𖧷
Elimdeki dosyalarla üst kata doğru koşuştururken, birbirine bağıran topluluğun arasından geçip yüzümü buruşturdum. İçeri giren kelepçeli ellerin haddi hesabı yoktu. Hızlıca merdivenleri çıkarken merdivenin başındaki sert bir göğüse çarpıp durdum.
Kafamı kaldırdığımda onun babam olduğunu gördüm ve mahçup bir gülümsemenin ortaya çıkmasına izin verdim. Elleri belindeyken çatık kaşlarla suratıma bakıyordu.
Babama açıklama yapmaya başlamadan önce birbirine dolaşmış ellerimi sabit tutmaya çalıştım ve dosyayı babama uzattım. Ortamı yumuşatmak için en büyük gülümsemelerimden birini verdim.
"On dakika içerisinde dosyaların odamda olmasını istemiştim, böyle giderse duruşmalara nasıl yetişeceğini düşünemiyorum. "
Babam bıkkınca kafasını sağa sola sallayıp dosyayı aldı ve merdivenlerden tekrardan yukarı çıktı.Derin bir nefes verip aşağı indim. Eminim ki duruşmalara geç kalmayacaktım, dakik bir savcı olacaktım ben. Sadece dosyaları incelerken babamın istediği dosyaları unutmuştum.
Haftasonları babama yardım etmek için onun iş yerine geliyordum. Beni mesleğe hazırlayıp geçmiş davalarda ilgili bilgi sahibi olmamı sağlıyordu. Ama ayak işlerini de yaptırmadığını söyleyemezdim.
Merdivenleri yavaş yavaş inerken odalardan çıkan diğer polislerin önünde eğilerek tekrardan kafeteryaya gittim. Babam çok meşgul olduğundan onun odasında çalışamıyordum, ve diğer polislere de ayak bağı olmamı istemediğinden kafeteryadaki etrafı şirin çiçeklerle süslü küçük masa çalışma ortamımdı. Hemen girişteydi ve her yeri görüyordu. Şimdilik idare ederdi.
Elimdeki tükenmez kalemin arkasını ısırıp sayfayı çevirdim. Sayfada gözlerimi gezdirirken hemen yanımdaki kağıt topluluğun uçuşmasıyla hızlıca uçan kağıtları toplamaya başladım. Birine bile bir şey olsa babam beni keserdi. Yerde emekleyerek son kağıdın peşinden gittim. Kağıdı yakalayınca dibimde duran bir çift ayağı yeni fark etmiştim.
Kafamı yavaşça yukarı kaldırınca tanıdık yüzle karşılaştım. Biraz geriye çekilip ayağa kalktığımda boş bakışlarıyla yüzüme bakıyordu. Birkaç adım ilerlerken sendelemesiyle kolundan tuttum ve burnuma gelen berbat içki kokusuyla yüzümü buruşturdum.
Hızlıca kolunu kurtardı ve elini pantolonundaki ayna gibi parlayan cisme attı. Gördüğüm şeyle gözlerimi büyüttüm ve elimi elinin üstüne koyup çıkarmaya çalıştığı bıçağı yerine geri ittim.
"Kafayı mı yedin! " Kulağına sinirle fısıldarken etrafta tanıdık birinin olup olmadığını kontrol ettim.
Alayla gülüp kafasını salladığında omzumdan hafifçe ittirip girişe yöneldi. "Yolumdan çık Rapunzel. "
Sendeleyerek yürümeye devam ederken kapının önünde nöbet tutan adamı görünce duraksadı. Gözlerinin kararırdığını gördüğümde tekrardan kolunu kavradım ve kulağına yaklaştım. "Kendine gel, mantıklı davranmıyorsun. "
Bu sefer ötekinden daha sert bir şekilde kolunu kurtardığında kararmış gözlerini gözlerime dikti.
"Sana işine bak dedim! "Bağırması ile herkesin bakışları üzerimizdeydi. Hırsla kapıdaki adama doğru yürürken aptalca bir şey yapmasını önlemek için peşinden gidiyordum.
"Hayatımı mahvettin! "
Büyük bahçede yankılanan sesindeki acıyı hissedebilmiştim. Adam kahve saçlı çocuğun yüzüne bakıp kafasını eğmişti. Diğer nöbetçi silahını kavramışken elı ile ona durmasını işaret etti."Siktir olup gittin ve hayatımı boka çevirdin! " Acı ile bağırıp saçlarını karıştırdı. Darmadağın duruyordu.
Adam sessiz kalmayı tercih edince daha da sinirlendiğini hissettim. Bir adım daha atarken bileğini kavradım. Aptalca bir şey yapmasını istemiyordum. Sarhoştu ve bıçağı vardı, her şeyi yapabilirdi.
Tuttuğum bileğiyle adımını atmadı ve buğulanmış gözlerini gözlerime dikti.
"Bırak, geberteyim o pisliği. "Alt dudağımı ısırıp kafamı iki yana salladım ve bileğinden çekiştirdim. Bileğindeki elime, sonra da adamın suratına baktı ve yutkundu. Bileğini kurtardı ve elimi elinin arasına alarak hızlı adımlarla ikimizi bahçeden çıkardı. Dönüp bahçedeki şaşkınkar bakışlara bakarken tanıdık kimsenin olmamasına şükrettim.
Bir süre beni gittiği yere sürüklerken durdum. Bakışları bana döndüğünde acıyan kalbimle beraber kollarımı bedenine sardım. Biraz duraksadı, fakat ihtiyacı olduğunu biliyordum. Kollarını belimde hissettiğimde hafifçe gülümsedim ve güçlü görünse de bir o kadar kırılmış olan çocuğun sakinleşmesine izin verdim.
Ona sarılmak... Sıcak bir duyguydu. Tek dokunuşuyla kalbimi ısıtmayı başarmışken şimdi kollarının arasındaydım. Hızlı atan kalbimi göğsünde hissediyor olmalıydı. Sonsuza kadar sarılsın istedim.
Ellerini belimden çektiğinde ensesini kaşıdı ve bir adım geri çekildi. Kafamı kaldırdım ve yüzüne baktım. Bir şey söylemek için dolgun dudaklarını birbirinden ayırdı.
"Yine beni kurtardın..."
𖧷
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Outcast
Fanfictionꕥ Polislerin ayak seslerinin uzaklaştığını duyan genç kız rahat bir nefes vererek yere çömeldi. Kafasını kaldırdı ve kendini izleyen koyu kahve saçlı oğlana baktı. Genç adam sırıttı ve genç kızın yanına oturup bir dizini kendine çekti. "Öğrenmek is...