" Korku, karanlık tarafa giden yoldur. Korku öfkeye, öfke nefrete, nefret ise acıya yol açar. "
Dışarıdan gelen çığlık sesleriyle üzerimdeki yorganı attım. Bir anlık korkuyla odamdan çıktığım gibi abimin odasına girdim ama yoktu. Onun şuan yatması gereken yatağı hiç bozulmamıştı. Bu sefer de hızlıca annem ile babamın odasına girdim. Üzerimde olan elbise koşmamı zorlaştırsa da hızlıca hedefime varmıştım ama sonuç yine hüsrandı. Oda da yoklardı. Tekrar odadan koşarak çıkarken merdivenleri inmeye başladım. Evde olmamaları ve dışarıdan yükselen çığlık, ağlama sesleri beni korkutuyordu. Alt katı da aradığımda evde yanlız olduğumu anladım. Neredelerdi? Yanaklarıma dökülen gözyaşlarımı sildim ve anlık bir cesaretle dışarı çıktım. Dışarısı çok kötüydü. Her tarafta olan cesetler, yanan evler, ağlayan çocuklar ve daha nicesi. Annem neredeydi? Peki abim? O korkmamışmıydı? Açıkçası şuan çok korkuyordum. Giymeyi unuttuğum ayakkabılarım yüzünden ben yürüdükçe ayaklarım acıyordu. Ağlayan insanların arasından geçerken bir yandan da annemi arıyordum. Nihayetinde açık bir alana çıktığımda bir anda önüme çıkan canavarla çığlık atıp yere düştüm. Nasıl birisiydi bu? Siyah kanatları, sivri dişleri ve alnının ortasında olan 3. gözüyle çok korkunç gözüküyordu. Üstelik gözleri kırmızıydı! Sanki hedefine ulaşmış gibi gülümserken ben ona korkarak bakıyordum. Elini merhaba dermiş gibi kaldırıp indirdikten sonra kılıcını bana doğru sallarken benim elimden sadece ağlamak ve yüzümü kapatmak geliyordu. Ailemi istiyordum! Baş ucumda birbirine değen kılıç sesi ile gözümü açtım. Annemi görmemle içimde ki korku bir nebze olsun dinerken minik ellerimle yerden destek alarak ayağa kalktım ve annemin arkasına saklandım. Bir yandan annemin kıyafetini tutarken diğer yandan da o uzun kanatlı canavara bakıyordum. Onun ise tek yaptığı kırmızı olan 3 gözü ile bana bakıp sırıtmasıydı. Tanrım! Çok korkunç gözüküyordu. Canavar nihayetin de gözlerini benden çektiğinde anneme alaycı bir bakış atarak konuşmaya başladı.
" O ufaklığı hâlâ koruyormusun Luna? Hadi ama sence de bu olay çok fazla uzamadı mı? İstediğim tek şey şu ufaklık. Onu verin ve kurtulun. Böylece masum insanlar daha fazla ölmek zorunda kalmazlar değil mi? "
" Kızımı sana asla vermem! Defolun krallığımızdan! "
" Emin ol o da benimle gelmek ister. Değil mi Alexandra? Ah! Pardon, Solaris demeliydim değil mi? "
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sileneficio
Fantasia" Ben Alexandra Solaris Winkler! Ben annesini daha çocukken kaybeden, bir erkek gibi büyüyen, içinde hâlâ küçük bir çocuk olan kızım. Ben Blossom Krallığının Leydisi iken aynı zamanda bir Bronte askeriyim. Ben yıllar önce vaat edilen o kişiyim. Ben...