16. Bölüm

248 46 5
                                    

🎵SOAK- B A noBody🎵

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.



🎵SOAK- B A noBody🎵

16. Bölüm

"Baba, keşke sevseydin beni."




Burayı tanıyordum. Bu parlak zemin, beyaz duvarlar ve gözlerimi alan ışıklar o araştırma merkezinin koridorlarından biriydi. Çıplak ve minik ayaklarım vardı, üşüyordum, çocuk zihnimin içinde de korkunun bozuk ritmi çalıyordu. Ne yöne gittiğim hakkında en ufak bir fikrim yoktu; her yer birbirine benziyordu. Uzun koridorlar, kapalı kapılar ve cızırdayan lambalar. "Anne..." diye seslendim endişeyle. "Anne, neredesin?" Annem beni duymuyordu, annem beni neden duymuyordu? Çift kanatlı bir kapının önünde durduğumda kalbimin hızlandığını hissetmiştim. Küçük ellerim kapıya uzandı ve kapı iki yana açıldı. Dehşete düştüğümü hissettim ve gözlerimi açtım.


Nefes nefese uyandığım rüyanın ardından boş tavanı izliyordum. Ne vardı o kapının ardında? Bir şey gördüğüme emindim ancak ne gördüğümü hatırlayamıyordum, her şey iç içe geçmiş ve beni delirtmeye başlamıştı. Daha fazla bu penceresiz odada kalmak ve susmak istemiyordum, üstelik cevapsız soruların varlığı zihnime işkence ediyordu. Ayaklanıp derin bir nefes aldım ve kapıyı açtım, kilitli olacağını sanmıştım ancak öyle değildi. Bana güveniyorlar mıydı? Gerçi buna güven denemezdi; onlara mecbur olduğumu biliyorlardı. Buradan kaçsam gidebileceğim neresi vardı? Beynimi bir et gibi kızartmaya çalışan babama mı koşacaktım yoksa onun sağ kolu ablama mı? Hiçbir yere. Ne kaçacak bir yerim ne de güvenecek kimsem vardı.


Arın'a güvenemezdim. İçten içe ona güvendiğimi biliyordum ancak bunun yanlış olduğunu da farkındaydım. Gizli bir örgüt adına çalışan ve görevinin ben olduğumu söyleyen bir adamdı nihayetinde, güvenmek aptallık olurdu. Düşünceleri savuşturup koridora çıktığımda etrafta kimse yoktu. Bir sığınakta olduğumuzu biliyordum; muhtemelen savaş zamanı yapılmış olanlardan birindeydik ve buranın varlığından yönetimin haberinin olup olmadığını merak ediyordum. Alçak bir tavanı vardı fakat yine de bir sığınağa göre yeterli yüksekteydi, koridorlar sık sık sağa ve sola kıvrılıyordu ve her yerde kapalı kapılar vardı. İçimdeki meraklı Nefes boğazını temizledi ve heyecana aç yanıyla varlığını belli etti.


Rastgele bir yöne dönerek yürürken çıplak ayaklarımın üşüdüğünü hissettim ancak içimdeki ateş bunu umursamıyordu. Gizli bir örgütün inindeydim, bu gerçekten heyecan vericiydi ancak ürküyordum aynı zamanda. Sonuçta ben, karşısında durdukları başkanın kızıydım ve amaçlarına giden yolda beni kullanmaktan geri durmayacaklarına da emindim. Aksi halde neden beni kurtaracaklardı ki? Üstelik Arın, sıranın bende olduğunu söylemişti. Neyin sırasıydı bahsettiği? Sola döndüğümde uzaktan insan sesleri gelmeye başlamıştı. Gerginlik bir yumruk şeklini alıp mideme indiğinde derin bir nefes alıp seslerin yükseldiği kapının önüne kadar yürüdüm.


ULUM: Son NefesHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin