1.Bölüm: Küçük Öğretmen Hanım!

725 24 14
                                    

Soğuk hava yüzümü yalarken, yağmur damlacıklarını yüzümde hissetmek rahatsız ediyordu ama yinede güzeldi ıslanmak. Su insana huzur veriyordu. Uzaklaşmış olmalarına rağmen arkadaşlarımın kahkahalarını duyabiliyordum. Ne kadar da mutlular!

Bu sene başladığım üniversitenin kapısının önündeydim. Derslerim bitmişti. Eve gideceğimi mi düşünüyorsunuz? Ah, hayır! 19 yaşımda olmama rağmen öğretmenlik yapıyordum. Öğretmen eksiği olan bir devlet okulu, yaşımı göz önünde bulundurmayıp sırf tıp okuyorum diye beni sadece bu seneliğine küçük sınıflara fen bilgisi öğretmenliği yapmam için işe almıştı. Tabi başkalarının asla çalışmayacağı bir maaşla çalışıyordum. Yine de hem para kazanıp hem de sevdiğim işi yapıyordum. Bundan şikayetçi değildim. Cebimdeki 10 lirayı elime aldım ve baktım. Bir kısmını dolmuşa verebilirdim sanırım.

Okula geldiğimde okulun ne kadar eski olduğunu tekrar farkettim. Yanımdan geçen çocuklar "Günaydın öğretmenim" diye bağırıyorlardı incecik sesleriyle. Hepsine gülümseyerek karşılık verdikten sonra okula girdim. Üzerimde üstü dar ve beyaz, eteği bol ve siyah, yaşımı saklamayan güzel bir elbise vardı. Belkide beni birkaç yaş büyük gösteriyordu bilmiyorum. Ayağımda da sırf okuldan istendiği için siyah sade bir topuklu ayakkabı vardı. Okul müdürü öğretmenlerin giyimine çok önem veriyordu bu yüzden okula girdiğim gibi öğrenci tuvaletine gittim. Aynanın karşısına geçtiğimde ıslanmış sarı saçlarımı gördüm. Pekte iyi görünmüyordum. Saçımı elimle biraz düzelttikten sonra haif bir göz makyajı yapıp kırmızı bir ruj sürdüm. Bütün öğretmenler benden büyüktü. Dedem yaşında olan bile vardı! Müdürün beni çağırdığını söylediklerinde anlamamıştım.

Kovulacak mıydım? Korkarak müdür beyin odasına gittim kapıyı çalarak içeri girdim.

Müdür bey kafasını dosyalardan kaldırıp "Küçük öğretmen hanım." dedi gülümseyerek. Bana böyle sesleniyordu. Velilerin yanında bile rezil ediyordu adam beni!

" Beni çağırmışsınız müdür bey." dedim aynı şekilde gülümseyerek.

"Geç otur küçük hanım."

Gösterdiği yere oturdum ve konuşmasını bekledim.

"Okulumuza yeni bir öğrenci geldi. İnsanlarla pek konuşmadığını söylediler bende onun dilinden senin anlayacağını düşündüm senin sınıfına verdim."

"Anladım" dedim gülümseyerek. "Elimden geldiğince yardımcı olmaya çalışacağım."

"Bir de... " diye konuşmaya başladığında dikkatle konuşmasını bekledim. "O okula alışana kadar abisi yanında kalacak, sınıfta. Böyle bir şeyin mümkün olmadığını söyledim ama dinletemedim. "

Dinletemedim dediğinde bunun için rüşvet aldığını anlamıştım. Sahte bir gülümseme eşliğinde kafamı salladım. "Sorun değil, dersime müdahale etmediği sürece sorun yok."

O da kafasını sallayıp eliyle kapıyı gösterdi. Hiçbir şey demeden öğretmenler odasına geri döndüm. Beyaz önlüğümü üzerime geçirdim. Bu önlük içerisinde kendimi doktor gibi hissediyordum. Önlüğüm elbisemden biraz daha kısaydı bu hoş duruyordu. Çantamı ve kitapları alıp sınıfımın olduğu kata indim. Giriş kat olması iyiydi. Sınıfın kapısını açıp içeri girdiğimde telaşla yerine koşuşturan öğrenciler görmek beni gülümsetti. Kapıyı kapatıp kitaplarımı ve çantamı masanın üzerine bıraktım. Çocuklar küçücük boylarıyla ayağa kalkmış bekliyorlardı. O an dikkatimi en arkada oturan iki kişi çekti. Biri öğrenciydi. Yeni gelmiş olmalıydı daha önce hiç görmemiştim. Diğeride abisi olmalıydı. Tahminen 20-25 yaşlarında bir çocuktu. Hatta adam demem daha doğru olurdu sanırım. Arkasına yaslanmış telefonuyla uğraşıyordu. Gözlerimi devirip umursamadan "Günaydın çocuklar oturabilirsiniz" dedim. Diğerleri otururken ben o iki kişinin yanına doğru ilerledim. Küçük çocuk ve abisi bana bakıyorlardı. Çocuk korkmuş abisi de şaşırmış gibiydi.Yanlarına ulaştığımda küçük çocuğun yanına eğildim, gülümseyerek elimi uzattım. "Merhaba, ben Güneş. Senin ismin ne ? " Çocuk önce abisine baktı. Abisi kafasını hafif salladığında çocuk şirin bir gülümsemeyle elimi sıktı "Benim adım Arda"

Siyah GüneşHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin