Anılar bazen kalbini öyle bir aleve mahkum eder ki o alevi söndürmeye kıyamazsın. Çünkü eğer söndürürsen anıların da o alevle beraber kül olup gider sanırsın.
Jisoo Busan'daki büyük evlerine gelmiş, pencerenin önünde oturmuş dışarıyı izliyordu. Annesi ne kadar ısrar etse de uyumamıştı, uyuyamamıştı. Salondaydı. Annesinin onun için hazırladığı yeşil çayını yudumluyordu.
Hyosun, sessiz odanın etkisine düşmüş kızı Jisoo'ya yaklaştı. Elini omuzuna koyunca genç kadın irkilmiş, gözlerini annesine dikmişti. "Ne oldu, anne? Seohyun mu uyandı?"
Hyosun kafasını sağa sola salladı. Geçip kızının yanındaki sandalyeye oturmuştu. "Ne zaman gideceksin?" Hyosun, kızının çektiği acılara yakından şahit olmuş, bir anne olarak on yıl yaşlanmıştı. Eşi olacak adam umursamadan Jisoo'yu kapı önüne koyarken, o halde kızını görünce annesinin kalbi paramparça olmuştu
Jisoo hafifçe gülümsedi, yorgundu. "Bilmiyorum, anne." Jisoo gözlerini yeniden camdan dışarı dikti. "New York'tan Koredeki bir hastaneye transfer olacağımı duyduğumda ilk önce ben de korkmuştum." Yeniden annesine baktı genç kadın. Sanki onu rahatlatmak istiyormuş gibi gülümsemişti. "Orada çalıştığım hastaneyi biliyorsun.. Koredeki bir hastane ile ortaklar. O yüzden böyle durumların yaşanması normal."
Hyosun iç çekmişti. Jisoo başarılı bir psikologdu, kendi mesleğinin en iyisiydi, böyle durumların olması kaçınılmazdı.
Aniden kapı çalmaya başladığında Jisoo kaşlarını çatmıştı. "Anne, babamın nöbette kalacağını söylemiştin?" Hyosun da şaşırmış halde Jisoo'ya bakıyordu, kafasıyla onayladı. Aslında o adam Jisoo'nun üvey babasıydı.
Jisoo ayağa kalktı ve salondan çıktı. Kapıya vardığında bakma gereği duymadan kapıyı açmıştı. Önünde duran kişiyi görünce ise yere çakılmış gibiydi, haraket edemiyordu. Sanki tüm geçmişi gözünün önünden sıyrılıp geçiyordu.
Jennie bir kaç adım öne geldi. Jisoo'nun geri döneceğini duyduğu anda Busan'a gelmişti. Ve şimdi önünde duruyordu, eski yengesinin.
Jennie'yi içeri davet etmiş, içmeğe bir şeyler ikram etmişlerdi.
Jisoo'nun önünde oturmuştu ve çayını yudumluyordu. Uzun bir süre sessizlik devam etmişti. Bu sessizliği bölen Jisoo'nun annesiydi. "Ben gideyim, siz rahat, rahat konuşun."
Jisoo, Hyosun'a bakıp gitmemesi için yalvaran bakışlar atsa da işe yaramamıştı. Hyosun salondan çıkmıştı.
Jennie dudaklarını yaladı. "Jisoo, nasılsın diye sormam saçma gelecek biliyorum ama.." Jennie çayına bakıyordu, Jisoo'nun yüzüne bakmaya cesareti yoktu. "..ama nasılsın?"
Jisoo derin nefes aldı. "İyiyim." Bu cevabı beklemeyen Jennie hızla gözlerini çayından çekip Jisoo'ya dikmişti. "Buna sevindim.." Jisoo burukça gülümsemişti. "Sen nasılsın?"
Jennie derin nefes verdi. "Abimle.. yani Taehyung'la o olaylardan sonra çok az görüşüyoruz. Onu affetmiyorum." Jennie kaşlarını çatmıştı. "Ne olursa olsun, Namjoon'a değil sana inanmalıydı." Jisoo ne diyeceğini bilmiyordu.
Daha yeni Koreye dönmüştü ve ilk günden eski konular açıldıkça açılıyordu. Konuşmaya devam etmek isteyen Jennie'nin konuşmasına izin vermedi, kendi konuştu. "Bunlar eskide kalmış meseleler.. fazla kurcalamak hiçbirimize hayır vermez." Jisoo hafif gülümsemişti, Jennie onun gözlerindeki acıyı görüyordu, geçmemişti hâlâ ilk günkü gibiydi, belki daha fazla. "Sadece canımızı yakar."
Jennie onayladı. "Evlendiğini duydum ve.. kızın olmuş." Jisoo'nun yüzünün aniden değiştiğine, aydınlandığına tanık oluyordu Jennie. Kızını çok seviyor olmalıydı.
"Evet, kızım beş yaşında, Yeseul." Jisoo hemen masanın üzerindeki telefonu çıkarmış Jennie'ye fotoğrafları gösteriyordu, Jennie ise gözlerindeki tuhaf ifadeyle fotoğrafları izliyor, o tuhaf ifadeye rağmen yine de gülümsüyordu.
"Hiçbir şeye bu kadar ihtiyaç duymadım." Jennie bu cümleyi söyleyen Jisoo'ya baktı.
Kızının fotoğraflarını izlemişlerdi. Jisoo çocukların hayatından, neleri sevdiğinden bahsetmişti. "Kızım ve oğlum, bana ilaç gibi geldiler."
Jennie kafasıyla onayladı. "Yine de ilaçlar kısa süreli etki gösterir."
Jisoo gözlerini Jennie ile buluşturduğunda Jennie Jisoo'nun gözlerindeki acıya yeniden tanık olmuştu. Çocukları ile ilgili konuştuğu anki parlayan gözler yoktu, yerini karanlık bir acıya bırakmıştı. Jennie konuyu değişmeli olduğunu anladı. "Kızın nerede? Sanırım Busan'da değil?"
Jisoo kafasıyla onayladı. "New York'ta Suho'nun halletmesi gereken işleri vardı. Aynı zamanda Yeseul'un biletlerinde sorun yaşanmıştı.." Son cümleyi kurarken Jisoo'nun gergin halleri Jennie'nin gözünden kaçmamıştı.
Jennie, Jisoo'nun ellerini kendi avuçlarına aldı. "Yeseul, Taehyung'un kızı, biliyorum."
Jisoo'nun kaşları çatılmıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
vsoo | Invitation (Davet)
FanfictionJisoo kafasını geriye, koltuğa yasladı. Taehyung'ın onun ismini sırtına dövme yaptırdığı günü hatırlıyordu. Hatta o gün fazlasıyla şaşırmıştı. Bu şarkıyı sevdiğini ve beraber şarkıları olmasını istediğini söylediğinde Taehyung bunu kabul etmiş, erte...