Ağustosun son günü ...
Annemler eve çıkmış, ben arkadaşlarımla oturuyordum. Biraz sohbet ettikten sonra yanlarından doğru adımlarla yürümeye başladım. Hafiften yağmur çiseliyordu. Ben de oyunun çıkararak yavaşça ilerliyordum. Yağmurun hızı git gide artıyordu, ben de üzerime ceket niyetine aldığım gömleği şemsiye misali üzerime göndermek üzere hızlandırmaya başladım. Hızlı bir şekilde diğer tarafındaki evime yürürken birde bir korna sesi ile irkildim. Kahverengi kıvırcık saçları sırılsıklam olmuş, yağmur yüzünden üzerine yapışan vücuttan vücut hatlarına belli oluyordu. 'Hadi' dedi. Ben de şaşkınlıkla ona bakmayı bırakıp 'Ne hadi?' diye sordum. gözerimin içine uzun ve imalı bir bakış attıktan sonra arkasını işaret etti. 'Saçmalama' deyip arkamı döndüğümde beni kolumdan tutup ' Dicle saçmalama zaten sırılsıklam olmuşsun hasta olacaksın atla dedim! 'dedi. İsteksizce arkasına bindim ve motorun arka demirlerini sıkıca kavrayıp 'tamam' dedim. Emin misin? diye sormak başımı evet anlamında aşağı yukarı salladım. Sadece 'peki' dedi ve gaza basmasıyla sırtına yapışmam bir oldu. Aynadan o sinsi gülüşünü görebiliyordum. Benim evim uzak olduğu için onun evine gittik. İtiraz etsem de gitmemi kabul etmedi. Eve girdiğimizde titriyordum. Bana hemen bir havlu attı ve üzerime sardı. Ben de aileme o Sokak yolları su bastığını bu arkadaşımda kalacağıma dair bir mesaj attım. Kaşıma oturmuş beni izliyordu. Kalbim öyle bir atıyordu ki, bir yerinden çıkacağını düşündüm. Birden sessizliği böldü ve 'üşümüyor musun?' diye sordu, gülümsedim ve 'bence aynı soruyu kendine sormalısın' dedim. Gülümsedi ve ' iyiyim 'dedi. Bir süre daha hiç konuşmadık. Biren ayağa kalktı, yanıma geldi ve havlumu ucuyla yüzüm silmeye başladı. Yüzlerimiz o kadar yakın duruyordu ki ... heyecandan ölecektim. Yüzümü silerken gözümün önüne bir tutam ıslak saçım düştü. Nefesini nefesimde tıslıyordum. Saçımı düzeltirken 'Dicle' dedi. ben tam dudaklarımı aralamış cevap vericekken, beni kendine doğru çekti ve dudaklarımızı birleştirdi ...
DEVAM EDİCEK ...