Başımda hissettiğim şiddetli ağrıyla gözlerimi açtım. Ağrının etkisiyle istemsizce yüzümü buruşturdum ve çevreye bakınmaya başladım. Şık ve sade bir yatak odasında kocaman bir yatakta yatıyordum. Ellerimden destek alarak doğrulduğumda başımdaki ağrı iyice şiddetlendi. Elimi alnıma götürmemle acıdan irkilmem bir oldu. Arabadan kendimi attığımda alnımı çarptığımı anımsadım. Sahi, ben en son arabadan atlamıştım. İçimden bir küfür savurup yataktan yavaşça kalktım ve kapının önüne gittim. Usulca kapıyı araladım ve dinelemeye başladım. Uzaktan iki adamın konuşma sesleri geliyordu fakat ne konuştuklarını anlayamıyordum. Mideme saplanan sancıyla ne kadar aç olduğumu fark ettim. Oflayıp kapıya yaslandığımda kapı gürültülü bir şekilde kapandı. Kahretsin! Ne sakar insanım.
Ayak seslerini duyduğumda yatağa koştum ve kendimi yatağa attım. Uyumuş gibi yapmaya başladım. Kapı açıldığında korkmaya başlamıştım. Kim gelmişti acaba? Merakıma yenik düşmeyip gözlerimi kapalı tuttum. Biraz sonra yatağ sağa doğru alçaldığında birinin yatağa oturduğunu anlamıştım. O an tanıdık bir koku doldu burnuma. Tam çıkaramamıştım ama biliyordum bu kokuyu. Konuşmaya başladığında sesinden tanıdım onu. "Uyumadığının farkındayım." Gözlerimi açtığımda Kaan'ın muzip yüz ifadesiyle karşı karşıya kaldım. Kafam karışmıştı. Onun burada ne işi vardı? Daha önemli soru, benim burada ne işim vardı?
Konuşmak için ağzımı açtığımda tekrar bir kapı sesi duyuldu. Bu sefer görüş alanıma beni işe alacağını söyleyen adam girdi. Adını hala bilmiyordum. Yine üzerinde takım elbise vardı ama iş adamından çok mafyaya benziyordu. Elleri ceketinin ceplerindeyken konuştu "Öğretmen hanım sonunda uyanabilmiş." Ellerimden destek alarak doğruldum. Ben doğrulduğumda mafya kılıklı adam yatağa, Kaan'ın yanına oturdu. Bana baktı ve resmi bir tonda konuştu. " Küçük Hanım, kendini neden arabadan attığını sorabilir miyim?" Kaan'a bakmasamda sırıttığını hissedebiliyordum. Çok utanmıştım. Başımı eğip "Şey, ben yanlış anlamışım. Özür dilerim." dedim. Yüzünde tek bir mimik oynamadı. Aynı resmi tonda konuşmaya devam etti. "Biraz dinlen ve yarın işe başla. Nurgül sana yardımcı olacak. Başka bir ihtiyacın olursa beni bul. " Kafamı olumlu anlamda salladım. O sırada adam Kaan'a baktı ve konuştu. "Oğlum bir konuda konuşmamız lazım." Kaan önce bana sonra babasına baktıktan sonra kafa salladı ve birlikte odadan çıktılar.
Yatakta bağdaş kurup odayı incelemeye başladığımda kenarda duran valizimi gördüm. Keşke bir an önce odama gidebilseydim. Kendimi daha rahat hissederdim. Birden şimşek çaktığında korkuyla sıçradım. Hava bugün daha kapalıydı. Yıldız ne yapıyordu acaba? Sahi, Yıldız şimşek çakmasından korkardı. Bu yaşına kadar hep ben yanında olmuştum korktuğunda. Ben de korkardım şimşek çakmasından ama bu yaşıma kadar korkumu içimde saklamayı öğrenmiştim. Yıldız'ı daha da korkutmamak için cesur davranmıştım hep. Bu yüzden rol yapmayı iyi biliyordum aslında. Kaan uyumadığımı nasıl fark etmişti onu da anlamamıştım zaten. Yıldız'ı aramayı düşündüm. Kesinlikle aramalıydım. Ceplerime baktım, telefonum yoktu. Valize koymadığımdan da emindim.
Telefonumu nereye koyduğumu düşünürken bir kadın sesiyle irkildim. "Merhaba." kadına baktım. Beyaz bir gömlek ve siyah bir etek giymişti. At kuyruğu saçlarıyla da gayet resmi gözüküyordu. Bu evde herkes bu kadar resmi miydi? Samimi bir gülümsemeyle cevap verdim. "Merhaba." Aynı şekilde gülümsedi ve "Ben Nurgül, bu evde çalışıyorum. Ev işleri falan. Sen de yeni öğretmensin sanırım?" Kafa salladım. "Evet, Güneş ben." Az önce Kaan'ın oturduğu yere oturdu. "İsmin de senin kadar güzel Güneş." Aynı içten gülümsemeyle cevap verdim. "Teşekkür ederim." Neden bilmiyorum ama bu kadını samimi bulmuştum. Hem resmi hem samimi gibiydi. "Baştan söyleyeyim Güneş, işin biraz zor." Anlamamıştım. Kaşlarımı kaldırdım ve sordum. "Nasıl yani? Neden?" Güldü. "Küçük bey çok yaramaz. Birde abisiyle birlik olup seni canından bezdirirler valla." Konuşmaya devam etti. "Gerçi sen küçük bey için mi geldin büyük bey için mi belli değil de neyse." Bunu daha çok kendi kendine konuşur gibi söylemişti. Kaşlarımı çatıp "Nasıl yani? " diye sordum. Güldü "Boşver sen odana iyice yerleş, valizini köşeye koydum. Dilersen yerleşmene yardım edebilirim. Dolapta da birkaç kıyafet var onlar da senin." Ne yani, burası benim odam mıydı? Aklımdan geçeni söyledim. " Ne yani, burası benim odam mı? " Güldü. Ne çok gülüyordu bu kadın böyle? Ama onu samimi yapan da buydu. "Evet burası senin odan. Bir ihtiyacın olursa hiç çekinmeden söyle. Artık burada yaşıyorsun sonuçta, ailen say bizi." Kafa salladım. "Şey, telefonunuzu kullanabilir miyim?" Hiç düşünmeden cevap verdi. "Ev telefonu koridorda, dilediğin kadar kullanabilirsin." Gülümsedim "Teşekkürler."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Siyah Güneş
AventuraTek isteği kardeşine iyi bir hayat verebilmek olan bir kız, Güneş. Tek isteği kardeşinin mutlu olması olan bir çocuk, Kaan. Kaan, hem Kaan'ın kardeşi hem de kendi kardeşi için yeni bir hayata başlayan Güneş'e intikam yemini ettirebilir mi? Peki onu...