sen benim için bir ilaçsın aksini asla düşünmedim.
Yürüyordu, omzuna aldığı yükü ne kadar süredir taşıdığının farkına varamayacak kadar dalgındı. Hatta yeni yeni kızıla boyanmaya başlayan göğün farkına bile ancak varabiliyordu. Ayağındaki eskimiş ayakkabıyı ilgi odağı yaparken daha hızlı hareket etmeye çalışmıştı, sırtındaki torbaların izin verdiği kadarıyla.Zaten yara bere içindeki omzu, torbanın içindeki odunların sırtına vurması ile kendisini daha fazla belli ediyordu. Bu taehyung'un canını yaksa da onu durdurmadı. En sonunda minik, tıpkı bir kulübeyi andıran evine varmıştı. Kapıyı açtığında oturma odasının boş olduğunu görmüştü, bunu umursamadı ve torbayı sobanın önüne bıraktı, rahatça gerindi.
Biraz daha iyi olduğunu fark ettiğinde tekrar doğruldu, evin minik odalarına bakarken, "jimin, nerdesin?" diye bağırırken sesini yükseltmeyi unutmadı. Genelde evden çıkmazdı jimin, insanlar tarafından sevdilmediği için taehyung tarafından yasak konulmuştu. Fakat yine evden kaçmış olmalıydı, kim bilir belki tekrar kedi sevmek istediği için evden çıkmıştı.
Umursamadı, üzerini değiştirdi, bir şeyler yapmak için mutfağa yöneldi. Zor oluyordu yorgunken yemek yapmaya çalışmak fakat buna mecburdu, zaten alışmıştı artık. Hızlıca bir şeyler hazırlarken kapının açıldığını duydu, ardından kapı kapanma sesi geldi ve jimin'in ağlayarak yanına vardığına şahit oldu.
Sinirli gözlerini uzun, sarı saçlı çocuğa çevirdi. Siyah kot pantolonu yırtılmıştı, dizi de kanıyordu. Muhtemelen yine şiddete maruz kalmıştı, her seferinde aynı şey olmasına rağmen taehyung'un sözünü dinlememekte ısrar ediyordu.
Elindeki bıçağı tahtaya bırakırken sarı saçlı oğlanın kolundan tuttu ve salona getirdi, koltuğa oturttu. Hareketleri sertti, artık jimin'le ilgilenmekten bıkmıştı. "Biraz yavaş olur musun, canım çok yanıyor."
Bir şey demedi, kanayan yeri pamuk ile sildi ve yara bandı yapıştırdı. Hala ağlamaklı olan çocuğun güzel yüzüne çevirdi bu sefer de bakışlarını. "Sana dışarı çıkma dememiş miydim ben?"
"özür dilerim ama sen geç gelince ben de seni aramaya çıkmıştım." taehyung gözlerini devirdi, alt tarafı yarım saat geç gelmişti. Hem bu ilk seferi de değildi, jimin'in buna alışması lazımdı. Yalnız kalmayı sevmiyordu fakat bir gün buna mecbur kalacaktı, bir gün taehyung evlenip gidince ne yapacaktı jimin?
"jimin, yalnız kalmaya alışman lazım, farkındasın değil mi?" jimin gözlerini kaçırırken kafasını eğmişti, taehyung kendisini yalnız bırakacaktı ileride bunu biliyordu. "her neyse, lütfen kendine çeki düzen ver jimin, çocukken bile böyle uğraşmazdık seninle."
"ben tekrar özür dilerim." taehyung mutfağa geri döndü ve yemek yapmaya devam etti, başındaki ağrıyla. jimin'e bağırmak istemiyordu fakat kendisine hakim olamıyordu, zaten yorgundu bir de jimin'in kafasına buyruk hareket etmesi onu çileden çıkartıyordu. Belki jimin ağlamasaydı bu kadar sinirli olmazdı.
Jimin, ayaklarını birbirine çekerken dudaklarını dişlemişti. Mutsuzdu, neden insanların onunla dalga geçtiğini ve ona şiddet uyguladığını bilmiyordu. Sadece taehyung'u aramak için dışarı çıkmıştı fakat yine aynı şeyi yapmışlardı. "Cadı, bunun annesi de orspunun tekiydi zaten."
Annesini geçmişte kalan silik hatıralar ile anımsıyordu, güzel bir kadındı. Hoş, uzun saçları vardı. Her daim kırmızı ruju olurdu dudağında, bu onu daha da güzel gösterirdi. jimin'i pek sevmezdi, zaten hiç kimse jimin'i sevmezdi. Sürekli arkadaşının evine bırakır, bazen gece bile almaya gelmezdi.
Babasını ise hatırlamıyordu, annesi sürekli farklı bir adamın yanındaydı. Belki onlardan birisi babasıydı, bunu asla öğrenmeyecekti. Açıkçası artık pek merakta etmiyordu, belki bir gün babası kendisini bulurdu. Bu ihtimalim aptallığına güldü, ne saçma bir düşünceydi bu böyle.
"yemek hazırladım, ağlamayı kes yemeğe gel." çıplak ayaklarını zemine sürterek masaya vardı, aç değildi fakat taehyung'u kızdırmak istemiyordu. Zaten kendisine çok kızmıştı. Önüne gelen tabağa mide bulantısı ile bakıyordu, asıl darbe alan yeri karnıydı fakat bunu taehyung'a söylemek istemedi.
"beğenmedin mi yemeği?" jimin minik burnunu kaşırken omuz silkmişti, o taehyung'un yaptığı her şeyi beğenirdi ki. "sana başka bir şey hazırlamakla uğraşmak istemiyorum jimin ye şunu."
"ben beğendim ki zaten, sadece kendimi biraz aç hissetmiyorum." çoktan yemeye başlamış olan taehyung'a eşlik etti yavaş yavaş. taehyung normalde kaba birisi değildi, sinirli ve yorgunken tam bir canavar oluyordu ama. Sol elini karnına sararken ağrıyan yeri okşadı yemek yiyen adama bir şey çaktırmamaya çalışarak.
taehyung yemeğini bitirdiğinde jimin henüz yarısını bile yiyememişti. Ne kadar zayıf olsa bile taehyung'un midesi koca bir delikti, en azından jimin'e göre öyleydi. taehyung ellerini yıkadı ve minik raftan bir kitap seçti, pencerenin önündeki ahşap sandalyeye oturdu.
Her zaman cebinde sakladığı buruşmuş sigara paketinden bir dal çıkardı ve dudakları arasında yerleştirdi, onu yaktı.
Jimin'in pür dikkat onu izlediğinin bile farkında değildi. Gözlerini kapatmış, akciğerlerine doldurduğu gri dumanın zevkini yaşıyordu. Birkaç saniye sonra gözlerini açtı ve dışarıya dumanı üfledi, kahverengi gözlerini kitaba çevirdi. Çok asil duruyordu, üzerindeki yamalı yemeğe rağmen onu tanımayan herhangi birisi onu asilzadelerden sanabilirdi.
jimin, taehyung'un sigara içme şekline aşıktı. Daha doğrusu park jimin, kim taehyung'un her şeyine bayılırdı. Kalp ritminin değiştiğini hissettiğinde telaşla ayağa kalktı ve masayı toplamaya başladı.
Bundan hoşlanmıyordu, fiziksel açıdan bile daha çok sancı yapıyordu. Gözlerini kapatırken ellerini tezgaha dayadı, taehyung'u görünce bir sebebi yokken bile kalbi hızla atıyordu. "sakin olur musun kalbim, lütfen?"
Merhabalar, özenerek yazmaya çalışıyorum. Çok iyi yazamadığımın farkındayım zaten amacım da stres atmak. Her neyse, slow update olabilir.
Yorum yaparsanız çok sevinirim, teşekkürler.