"Gideceğiniz yere sizi bırakabilirim."dedim.
"Gidecek bir yerim olsaydı keşke."Sessiz bir şekilde konuşsa da söylediğini duymuştum.
Neden böyle demişti ? Bilmiyordum.İçimden bir ses gitmesine izin verme diyordu.Başına kötü bir şey geleceğini hissediyordum sanki.Onun burada kalması da doğru muydu ? Onu da bilmiyordum.Belirsizliklerin arasında kalmışken içimden geçen kelimeyi bir anda ona söyledim.
"Gitmeseniz."
-
"Senden ne istedi?"
Ellerini kollarımın iki yanına koyup beni duvardan ayırdı. Benden bir cevap alabilmek için doğrudan gözlerime bakıyordu. Endişeliydi ama kelimelerinin altında yatan öfkeyi de hissedebiliyordum.
"Para."
Ellerinden birini omzumdan çekip boynuma getirdi. Parmaklarını az önce Greg'in kaba ve büyük ellerinin olduğu yerde kibarca gezdirirken gözleri de endişeyle parmaklarını takip ediyordu.
Yakınımda değildi. Vücudu vücuduma değmiyor ya da nefesi dudaklarıma çarpmıyordu ama boynuma dokunan parmakları bile tüm vücudumun alev alması için yeterliydi.
"Seni evine götüreceğim. Ailenle konuşup güvende olduğundan emin olmak istiyorum."
Tekrar gözlerime baktığında kafenin arka sokağını aydınlatan ışık sayesinde parlayan yemyeşil gözlerinde bir kez daha benim için duyduğu endişeyi görebilmiştim.
Kalbimin Greg'ten korktuğum zamanda olduğundan daha hızlı atması normal miydi?
*********05: Hanımefendi, kapıyı kitlemeyi unutmuşsunuz. Umarım pencerenizi dün gece yaptığınız gibi açık unutmazsınız, sizi uyandırmadan odaya girmek zor oldu.
Emma: Tanrım, sen ürkünçsün!