Herşey tamamdı. Eksik olan tek şey cesaretti. Tekrardan ringe çıkmak için olan cesaret. Spor salonunda geçen aylar,sıkı çalışmalar sonuç vermişti. Wang Yibo tamamen iyi ilerlemiş, dövüş konusunda kendini geliştirmişti. Salondaki diğer hocalardan farklı dövüş sporları bile öğrenmişti. Kendine verdiği sözü tutmanın zamanı gelmişti artık.
''Artık geriye bakmak yok.''
Hayat modu olmuştu bu söz. Geride yaşadığı ne varsa aklından silmiş, önündeki upuzun yaşama daha sıkı sarılmıştı. Tekrardan istemeyerek ayrıldığı o ringe tam bir şekilde geri dönmek için çok çabalamıştı ve bunu da başarmıştı.
''Yibo hazır mısın?''
Bay Zheng içini ısıtan sesiyle ona seslendiğinde gayet sakin karşılamış, kalbini kırmadan sevecen tavırla cevap vermişti.
''Hazırım. Hemde hiç olmadığım kadar''
Orta yaştaki adam bu kadar sakin konuştuğuna şaşırmış, bir bir sıraladığı kelimeler boğazında takılı kalmıştı.
''İyi misin sen?''
Wang Yibo başta anlamamış, ardından kafasına dank etmiş gibi boşluğa ''haa'' diye bağırmıştı.
''İhtiyar benden ne istediğini anlamıyorum. Düzgün konuşsam şaşırıyorsun. Küfür etsem kızıyorsun. Ne sikim istiyorsun sen benden.''
Adam rahatlamış gibi yüzünü gülümseme bürüdüğünde Wang Yibo'ya attığı bakış onuda rahatlatmıştı.
''İşte gerçek Wang Yibo geri döndü. Gittiğini düşünmek benim hatam zaten. Bu it değişir mi hiç.''
Kahkaha ata ata salondan ayrılmıştı orta yaşlı adam. Arkasında bıraktığı çocuk başını iki yana sallayıp,ağzından sitem edercesine mırıltılar çıkarmış, ardından önüne dönüp tekrardan tüm zamanını geçirdiği kum torbasına dönmüş, yumruk yaptığı elleriyle vurmaya başlamıştı bile.
Aradan geçen iki senenin ardından Yibo ilk başlarda küçük maçlarla başlamıştı yoluna. Ortama alışması, olmayan kuralları çözmesi biraz zamanını almıştı ama şimdi çevrede tanınan bir dövüşçü haline gelmiş, onun adına düzenlenen maçların bahisleri fiyat olarak artmaya başlamıştı. Milli sporcu olarak tanınan bu çocuk şimdi illegal dövüşün aranan bir numaralı ismi haline gelmişti. Ardı ardına gelen maç teklifleri çoğalmış, insanların ilgisini çekmek için kafes dövüşleri düzenlenmeye başlamıştı.
***
''Amca ben geldim''
Etrafa ışık saçan gülümsemesiyle içeri girdiğinde Zhan yıllarca ülkesinden ayrı kalmanın acısını çıkarır gibi sarılmış amcasına. Öz amcası değildi ama ailesini trafik kazasında kaybettikten sonra Zhan'ı yanına almış o büyütmüştü. Kendi babası yerine koymuştu onu.
''Hoşgeldin oğlum. Neden geleceğini haber vermedin?''
Amcası sitem edercesine konuştuğunda Zhan dudaklarını büzmüş, küçük bir çocuk gibi ayaklarını yere vura vura yanına yaklaşıp boynuna sarılmıştı.
''Sürpriz olsun istemiştim. Beni gördüğüne sevinmedin galiba amca. Hemen geri giderim istersen.''
Omuzları düşmüş,yanakları yüzünün çocuksu ifadesini ele verirken devam etmişti dudaklarını büzüp konuşmaya.
''Hıı gideyim mi? Bak giderim. Al gidiyorum işte.''
Xiao Zhan duraksamadan konuşmaya devam ettikçe Bay Zheng'in ağzından sadece tükenmişlikle beraber hırıltı çıkmıştı. Bitmek bilmeyen mızırdanmaları sonunda bitmiş, odaya yüksek sesli bir kahkaha yayılmıştı.