Akşam'a doğru güneş yavaşça batıyor kent merkezi yavaşça boşalıyor insanlar dükkan kepenklerini kapatıp evlerine yol alıyor, Ben ise...
Ben evin terasından olanları izliyorum ne yazık ki gördüklerim içler acısı monoton ve sıkıcı dünyanın küçük ibarelerinin acıları.Kendimden utanıyorum bazen, mutsuzluğu benimsiyorum. Mutsuzum artık böyleyim, Kendimi tutamıyor kent'e haykırmak istiyorum.
Mutlu olmak neydi ki? Bir çocuğa şeker vermek mi? Yoksa elindeki şekeri almak mı? İnsan bunu sorguluyor mutluluğa hangi taraftan bakıyoruz diye....
Hâlâ mutsuzluğun geçmiyor, bir yaz günü dolaşmak için çıkıyorum beton yığını yerden, Dışardaki renkli dünya adeten siyah beyaz bir filmmiş gibi, Sıkıcı... Ama izlemesini bilenede çok hoş bir film., Sahil kenarında çimlere oturuyorum, İnsanların nefret dolu bakışlarına maruz kalıyorum.
Altın kalpli bir dev misali, İnsanlar demir vücudumu eliştirmekten pamuk kalbime erişemiyor, Ön yargılı insanlardan nefret ediyorum Nefret... Nefret...
Kötü günüm her zaman başa sarıyor.... Hayır, bir işte çalışmıyorum...
Sadece yaşıyorum bu hayatta hissizleşmiş bir şekilde.Güneş yavaşça batarken kulağıma gelen hoş ve naif seslerin olduğu tarafa döndüm, sahil şeridinin en önünde bir çocuk oturmuş gitar çalmaktaydı.
Derin bir nefes alıp yerimden kalktım ve üstümü silkeleyip yanına doğru adımlamaya başladım gözlerim kolunda ki ince bilekliğe ve göz altlarında ki ufak makyaja kaymıştı. Yanında ki kaldırım taşına çöküp ceketimin cebinde ki sigara paketini çıkarıp içinden bir tek aldım ve paketin kapağını açıp çocuğa uzattım.
Gitarı çalmayı bırakmış ve göz ucuyla bana bakınmıştı ardından ince parmaklarıyla paketin içinden bir tek çekip çıkarttı. Çakmağımla ilk kendi sigaramı ardından onunkini yaktım ve konuşmak için dudaklarımı araladım.
"Jeon ben, genelde öyle seslenirler yani."
Çocuk sigaradan derin bir nefes çektikten sonra bana dönüp dumanı havaya üflemişti.
"Taehyung."
Hafifçe sırıttıktan sonra sigaramdan bir derin nefes daha çektim, gitarda biraz göz gezdirdikten sonra bakışlarımı çocuğa çıkardım.
"Öğrencisin ha?
Çocuk başıyla onaylamıştı, dudaklarımı birleştirdim ve kafamı aşağı yukarı sallayıp biten sigarayı yere attım ardından üstüne basıp yanımda ki su şişesinin kapağını açtım ve büyük bir yudum aldım*
"Sende içkici, içki için insanlardan para çalan birine benziyorsun. Gitar param benimdir elletmem"
Duyduğum cümle gülmemek için kendimi zor tutmuş suyu zorlukla yutmuştum. Çocuğa bakınıp tek kaşımı kaldırdım.
"Parası olmayan herkes şarapçı oluyor demek?
Gitarını yeniden kucaklayıp çalmaya başlamıştı, cebimden telefonumu çıkartıp mesajlarıma girdim. Yine bir sürü bankadan mesaj gelmişti, ev sahibim kira için beni aramıştı ama en önemlisi ise aylar önce borç aldığım bir tefeci hala beni arıyordu.
"Ne çok mesaj var öyle, arkadaşlarının arasında sevilen biri olmalısın."
Çocuğun dediği şeyle iç çekip hızla telefonumu sakladım ve dediği şeyi yanıtladım.
"Çok severler beni, hatta buralarda bile vardır arka-"
Gözlerim yolun sonundan gelen iki adama takılmıştı, yüzleri tanıdık gelsede tam olarak çıkaramamıştım. En sonunda tefecinin adamları olduğunu anladığımda ise bana oldukça yaklaşmışlardı, hızla sigara kutusunun kartonuna cebimde ki kalemle numaramı yazıp çocuğa uzattım
"Benim acilen gitmem gerek, müsait olunca ara"
Ardından hızla ayağa kalkıp sahilin diğer tarafına doğru çaktırmadan ilerlemeye başladım, kaçtığımı farkettiklerinde ise aşırı hızlı bir şekilde bir ara sokağa yöneldim. Sokakta bulunan çöp kutusunun arkasına nefes nefese saklanmıştım, ellerimle ağzımı kapatıp adamların yanımdan geçişini izleyip geçtiklerinde derin bir nefes alıp verdim.
Bir kaç saat sonra ise evime gittiğimde kapının önünde bekleyen köpeğime bakınıp evin kapısını açıp onu dışarada bıraktım ve kapıyı kapattım. Üç odalı evimde mutfak ve salon birleşik sayılırdı, dolaptan bir bira şişesi kaptıktan sonra direk kendimi yatağa bırakıp televizyonu açtım
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Let There Be You - Taekook
FanfictionBana dokunan solgun sesin.. Lütfen adımı bir kez daha tekrarla.. Donmuş gün batımının altında duruyorum.. Sana doğru adım adım yürüyeceğim...