Media: Sıla Altındağ
"Bana kızmadın ya da tokat atmadın?"
Gözlerimi kaçırarak tebessüm ettim.
"Evet"
"O zaman sende bana karşı"
"Sana karşı ne" dedim gözlerinin içine baka baka.
"Ben bir itirafta bulundum ya"
"Hı hı bana deli gibi aşık olduğunu"
"Ee sen ne hissediyorsun hiçbir şey demeyecek misin?"
"Her şeyin bir zamanı var Burak. Sen sinirlendiğinde söylemek istediklerini söylüyorsun kalbimi kırdıktan sonrada hemen konuşmamı bekliyorsun"
"Tamam." diyerek duraksadı.
"Imm Tamam beklerim seni sıkıntı yok" dedi ardından.
Eve doğru yürümeye başladım. Burak ördek yavrusu gibi peşimden geliyordu.
Kalbim yerinden çıkacaktı sanki. Ayakta nasıl durduğumu nasıl nefes aldığımı hatta şu an nasıl yaşıyor olduğumu bile bilmiyordum.Yavaşlayarak durdum.
Burak merakla "Ne oldu?"
"Gözde" dedim sadece.
Ellerini pantolonunun ceplerine sokarak gevşekçe sırıtmaya başladı.
"Sana ilan-ı aşk ederken onunla devam edeceğimi düşünmedin herhalde?"
"Evet düşündüm" diyerek omuz silktim.
Göz devirerek somurttu.
"Ayrıldın mı cidden?"dedim merakla.
"Biraz ağladı ama aşacaktır ilk üzdüğüm kız değil sonuçta"
"Hayvan herif" diye tısladım gözlerimi kısarak.
"Bana soruyorsunuzda hanımefendi o seni arabayla alan it kimdi?"
"Sevgilim" dedim umursamazca ve yürümeye devam ederek
Burak bir iki saniye dediğimi idrak edemeyip duraksadı.
"N-nasıl ya?" diyerek hızla yanıma geldi.
"Sana beni daha tanımadığını söylemiştim" diyerek güldüm.
"Bence sen sadece benden korkuyorsun. Güvenmemekte haklısın ama sana kendimi kanıtlayacağım"
"Ben aynı anda yirmi kişiyi yürütebiliyorum sence bundan korkabilir miyim?" diyerek eve girdim.
Hemde deliler gibi korkuyordum.
******
Çatalımı salataya daldırırken yanımda bir bardak şarap olduğunu hayal ettim. Karşımda Burak. Masada şamdanlar. Birbirimize bakıyoruz sadece. Konuşmuyoruz çünkü aşkın dili yoktur.
"Çıkıyorum ben yavrum"
Naciye teyzeye koca bir öpücük yolladım. Her sabah erkenden gelir akşam evine geri dönerdi. Çok ısrar etmiştik burada kalması için ama kabul etmiyordu. Oğlu ve oğlunun eşi bir trafik kazasında vefat etmişlerdi. Torunlarına Naciye teyze tek başına bakıyordu. Birisi on yaşında birisi on iki yaşında iki kız torunu vardı. Çok zeki ve çalışkanlardı. Onların bu zekiliğine hayran kalan annem okul masrafları dahil her şeylerini karşılıyor üstüne istedikleri şey olursa alabilsinler diye her ay belli bir miktar para veriyordu. Naciye teyzenin ise ağzı var dili yoktu işini yapar giderdi. Küçükken hem benimle hemde daha yetim kalmış torunlarıyla uğraşmış bir yandanda oğlunun yasını tutmuştu. Çok mahcuptum bu yüzden ona sanki annem gibi bir dediğini iki etmez yardım eder onla beraber ev işi yapardım. Çok kızardı ben ona yardım edince 'hizmetli sen misin ben mi belli değil' derdi bende ona kızarak 'ne hizmetlisi Naciye teyze sen benim ikinci annemsin annelerin eline su döktürülür mü hiç' derdim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bayan Burnunun Diki
Genç Kız Edebiyatı"Sana soru sordum!" bağırışının ardından cam kırılma sesi duyunca şokla arkamı döndüm. Yerler kupa kırıkları ve kahve olmuştu. Korkarak yüzüne baktım. Gözleri kıpkırmızıydı resmen. "O puştla ne işin vardı!" bir bağırış daha kopunca yerimden sıçrad...