim bilir nasıl üzülüyor ve annesine nasıl eziyet ediyordur, babam niye aramıyor bizi diye!
Mustafa, gözlerini yavaşça kapatıp kızını hayal etmeye başladığı an yine göğsünün daraldığını hissetti. Kızını kucakladığını, teninin, saçının kokusunu duyduğunu hayal ederken içini kaplayan sevginin büyüsü ile derin bir nefes aldı. Kendini başka bir yerde, başka bir zamanda yaşıyor gibi hissetti. İşte tam o anda hatırladı o notun ne zaman yazıldığını. Geçen ay bir arkadaşı ile Kızılay'da buluşmuş biraz sohbet edip ayrıldıktan sonra kafeteryanın karşı kaldırımındaki kitapçıya gitmişti. İstediğim kitabı genellikle internetten sipariş ettiğinden uzun zamandır kitapçıya uğramadığını ve kitap kokularını özlediğini fark etmişti. Seçtiği kitapların ücretini ödemek için kasaya doğru ilerlerken Ayşenur'un çok istediği renkli kalemleri görüp hemen almıştı. Kızı hediyesini mi alır almaz, odasına gidip bir süre sonra bu küçük kağıtla geri gelmişti. Baba, bu da benim sana hediyem! diye mutluluktan ışıl ışıl parlayan gözleri ile babasını sımsıkı kucaklayıp öptükten sonra bu sevgi dolu notu da kaybolmasın diye kitabın arasına yerleştirmişti.
"Ah Ayşenur'um, gözümün nuru, canımın içi o gün olduğu gibi bugün de beni çok mutlu ettin ve duygulandırdın. Gözden uzak da olsan gönlümden bir saniye bile uzak değilsin. Seni çok seviyorum güzel kızım!"
Yaşadığı duygu yoğunluğundan olsa gerek Mustafa sırtının ter içinde olduğunu ve duvarın soğukluğunun tüm bedeninde hissetmeye başladığı an o küçük notu kitabın arasına yerleştirip yastığa kafasını koydu. Özlemlerinin ziyadeleşmesinden mi, umutlarımın azalmaya başlamasından mı bilinmez kendini yine çaresiz hissetmeye başladı. Yatağının üzerindeki pikeyi üzerine hızla çekip yüzünü duvara iyice yanaştırdı. Bağıra bağıra ağlamak isterken yaşadıklarının bir kâbus olduğunu, Ayşenur'un canı acıyınca annesinin uyuyunca geçer sözünü hatırladı ve çocukça bir heyecanla gözlerini kapattı. Uyursa bu sıkıntıların, canının acımasının geçeceğini düşünerek uyumak istedi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MAVİ GÜNEŞ
General FictionYeni bir hikaye ile çıkıyorum yola... Haksız yere hapishane hayatı yaşayan ve hapishane günleri, umutları, yalnızlığı, hayalleri ve hayata sıkı sıkı tutunuşu roman kahramanımız Mustafa'nin gözünden kaleme alacağım. En kısa zamanda yayına başlıyor...