"aşk?" diye sordum rüzgarın dağıttığı saçlarına tebessümle bakarken. başını salladı olumlu anlamda, "aşk." burnumdan güler gibi bir ses çıkarttım, tozlu üstümü ve gemideki çuvalları işaret ettim. "ülke bu haldeyken?" -angst- kapak: atyunia

Orta Krallık'ın hükümdârı Lay, her şeyi bilgece ve adilce yönetirdi. Halkının ihtiyaçları ve çalışma azmi, onu hem maddi dünyaya bağlayıp Tao'nun Yol'una gitmekten alıkoymuş hem de kalbinin kilitlerinin açılmasına vakit tanımamıştı. Ta ki, Sekiz Ölümsüz'den birisi olan sen, bakirelik yeminini hiçe sayıp, İmparator Lay'e âşık olana dek. Aşkın yüzünden cennetten İmparator'un dünyasına sürülmüştün. Artık onun gücü, sendin.

Annesinin ölümünün ardından tefecilere borçlanan babası tüm borçlarını bırakıp kaçtığında Nari'nin sırtına taşıyamayacağı kadar büyük bir yük binmişti. Küçük kardeşi Jinri'yi bir yandan büyütmeye çalışırken bir yandan da çeşitli işlerde çalışıyor, babasının ona bıraktığı borcu ödemeye çalışıyordu. Bu süreçte Nari hayata ve her şeye dair umudunu yitirmişti. Ona umudunu geri kazandıran kişi ise Sehun olmuştu.

Kocasının ihanetini öğrenmesi üzerine Seulyi bir karar vermiştir: o hain adamdan boşanacaktır. Bu karar onu ne kadar üzse de kararının arkasında durmaya kararlıdır. Aşkını kalbine gömecek ve gururunu ayaklar altına aldırmayacaktır. Planlarını bozan şey ise onu aldatan kocasından hamile olduğunu öğrenmesi olur ve boşanmak bir anda onun için karmaşık bir hâle gelir.

Magnum Opus'un Türk üyesi Lynx, sadece tek bir kişinin kendisini iyileştirebileceğini düşünmektedir. Bu kişi ise EXO'nun lideri Suho'dan başkası değildir. Sırf Suho'nun etrafında olmak ve kendisini iyileştirmesini sağlamak için Lynx, Suho'yu baştan çıkarmayı kafasına koyar. Böylece Lynx ve Suho arasında tehlikeli bir ilişki başlar. EXO'nun lideri SUHO'ya yazılmış bir hayran kurgudur. Smut içeriklidir.

İkinizin aşkı bir masal gibiydi, imkânsızlıklar dolu olsa da sevginin aşamayacağı şey olmadığına inanıyordun. Sen, uzaklardaki Goguryeo Krallığı'nın asil prensesiydin, sevdiğin Minseok ise Baekje Krallığı'nın asil prensiydi. Sizin aşkınız belki de Kore'nin her yerinde bilinen en güzel halk şarkısı olabilirdi. Ta ki, Dalsun bu mutluluğu bozana dek. Sevdiğin ellerinden kayıp gittiğinde yemin etmiştin, ne olursa olsun Minseok ile yeniden buluşacaktın. [Tek bölümlüktür.]

Ex-k olarak bilinen hırsız çetesinin namı tüm dünyada duyulmuştu. Kendilerini en iyisi olarak lanse eden bu bir grup aptala dersini vermek sana kalmıştı. Bir iddiaya giriştiniz, dünyanın en değerlilerinden olan, Mısır'da yeni keşfedilmiş, Kraliçe Cléopatra'nın zümrüt kaplamalı bir büstünü çalan bu iddiayı kazanacaktı. Bir avuç aptal olan Ex-k mi kazanacaktı yoksa O-M olarak bilinen senin ellerine su dökülmez takımın mı?

Ailesinin işleri yüzünden Türkiye'den annesinin memleketi Kore'ye tanışanan Haneul için hayat bir tık korkutucuydu. Kökenlerinin başka bir yönüyle bağlantı kurmaya çalışırken yeni hayatına adapte olmaya çalışıyordu. Bu süreçte hiç beklemediği yeni bir duyguyu da tatmıştı: âşk! Üstelik âşkı okulun popüler, soğuk, donuk ve ne yapacağı belli olmayan çocuğuna karşıydı. Haneul, âşık olduğunda neler yapacağını bilememişti. Bu duygu onu sakar, baş belası, kıskanç ve ağlak birisine dönüştürmüştü. Haneul, Kyungsoo için tam bir belaydı.

Chanyeol, aldığı nefesten bile zevk almayan, mutsuz, memnuniyetsiz bir adamdı. Bu adamı dünyanın en önemli yerine koyan şey ise müziğe olan yeteneğiydi. Ünü ve şöhreti tüm ülkeyi dize getiren Chanyeol, tüm ilhamını yitirmişti ta ki arkadaşının zoruyla gittiği Kafe'de şarkı söyleyen Aerin'i görene dek. O anda aldığı ilhamla şarkı besteleyen Chanyeol, daha fazlası için Aerin'in kapısını çalmıştı. İkisinin de çıkarına olan bir anlaşma sunarak Aerin'den kendisine ilham aşılamasını istediğinde hayatında çok büyük değişiklikler olacağının farkında değildi.