Bazen bir nehir kenarında yürüyüş, bir şarkı, bir kitap, deniz kokusu, yağmur, arkadaşlarınla sohbet anı, sevdiklerinle fotoğraf karesi veya ailenle bir akşam yemeği.. fakat özlediğin ve aşık olduğun kişiyle sıcacık bir kucaklaşma bambaşka bir his diyarı.
Küçükken zannederdim ki bulutlar pamuktan yataklar ve onlara çıkabilsem eğer kocaman ve yumuşacık yataklara ulaşacağımı sanardım. İlk hayal kırıklığım ise Çin'de şehirler arası uçak yolculuğu yaptığım andı. Uçağa binip 9000 fitte uçtuğumuz zamana kadar bulutları böyle sanıp hayaller kurardım. Öyle bir hayal kırıklığı yaratmış ki bende kaç bin fitte uçtuğumuzu bile hatırlıyorum. Pilotun sesi kulağımda çınlarken hayal kırıklığı ile camdan dışarıya bakmıştım...
Bulutlarla ilgili bu hayalleri kurarken içimi büyük bir mutluluk sarardı uykusuna düşkün bir çocuk olarak. Çocuklukta hissettiğiniz mutluluklar hep çok daha fazla olur ve çok masum istekler ve hayallere dayanır bunlar.
İşte aynen tam şu an öyle bir mutluluk var içimde. Çok basit ama aslında çok değerli; küçük ama kalbim için büyük. Sıcak kollar ve geniş omuz..
Jaebum sonunda -daha fazla nasıl dayanırdım bilmiyorum- İspanya'dan bugün dönüyordu. Başından beri onu sürpriz olaylarına falan girmesini istemediğimi, yeterince özlediğimi, bir saatin bile zorladığını söyleyerek ikna etmiş olmalıyım ki haber vermişti döneceği günü.
Ben de onun arabası ile havaalanına gelmiştim. Evine gittiğimde bana arabasının anahtarının yatak odasında, üstünde fotoğrafımızın yer aldığı komodindeki çekmecede olduğunu söylemiş ve onu almamı, ihtiyacım olursa arabasını kullanmam konusunda ısrar etmişti. Kullanmamıştım çünkü gerek duymamıştım. Hani utandığım veya çekindiğimden değil çünkü Jaebum'un bana bunu teklif ettiğindeki samimiyetine inanıyordum. Fakat dediğim gibi gerek yoktu; bugüne kadar.
Dış hatlar kapısından elinde iki bavulla ve küçük bir çantayla çıktığında ona hazırladığım yemekleri aklımdan geçiriyordum. O yemeklere uygun birkaç içecek alsak iyi olurdu.
Bu düşünce o geldiği an bir toz bulutu gibi anında zihnimde dağılmış ve kocaman gülümseyerek ona doğru koşturmaya başlamıştım.
Jaebum da beni fark etmiş ve bavullarını durdurup ellerini çözmüş, ona atlayan bedenimi sabitlemek için kolları ile bizi güvenceye almıştı.
Boynuna atladığım sevgilimin kolları sırtımdan belime kayarken minik bir kahkaha attım ve burnumu boynuna dayayıp derin bir nefes aldım. Onun kıkırdayışları kulağıma dolmuş ve bu kıkırtıların arasında yanağımı öptüğünü hissetmiştim.
Ben de onu öpmeden önce kollarımı daha fazla sıkılaştırarak parmaklarımın ucunda yükseldim ve kafamı da tavana doğru kaldırdım.
"ÇOK ÖZLEDİM... Tanrım.." derin bir nefes daha aldım. "Tanrım.. çok özlemişim.."
Belimdeki kollarını sırtıma dolayıp yüzlerimizi karşı karşıya getirdi ve o kocaman gülüşü ile karşımdaydı kamer gibi parlayan gülüşüyle sevgilim.
Burun uçlarımızı birbirine yasladığında şaşı olma pahasına hala gözlerine bakmaya çalışıyordum ama o çoktan gözlerini kapamıştı.
Boynundaki kollarımı çözüp ellerimi geniş omuzlarına yasladım ve burnumu burnundan çekip oraya öpücük kondurdum. Gözlerini açmadan kıkırdadı ve o da beni taklit ederek burnumu öptü.
"Gidelim buradan.. doyamayacağımı bilsem bile doya doya öpmek, sarılmak, kucağıma yatırıp sevmek ve seninle sevişmek istiyorum. Saatlerce bedenini bedenimden ayırmadan yanı başımda tutmalıyım seni ki belki bu özlem biraz da olsa diner."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Klasik Siyah & jackbeom
FanfictionKitap kokusunun hakim olduğu rafların arasında dolaşan siyah bir gölge. Ön yargılarımızı yıkmaya hazır mıyız?