8. BÖLÜM

23 5 9
                                    

Çocuk yanı çalınmış kimseden merhamet bekleyemezdi insanoğlu.

Kimsesizliğin ortasında attığım ruhsuz çığlıklar, yeryüzü ile gökyüzünün birleşerek ortaya çıkardığı yangının birer is kokusuydu.

Kaburgalarında birer yaralı geçmişi, omurgalarında ise sahte geleceği taşıyan çocuklar; cehennemde yanan meleklerin azat edilmemiş günahlarının bedeliymiş.

Ruhumun en derinlerinde ağlayan dizleri paramparça olan çocuklar, Tanrı'nın bana bahşettiği vebalin en ağır nedeniymiş.

Yaralarını kendileri sarmak zorunda kalan çocukları, Yaradan kendi cennet bahçesine almak istemiş ancak kara iblis bunu duyunca kendi ininden çıkarak evrenin dört bir yanına kötülüğü ilan etmiş. Böylece bu ihtimalin önüne geçerek yüreği pür-ü pak olan çocuklara cenneti cehennem etmiş.

Uçurtması gökyüzüne kaçan çocuklara bir çift lafım var: Mavisi bu dünya için çok ağır olan gökyüzüne binlerce uçurtma kaçmış ve o birbirinden renkli uçurtmalara hüznün gözyaşları bağlıymış. Merak etmeyin sakın, bulutlar bu yüzden gökyüzünü karartarak evrene yağmur yağdırırmış.

Yıllar önce çocukluğum öldü, cesedim kimsesizler mezarlığında büyüdü. Herkes sustu fakat bedenimdeki yaralar çığlık çığlığa ağladı. Bir kız çocuğu yok oldu ancak kimse dönüp de bakmadı. Bütün dünya arkasını çevirdi, kulaklarını bu feryatlara tıkadı. Bir kişi öldü, bin kişi unuttu.

Anne, ölümle bu kadar iç içe olduğumu bilseydin, tekrar doğurmak ister miydin beni?

Annem, beni hiç sevmedi.
Annem, hiçbir zaman benim saçımı okşamadı.
Annem, asla 'Kızım' diyerek bana hitap etmedi.
Annem, bana hiç sarılmadı.
Annem, asla sevdiğim rengi bilmiyor.
Annem, bir kez olsun bana masal anlatmadı.
Annem, göz yaşlarıma dokunmadı. Annem, daha çok göz yaşlarımın sebebi oldu. Meğer ne çok şey kaybetmişim ben. Yaşıtlarım ailelerinin anlattığı hikâyeler ile büyürken ben ailemin bana ettiği hakaretler ile büyüdüm. Bunun ne kadar berbat bir his olduğunu bilir misiniz? Siz hiç varlığınızı sorguladınız mı? Beni neden sevmediniz diye kendi kendinize sordunuz mu? Bağırarak ağlamak isteyip de avazınız çıktığı kadar sustunuz mu?

Ben sustum.

Beni zorla susturdular.

Ağzıma kocaman eller kapandı.

Bütün çığlıklarım, haykırmak istediğim cümlelerim, söylemek istediğim hislerim engellendi.

Kocaman bedenler, küçücük varlığımın  orta yerindeki en kötü kâbuslardı.

Ben, bütün bunların hepsini yaptım. Daha doğrusu yapmaya mecburdum. Hep dimdik durmak zorundaydım çünkü düşersem beni tutacak hiç kimse yoktu. Her zaman tek başımaydım ben bu savaşta.

"Annenin seninle derdi ne?" diyen Mila ile kırgın bakışlarımı uzamış külü olan sigarama çevirdiğimde sorduğu bu kahrolası soruya ne diyeceğimi, nasıl bir cevap vereceğimi tam olarak bilmiyordum. Sahiden annem, tam olarak benden ne istiyordu?
Sigaradan derin bir nefes aldıktan sonra "Kendi öz kızına inanmayan bir anneden bahsediyoruz Mila." deyip ruhsuz bir şekilde boşluğa bakmaya başlarken "Bana sürekli deli muamelesi yaparak benim aslında dikkat çekmeye çalıştığımı söylerdi." diyerek cümlelerime kaldığım yerden devam ettim.

"Bilmiyordu ki, ben hep sevgisiz büyüdüm. İlgi görmek nedir bilmem."

Sağ yanağım annemin sert tokadının etkisinden kaynaklı hâlâ sızlıyor, nasıl bir kaosun ortasında olduğumu açık ve net belli ediyordu. Yanağımdaki parmak izleri, aradan saatler geçmesine rağmen olduğu yere yuva edinmişçesine öylece durarak kırmızılığını koruyordu. Psikolojik şiddetin yanında bir de fiziksel şiddet görmek açıkçası ümitlerimi tozlu rafların arasına saklamama neden olmuştu.

MECZUP KALPLER MATEMİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin