Dikkat! Şarkıya aşık olabilirsiniz. Dinlemeyi unutmayın^^ Bölümümüzle de alakalı!
****
Biraz daha yol aldık sessizce, bizi ilerde ne bekleyeceğini bilmeden karanlık tünelde biraz daha belirsizliğe yürüdük adım adım...
Belki de ölüme kendi ayaklarımızla gidiyorduk...
Hayat kocaman bir belirsizlik değil mi zaten?
İlerde ne olacağını bilmeden, hayata devam etmek de en büyük cesaret değil midir zaten?
Bence hayat; ucu bucağı gözükmeyen bir koşu parkuru. En zorlu engeller, ayağına takılan taşlar, bir taraftan hiç durmadan yağan yağmur...
Zorlu engeller; bu yolda savaştıklarımızdır. Kimileri yalnızlıkla, kimileri parasızlıkla, kimileri hastalıkla, kimileri kurtulmaya çalıştıklarıyla... ve daha nice birileriyle, bir şeylerle savaşanlar...
Ayağına takılan taşlar; bu zorlu yolu daha da zorlaştırmaya çalışanlardır. Mesela: seni asla mutlu etmeyen, gizliden gizliden dost gibi görünüp düşman olanlar, sana psikolojik şiddet uygulayıp seni zehirli bir yılan gibi sokanlar... ve daha nice aklınıza gelen her türlü kötü insan.
Hiç durmadan yağan yağmur ise; senin dertlerindir. Eğer hayatında durmadan yağmur yağıyorsa şükretmelisin, bil ki o yağmurdan sonra güneş açacak ve seni kocaman bir gökkuşağı karşılayacaktır.
Sessizce 30 dakikadır aralıksız yürüyorduk.
"Biraz dinlenelim mi?"
"Tamam, biraz daha ilerleyelim öyle." Başımı salladım ve sessizce yürümeye devam ettik.
Biraz daha ilerleyince, yılan sesleri gelmeye başladı.
"Bu da ne böyle?" dedim sessizce.
"Bilmiyorum, ama tahmin ediyorum."
"Bana da söyle de bende bileyim."
"Muhtemelen Medusa."
"Hadi canım!"
"Buna hazırlıklıydım, muhtemelen yunan mitolojisinin çakma efsaneleriyle karşılaşacağız bu yolda !" dedi ve çantadan 2 tane ayna çıkardı, birini bana verdi diğeri kendinde kaldı.
Yavaş yavaş yürümeye başladık, tünelin kenarına iliştirilmiş bir aynalı makyaj dolabı çıktı önümüze, önündeki sandalyenin üzerinde ise kendine bakarak, saçındaki yılanları okşarken bir yandan da şarkı mırıldanıyordu.
"Hoşgeldiniz kızlar!" dedi ve oturduğu sandalyeden kalktı, bakışlarını üzerimizde gezdirdi ve tekrar konuşmaya başladı, "Bakıyorum da boş gelmemişsiniz!"
"Vallahi şu masa da olmasa, hayatta durmazdım burada!" dedi.
"Aa hep ben mi konuşacağım, ölmeden önce sizde konuşun canım!" dedi ve kahkaha attı.
Yılanları arkaya doğru dönüktü.
"Önünüze dönün benim güzel yılanlarım! Ablalar suratlarınızı görsün!"
"Sahra kapat gözlerini!" dedi Açelya.
"Peki beni ne yapacaksınız?"
Dedi, ayak seslerinden üzerimize geldiğini hissedebiliyordum. Bir cesaretlik yaptım ve gözlerimi araladım. Kafam eğik olduğu için muhtemelen görmemişti.
Tam önümde durmasını bekledim ve aynamı kaldırdım.
"HAYIR!" diye bağırdı ve yavaşça tüm vücudu taş oldu.