10. BÖLÜM: "KURT GÖZÜ."

59 0 0
                                    

Aşk,

kimsenin evcilleştiremeyeceği
vahşi bir kuştur.

Onu boşuna çağırıyorsun,
Çünkü hayır demek doğasında var.

Onu boşuna çağırıyorsun,Çünkü hayır demek doğasında var

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Bölüm şarkısı: Hyukoh - Reserved Seat.

     Daha başlarken tükenirdi insan. Bir kitaba, bir yolculuğa, bir ömrü yaşamaya başlarken azar azar eksilirdi. Bu yüzden dünyaya gelirken etrafını kale gibi çepeçevre saran bir aileye doğardı bebekler, bu onların tükenişinin başlangıcın geciktirir; yaşam, onların yerine ailelerinin varlığını eritirdi. Böylece tarihler ilerler, milat ötelenir ve çocukluktan yetişkinliğe adım atarken geçilen o görünmez eşik, yaşamın onları sindirmeye başladığı an olurdu.

Onun yerine eriyecek bir ailenin içine doğmayan çocuklar ise, ufak bedenlerine rağmen silinmeye başlamakla kalmaz, bir de ailesizliğin verdiği acı ile kendi kendini yok ederdi.

Ben de yok olduğumu biliyordum, yaşam beni çoktan tüketmişti.

Geriye baktığımda kendi ayak izlerimi göremiyordum, bedenim büyüdükçe içimden silinen ruhum gibi, yolda bıraktığım ayak izleri de silinmişti sanki. Yine de yaşamaya devam ediyordum; nefes alıp nefes vermeye, uyumaya ve uyanmaya, insanların arasında bulunmaya devam ediyordum. Ama anılar beynime kazınmayı bırakmıştı, zihnime beceriksizce yazılmış birer yazı gibilerdi.

Omzumda uyuyan Hazel'i sırtından ve bacaklarının altından elimi kaydırarak kucakladım, ardından yavaş adımlarla merdivenden inip asansöre bindim. Asansörün beyaz ışığı, yüzünü iyice aydınlatırken bakışlarımı ona çevirdim. Çok derin bir uykuda olmadığını biliyordum ancak bana bu kadar güvenmesi, içimde bir yerleri sızlatmıştı.

Asansörün kapısının açıldığını belli eden ses çınladığında Hazel'in göz kapakları kıpırdadı, binadan çıkarken önce sokağı aydınlatan sarı sokak lambasına gözlerini kırpıştırarak baktı, ardından onu indirmemi istedi. Ayakları yavaşça yere bastığında üstündeki cekete iyice sarıldı, burası daha az rüzgarlı olsa da yağmur çiselemeye başlamıştı. Bu yüzden yavaş adımlarla sokağın sonuna geldiğimizde bir taksi çevirdim, Hazel de itiraz etmeden hızlıca taksiye bindi.

Birkaç dakika içinde yağmur sağanağa dönüşmüştü, taksiciye klimayı açmasını söyledikten sonra Hazel'in yanına yerleştim, o da başını omzuma koyup gözleri kapalı şekilde durmaya devam etti.

Bakışlarımı yağmur damlalarının şiddetle çarptığı cama çevirdim ve akıp giden yolu izlemeye başladım.

"Tenin buz gibi, üşümüyor musun?"

"Hayır," diye mırıldandım sessizce. "Uyu. Eve gelince haber veririm."

"Uykum yok," diye mırıldandı o da kollarını bağlayıp parmaklarını ısıtmaya çalışarak.

Yavaşça yaslandığı kolumu kaldırıp ince bedenini kavradım ve başının göğsüme yaslanmasını sağladım.

O da itiraz etmeden uyum sağladı.
"Uyu dediysem, uyu."

ABLUKAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin