Kapıyı sıkıca kilitleyip odama doğru paytak adımlarla çıktım. Pijamalarımı giyip makyajımı sildikten sonra duş almaya tenezzül etmeden yatağa girip uyumayı tercih ettim.
---
Gözlerimi adeta tecavüz eden güneş sayesinde uyanmıştım. Uyanmaktan nefret ediyordum.
Yataktan yavaşça çıkıp banyoya ilerledim. Duş almalıydım. Kendimi çok garip hissediyordum. Ne yaptığım hakkında en ufak bir fikrim yoktu. Suyu ılık bir seviyede ayarlayıp içine girdim.
Bol köpüklü bir banyonun ardından bornozu ıslak bedenime sarıp odama girdim. Aynada kendimle kısa bir süre bakıştıktan sonra çekmecemi açıp Justin'in annesinin kolyesini elime alıp incelemeye başlamıştım.
Üstüme eşofmanlarımı geçirip kolyeyide taktıktan sonra telefonumu elime alıp aşağıya indim. Kısa bir kahvaltı yaptıktan sonra buzdolabının boşalmaya başladığını farkettim. Artık bir iş bulup çalışmalıydım.
Para kazanıp kendime bakmayı öğrenmeliydim. Justin yoktu artık yanımda. Zaten hiç olmamıştı da.
Odama çıkıp t-shirt ve pantalomu giydikten sonra botlarımı ayağıma geçirip montumuda giydikten sonra evden çıktım.
Bir yerlerde eleman aranıyor yazısını görmek umuduyla caddelerde dolaşmaya başladım.
Sonunda amacıma ulaşıp bir kafenin kapısında yazan yazıyı görüp içeri daldım. Biraz hararetli ve heyecanlı olduğum için etraftaki gözler bir kaç saniyeliğine bana çevirildikten sonra herkes önündekine döndü.
Yavaşça kasaya ilerlediğimde tatlı gülüşüyle "Buyrun efendim ne arzu edersiniz?" diye soran orta yaşlı kadına doğru yaklaşıp "Ben iş için gelmiştim." diye fısıldadım. Kadın yine güler yüzüyle gülümseyip "Bu işlerle eşim ilgileniyor. Bir saat sonra burada olur biraz beklemelisin." dedi ve göz kırptı.
--
İşi almayı başardığım için mutluluktan yolda yürüyen tüm insanlara saçma saçma gülümsüyordum.
Eve kadar ulaştıdığımda kapıyı açıp yavaşça içeri girdim. Yarın ilk iş günümdü ve benim yeterince dinlenmiş olmam gerekiyordu.
--
Bu işte beni en çok zorlayacak şey bu olmalıydı. Sabahın 07:00'ında kalkmak.
Yüzümü yıkayıp t-hirt ve pantalonumu tekrar giyip yola çıktım. Çok fazla uzak olmaması benim için bir avantaj olmuştu.
Kısa sürede kafeye ulaşıp hemen mutfağa geçtim. Bay Harrison cupcake yapmakla uğraştığı için bana dikkat etmemişti. Dikkat çekmek için "Günaydın Bay Harrison" dedim. Karşılık olarak bana gülümseyip "Ah tatlım farketmemişim. Günaydın" dedi. Memnun olmuşca sırıttığımda o meşhur cupcake'lerine geri dönmüştü.
Ben üstünde Isabelle yazılı önlüğü giyip elimede bir bez geçirdikten sonra masaları tek tek silmeye başladım. O sırada kapıyı açıp içeri giren kadın müşteri kafenin tam ortasında ki masaya oturdu. Giyinişine bakılırsa kocadan zengin bir kadın olarak gözüküyordu.
Nazik ve cırtlak sesiyle "Garson!" diye bağırdığında hızla yanına ulaşıp "Buyrun efendim, ne arzu edersiniz?" dedim. Gülümseyip "Her zamankinden" dedi. Ben nereden bilebilirdim ki her zaman ne yediğini! Yeniyim ben yeni! diye iç sesimle bağırışırken hemen mutfağa koşup "Bay Harrison bir kadın geldi ve her zamankinden istediğini söyledi. Ben yokken yeni bir yemek çıktı da adı her zamankindenmi?" diye sordum. Bay Harrison omzuma hafifçe çarpıp içeri girdi ve telaşla mutfağa girdi. "Bu Bayan Liar hemen sütlü bir kahve yap!" dedi. Gerçekten endişeli görünüyordu. Bu kadın çok zengin olmalıydı. Hemen sütlü bir kahve yapıp Bay Harrison'un verdiği kurabiyeleri tepsiye koyup kadının yanına götürdüm. Bana yumuşak bir bakış atıp kahvesini yudumlamaya başladı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Heartbreaker (ASKIDA)
Fiksi Penggemar''Bir insana zorla sevdiremezsin kendini, bana güven diyemezsin...''