21-Aile II.Kısım

35K 2.2K 146
                                    

NOT: ben geldim, bilgisayarım tamir oldu, şehirdeki işlerimi bitirdim ve bu akşam yeni bölümü yazıp yetiştirdim. Ancak ben yokken son bölümlere yeterince oy atılmamış sanki neden? Unutanlar bir dönüp yıldıza basarlarsa sevinirim. Kafamdaki oy ve yorum sınırları geçilmediğinde çok üzülüyorum :/

Günler süren gergin bekleyişin ardından gözcüler nihayet Aidan'ın beraberinde İngilizler olmadan Galloway sınırına geldiğini haber verdiklerinde Elizabeth de rahatlamış oldu. En azından Aidan ona inanmış ve aptalca bir şeyler yaparak durumu daha da karmaşık hale getirmemişti. Ayrıca Jamie'ye birkaç defa Rosalie ve Aidan'dan bahsedip aslında meselenin onların bildiğinden farklı olduğunu anlatmak istemişti. Ancak kocası her defasında sert bir üslupla onu susturarak bu meselenin dışında kalmasını buyurmuştu. Muhtemelen Jamie, onun Aidan'ı savunmasını, bağışlanma talep etmesini bekliyordu. Oysa Elizabeth'in tek istediği gerçeklerin ortaya çıkmasıydı. Neyse ki büyükbabası hâlâ buradaydı ve onun adadaki varlığı epeyce güven veriyordu. Çünkü anladığı kadarıyla Aidan, ihtiyarın tek varisiydi. Yeğenlerine değil, kendi kanından olan torununu klana kabul ettirerek topraklarını ona emanet etmek istiyordu. Yani onun tarafını tutarak korumak mecburiyetindeydi. Zaten bu sebeple kaybettiği kızının çocuklarını yarı İngiliz olmalarına rağmen bu kadar kolay kabul etmişti. Gerçi diğer yandan Jamie'nin de ne kadar saygın bir adam olduğu ortadaydı ve Elizabeth'le evlenerek ona da ayrıcalık kazandırmıştı. Bu durumda Elizabeth'in büyükbabası da her ne kadar kendisi kuzeyli olsa da Lowlands'ta Kara MacDougal'ın müttefikliğini kazanmış oluyordu.

Sonunda silahsız bir şekilde beraberinde iki nöbetçiyle Aidan kalenin avlusuna getirildiğinde insanların düşmanca bakışlarının eşliğinde içeriye alındı. Öyle yenik ve teslim olmuş bir hali vardı ki Elizabeth onun içinde bulunduğu durum bir tuzak olsaydı bile umursamayacağını fark etti. Ailesinin tamamını ve üstüne bir de sevdiği kadını kaybetmişti. Artık bir evi yoktu. Ohalde yalnız bir adamın yaşamasının ne anlamı olabilirdi? Bakışlarındaki yorgunluk çektiği vicdan azabının ispatıydı. Başını kaldırıp Elizabeth ile göz göze geldiği anda ise genç kadın artık ikisinin de bir daha eskiden oldukları insanlar olamayacaklarını hissetti. Ayrı geçen zamanda birçok şey değişmişti. Kendisinden saklananları, söylenen yalanları Elizabeth'in unutması mümkün değildi. Elbette iyiliğini isterdi, içinde ona ya da babasına karşı düşmanca duygular besleyemezdi ama ailesini eskisi kadar sevemediği de bir gerçekti. Aklındakilerin beraberinde getirdiği kabullenmişlikle Aidan'ın ismini fısıldadı ve o da karşılığında onun adını dile getirdi. Hemen ardından da bakışları salonda Elizabeth'in hemen arkasında dikilen Jamie'yi buldu. Yüzünden bir şey okunmasa da sıkılı yumruğunu, bedenindeki tüm kasların saldırmaya hazır duruşunu anlayacak kadar Elizabeth artık kocasını tanıyordu. Bu yüzden elini uzatarak ona dokunmak istedi. Fakat Aidan'ın sorusu onu durdurdu.

"Babam nerede?"

"Kalede değil ama yakınlarda, güvenli bir yerde misafir ediliyor."

Elizabeth babasının Jamie'ye ve büyükbabasına olan düşmanlığının burada kalmasına izin vermeyecek boyutta olduğunun farkındaydı. Üstelik yanına giderek evliliğini haber verdiğinde, büyükbabası ve Aidan'la ilgili konular hakkında konuşmak istediğinde görüşmeleri pek de iyi gitmemişti. Yaşananlara rağmen İskoçlara olan önyargısı ve Jamie'nin İngiltere'deki evlerine saldırmış olması aralarında aşılmaz bir sorun gibi duruyordu. Aslında Jamie'ye karşı Elizabeth'i koruma umuduyla büyükbabasıyla ilgili gerçekleri birinci ağızdan anlatadan da yine babasıydı. Fakat düşüncelerini değiştirme niyeti yoktu.

"İskoçya'da ve güvende, eminim öyledir," diyerek Aidan da birçok konuda babası gibi düşündüğünü belli etmiş oldu. İşleri zorlaştıran bu tavrı da elizabeth'in öfkeli hissetmesine neden oldu.

İskoçya'nın Esiri (Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin