Rastgele 1

168 78 29
                                    

Her insan geçer buralardan, dünyanın bilincinde olup kör sağır olmayan her insan.
Büyüdükçe her şeyin daha kolay gelmesi gerekmiyor mu ? Küçükken bilmediğin, yapamadığın, aklının idrak edemediği ve gücünün yetmediği tonla konu...

Büyümeyi istersin biran önce büyüdüğünde güç kazanacağını, özgür olacağını düşünürsün.

Bir tabir var ya "kendi ayaklarının üzerinde durmak". O vakte gelene kadar üzerinde duracak ayak kalmıyor. Bu hayat, insanlar, kurulan sistem ve hayatın sana kurduğu komplolar.

Sen böyle düşünürken büyüdükçe senden bir şeyler eksildiğini göreceksin ama büyümek kaçınılmaz. Zamanın bize dayatılarından sadece birisi.

Saflık; ya hiç düşünmüyor musun ? İlk okulda küslüğünü, arkadaşına darılmanı bir güne unutursun ya da bir ufak çikolataya kanarsın. Menfaat gütmeyen en güzel dünya , keşke o zamanları yaşarken bunun bilincinde olabilseydik.

Ergenlik dönemi neden agresiftir? Bu soruyu çok sordum kendime. Koruma iç güdüsü mü harekete geçiyor yoksa gerçek dünyayla tanışmanın bir çeşit reaksiyonu mu?Nasıl agresif olmasın ki ? O acımasızlıkla , o menfaatle geçen dialoglar, bakışlardaki anlamsızlıklar, bütün her şey ne için diye kendinle muhasebe ve bu düzeni anlamaya çalışmak. Bir de sürprizler; normal hayat yetmiyormuş gibi rutin hayat zorlukları ve insanı mahveden müdahale edemeyip sadece yaşamakla mükellef olduğu.

Bunca şey arasından sıyrılıp kendi hayatını kurmaya çalışıyorsun, iyi biri olarak kalmaya çalışıyorsun. Okullarda okuyup veya zanaat edinip hayat koşuşturmasında yer kapmaya çalışıyorsun. Kimiside benim gibi inzivaya çekilip; kalemi, kağıdı ve klavyeyi sesi yapıyor.

Yaşlandıkça diğer bir tabirle büyüdükçe aksine özgürlüğün kısıtlanıyor, daha özgür olucağını düşünmene rağmen... Sadece özgürlükle kalsa belki tutunacak dal kalır.

Biri girer o sıra hayatına, aile sorunları gelecek kaygısı içinde çok zekice bir hareketmiş gibi bir de aşık olursun. Aile boyutunu ve gelecek kaygısını başka bölümde ele almak istiyorum. Hayatında ailenden daha kısa süre bulanan ama daha çok çanını yakan, o içindeki ateşi söndüremediğin ve ne olursa olsun hep bir kenarında kalan, gönül kapını ardına kadar açtığın, seni yersede bitirsede onun kollarında hayat bulduğun kişiyi konuşalım yani hayat arkadaşını...

Yaşadığın hayatın kötü gittiği dönemler aşık olmak için mükemmel zamanlar...

Birden tutulu veriyorsun. Dayanacak gücü dışarda bulamıyorsun ya da zor geliyo görmüyorsun, dayanacak gücü içinde bulamayıp içinde yarattığın duyguyla bulmaya çalışıyorsun.

Durum ne ki ? Tabi ki fiyasko!!

Her insan bu tuzağa ömründe bir kez de olsa düşer sonra kendini daha içinden çıkılmaz daha da körelmiş duygularla dört duvar arasında elinde sigara gün doğumunu bekler.

Sanki gün sana doğacakmış gibi...

Yaşam mücadelesi herkes için farklı noktalarda başlar. Kiminde doğduğu andan itibaren kiminde belli bir tarih vardır. Herkesin ortak buluştuğu yer ise iç sesidir.

Müzik zevklerin değişir. Ritmini dinlediğin sözlerinden bir haber olduğun şarkıların sözlerine kulak vermeye başlarsın. Sözlerde kendini ararsın, özellikle arar onları bulur dinlersin. Kimi zaman da kitaplarda bulursun. Senin iç sesine dil olur bunlar.

İÇ SESİNWhere stories live. Discover now