Evren başını yasladığı camdan dışarıyı boş gözlerle izlerken burnundan derin bir nefes verdi. Odanın sıcaklığına rağmen dışarıdaymış gibi buz kesmişti bedeni. Üşüyordu, çok üşüyordu. Sadece bedenen değil, ruhen de üşüyordu. Ruhu buz kesmiş gibiydi, hiçbir şey hissedemiyor, hiçbir şey artık onu etkilemiyordu. Öylece bomboş etrafa bakıyor, söyleneni yapıyordu. Ona acısını yaşaması için vakit bile vermemişti kimse. Sevdiğinden ayırmışlardı, canından can koparmışlardı ama kimse bunu önemsememiş hemen onun rızasını bile almadan karşısına bir kız oturtup 'nişanlanacağın kız' demişlerdi.
Sadece ailesinden medet umarken, onlardan başka kimsesi yokken en büyük kötülüğü ailesi yapmıştı ona.
En çok canını yakan da buydu zaten.
Kucaklarını açıp onu kabulleneceklerini beklemiyordu fakat bu kadar kötü olacaklarını da düşünmüyordu. Bir saniye bile acımamışlardı oğullarına, tek bir göz yaşına dünyayı yakarım diyen annesi oğlunun onlarca göz yaşı akıtmasını sessizce izlemişti. Hep sevgiyle bakan gözleri nefretle, öfkeyle bakıyordu şimdi.
Kapının açılma sesini duymasına rağmen başını camdan ayırmadı Evren, kimin geldiğine dönüp bakacak kadar bile mecali yoktu. Öyle umutsuzca pencereden dışarıyı izliyordu, belki Yavuz onların evinin önünden geçer de onu görür diye umutla bekliyordu sevdiğini. Telefonu babasının elinde olmasa şimdiden sesini duymak için aramıştı fakat babası telefonuna da el koymuştu. Eli kolu bağlanmıştı Evren'in, hangi sokağa adım atsa hepsi çıkmazdı. Ne yapacağı konusunda hiçbir şey bilmiyordu, sadece günlerce odasında oturup Yavuz'u düşünmek istiyordu. Onunla geçirdiği güzel günleri büyük bir hasretle düşünmek istiyordu.
"Üzerine düzgün bir şeyler giy nişanlın gelecek ailesiyle."Evren, abisi Engin'in iğneleyici sözlerini duyunca bir kaç saniye gözlerini kapattı ve bekledi, başını hâlâ soğuk camdan ayırmıyordu."Kime diyorum!"Engin bu sefer sesini yükselterek konuştuğunda Evren mecburen gözlerini aralayarak başını camdan uzaklaştırdı ve uykusuzluktan kızarmış kehribarlarını abisine çevirdi. Engin onun gözlerine bakınca bir anlığına gözlerinden ufak bir hüzün pırıltısı geçti, çok kısa bir süreliğine olsa da Evren görmüştü ve bunun umuduna tutundu hemen.
"Abi ben istemiyorum."diye mırıldandı yorgunluktan ve ağlamaktan kısılmış ses tonuyla. Evren sesinden dolayı yüzünü buruşturdu, berbat çıkıyordu. Engin'in ifadesiz suratına baktı kısa bir süre ardından büyük bir cesaretle cümlelerine devam etti."Benim sevdiğim var abi, günah değil mi bana, o kıza? Onu sevmeyen biriyle bir ömür nasıl geçirecek, ben sevmediğim bir kadınla bir ömür nasıl geçireceğim? Yalvarırım yapmayın abi, diri diri koymayın beni toprağın altına."Evren sol gözünden çenesine doğru süzülen yaşı elinin tersiyle silip titreyen dudaklarıyla abisine baktı, Engin dudaklarının arasından derin bir nefes verdi.
"Sevgi değil bu Evren, sapkınlık."Evren başını yere eğdi büyük bir hayal kırıklığıyla, kimsenin onu anlamayacağını biliyordu zaten ama bir umut, bir umut abisi ona acır da vicdan yapar diye düşünmüştü."Sen yanlış yola düşmüşsün biz senin iyiliğini istiyoruz, seni o yanlışından çevirmeye çalışıyoruz."
Evren gülümsedi buruk bir şekilde. Herkes yanlış diyordu ona, halbuki hayatındaki en güzel doğruydu bu. Hem seçebileceği bir durum değildi ki bu, seçebileceği bir şey olsa böyle bir sevdayı mı seçerdi? Kimsenin onu kabul etmediği, ona nefretle baktığı bir yolu mu seçerdi? Bunları abisine bağıra bağıra anlamak istedi fakat sadece sustu, anlamayacağını biliyordu çünkü.
"Yazık edeceksiniz o kıza da bana da."diye mırıldandı sadece, artık konuşmaya bile takati yoktu."Seni sevdiğinden ayırsalar?"diyerek kehribar rengi gözlerini bir kez daha abisinin gözlerine dikti. Engin burnundan öfkeli bir nefes verdi, bakışları hemen değişmişti.
"Ben erkeğim, senin gibi yarım değilim!"diye öfkeyle konuştu ve ardından dolaba doğru ilerleyerek Evren'e giymesi için bir kaç şey çıkartıp üzerine fırlattı. Üzerini giyip aşağı gelmesi için bir emirdi bu, Evren bir şey söylemeden kıyafetleri kucağında sıkıca tutarken Engin odayı terketti.
Ailesinin onu anlamasını beklerken en çok anlamayan insanların onlar olması canını yakıyordu Evren'in.
Üzerini ağır bir şekilde giyindikten sonra son bir kez pencereden aşağı, sokağa baktı sevdiğini görme umuduyla fakat yine yoktu. Omuzlarını hayal kırıklığıyla düşürüp odadan dışarı çıktı ve salona doğru ilerlemeye başladı. Herkes kızı istemeye gittikleri günki gibi çok güzel giyinmişti. Babasının iğrenirmiş gibi bakması gözlerinin dolmasına neden olurken hızla yaşlı adamdan gözlerini kaçırarak ikili koltukta oturan ablası ve eniştesine baktı. Onların burada olması onu biraz daha iyi hissettiriyordu.
Kapının çalmasıyla annesi bir anda ayaklandı ve Evren'in yanından geçerken kafasıyla sert bir şekilde onun da gelmesini emretti. Evren sanki kurulu bir robot gibi annesinin dediğini yaptı, kim ne derse düşünmeden yapıyordu zaten başka bir şansı yoktu.
Herkes kapının önünde misafirleri karşılamak için toplanırken Evren boş boş kapıyı izliyordu. Annesi kapıyı güler yüzlü bir şekilde açtığında içeri giren Hacer ve eşi Osman ile az önceki hava bir anda yokolmuştu, herkes gülüşmeye, selamlaşmaya başlamıştı. Arkalarından içeri giden esmer, kısa boylu kız utangaç bir şekilde gülümseyerek içeri girmişti. Gözleri ilk Evren'i buldu ve gülümsedi. Evren biliyordu, Güler ortaokuldan beri yanıktı kendisine. Zaten bu yüzden erkenden olmasını kabul etmişti, Evren'in de onu sevdiğini düşünüyordu.
Evren gelenlerle zorlukla selamlaştıktan sonra salona geçtiler. Ablası demlediği çayları tek tek herkese dağıtırken Evren'e uzatınca o başını olumsuz anlamda salladı. Öznur kardeşinin gözlerine büyük bir hüzünle bakıyordu, onun canının yanması kendisinin de canını yakıyordu.
Nasılsınız faslından sonra aileler koyu bir muhabbete dalmıştı. Nişanı ve düğünü ne zaman yapacaklarını kararlaştırıyorlardı. Evren sanki bu muhabbetle hiç bir alakası yokmuş, onu ilgilendirmiyormuş gibi boş boş etrafı izliyor, Yavuz'u düşünüyordu.
"Haftaya yapalım nişanı, beklemeye gerek yok."diye konuştu Evren'in babası Süleyman. Osman'ın canına minnetti, Süleyman gibi köydeki en zengin adamlardan birine kızını veriyordu. O ne derse kabul edecek gibi duruyordu."Bir ay sonra da düğünü elden çıkarırız."Osman bir kez daha başını salladı.
Evren bu konuşmadan sıkıldığı için ellerini dizlerine vurarak ayaklandı, herkesin bakışları bir anda ona dönmüştü. O kimseye bakmadan mutfağa doğru ilerledi ve tezgahtaki sürahiden kendine bir bardak su doldurarak içti. Sanki su içerse içinin yangını geçecekmiş gibi gelmişti fakat o yangın hâlâ orada öylece duruyordu. Bir anda mutfaktan içeri Güler girince bakışlarını ona çevirdi, Güler utangaç bir şekilde Evren'e bakıyordu. Ortaokuldan beri yanıp tutuştuğu oğlanla evleneceği için içinde tarif edilemez bir mutluluk vardı genç kızın.
"Nasılsın?"diye sordu Evren'e, Evren'in dudaklarının arasından bir gülüş kaçtı. Nasıl mıydı? Güler bu gülüşü anlamayıp kaşlarını çattı ve Evren'i yanına biraz daha yaklaşarak ona yakından baktı."İçerideki muhabbetten mi sıkıldın?"Evren dudaklarının arasından sıkıntılı bir nefes vererek bakışlarını karşısındaki kıza çevirdi, belki ona söylerse kız evlenmekten vazgeçerdi. Sonuçta hangi kız kendisini sevmeyen bir adamla evlenmek isterdi ki?
"Güler benim sevdiğim var."dedi bir anda, Güler'in yüzündeki gülümseme solarken yutkundu."Benim gönlüm başkasına ait, babam zorluyor seninle evlenmeme ama sen istemezsen seni zorla evlendiremezler benimle."diye mırıldanıp büyük bir umutla karşısındaki kızın kahverengi gözlerine baktı. Kız bir süre hiç bir tepki vermeden karşısındaki yüze baktı, düşünüyormuş, kafasında bir şeyleri tartıp biçiyormuş gibiydi. Ardından dudaklarını araladı, Evren büyük bir merakla ve umutla karşısındaki kızın dudaklarından çıkacak cümleyi bekledi. Güler yavaşça başını iki yana salladıktan sonra tekrar gülümsedi.
"Büyükler ne derse o."
Evren günlerdir uğradığı hayal kırıklığını bir kez daha yaşayınca kalbi büyük bir acıyla sarsıldı. Karşısındaki kız bir daha hiçbir şey söylemeden arkasını dönüp içeri geçerken Evren göz yaşlarına hakim olamadı ve arkasındaki duvardan eliyle destek alarak, hıçkırıkları duyulmasın diye dudaklarını koluna dayadı.
Sessiz sessiz ağladı orada.
Artık tüm umutları tükenmişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Beni Sevdi Benden Çok | bxb
Historia Corta"Yavuz?"diye fısıldadı onun yüzünü incelemeye devam ederken. "Evren'im?" "Ölüm çok acıtır mı?"