bitenler
199 stories
İçten İçe by sinembyksa
sinembyksa
  • WpView
    Reads 354,286
  • WpVote
    Votes 18,185
  • WpPart
    Parts 36
Evliliğe nazaran boşanma oranının yüzde doksan arttığı bir dönemde yaşamak Hafsa'nın kara belasıydı. Evliliğini yürütmeyi bile başaramayan kara dul denecek kadar şansız bir kadındı. Yüzde doksanlık orana dahil olan bir diğer kişi bahtsız Cengiz olmuştu. Yüzüğünü parmağından çıkarırken nafaka derdini boynuna kolye edindiği için oldukça gergindi. İki talihsiz gencin parmağına yeniden yüzük takılmak istendiğinde yaralı iki gencin kararı ne olacaktı? Dul olmanın dert olduğu bir ülkede gençlerin başı elbet bağlanacaktı. Ailelerin bilmediği şey ise; evlatlarının sanıldığı gibi masum olmadığıydı. "Bir kadının kendini arayışı." HİKAYE YETİŞKİN UNSURLAR İÇERMEKTEDİR. 🔞
MÜNFERİT by RArsenDemir
RArsenDemir
  • WpView
    Reads 6,172,730
  • WpVote
    Votes 335,052
  • WpPart
    Parts 54
Bedenini öne doğru büktü ve koyu kahvelerini kısarak dudaklarını büyük bir yavaşlıkla alnıma dokundurdu. Tam da o anda midemin aniden kasıldığını hissettim. "Eğer benden istediğin gerçekten buysa, abin olurum." Sarfettiği sözler ile kulaklarımda bir uğultu ve hemen ardından boğazımda bir yanma meydana geldi. Onu göğüsünden tutup kendimden uzaklaştırmak ve bu yakınlığın gereksiz olduğunu savunmak istedim ancak dudakları temasını kesmeden ve onu itmemden gram etkilenmeden sürtünerek burnumun ucuna kadar indi. "İhtiyaç duyduğunda, baban olurum." Dudakları burnuma küçük bir baskı uygulayarak kısa süreliğine tenimden ayrılırken çok geçmeden sıcak dudaklarının varlığını yanan yanaklarımda hissettim. Göğüsümde binbir çabayla canlı tutmak için çabaladığım, özenle sakladığım o minik kuşun kanatlarını delicesine çırptığına şahit oldum. Yutkunuşlarım arttı. Nefes alış verişlerim hızlandı. Dudaklarını aralayıp kısa bir nefes aldığı esnada burnunu bir kedi misali usulca yanağıma sürttü. "Sığınmak isteğinde, liman olurum." Ilık nefesini sertçe dışarı bırakarak aralık dudaklarımın arasından içeri sızmasını sağlarken kollarının arasında titredim. "Korktuğunda, kalkan olurum." Dudakları temasını kesmeden bir yol izlercesine dudaklarımı es geçip çeneme ilerledi ve bir sonraki durağında yumuşak bir baskıyla çeneme yaslandı. "Ne olmamı, neyin olmamı istiyorsan o olurum." Başını aşağıya eğmeden hemen önce bakışlarını gözlerime çevirerek yüz ifademi dikkatle inceledi. Rahatsız olup olmadığımı kontrol ediyor olmalıydı. Değildim. Biraz garip hisler içindeydim ancak bu senelerdir hissettiğim huzursuzluk, rahatsızlık ya da korku hislerine hiçte benzemiyordu. "İhtiyacına, isteğine göre şekillenirim ama bu durum kocan olduğum gerçeğini değiştirmez."
GÖKÇEN by Loresimaa__
Loresimaa__
  • WpView
    Reads 61,466,581
  • WpVote
    Votes 3,109,172
  • WpPart
    Parts 60
"Masalda da gerçekte de kalbi olmayan bütün kızların adı Gökçen'dir..." . . . Kapak: @birkadehsevgi- 🦋🖤
EMANET by aysegulkalayzengin
aysegulkalayzengin
  • WpView
    Reads 2,410,956
  • WpVote
    Votes 91,998
  • WpPart
    Parts 51
Bebeği lösemi olan Arslan ile kardeşinin beyninde tümör olan Ayşegül, çaresizlik dolu bir dönemde kaderin ağlarını örmesiyle karşılaşır. Onların çaresizlikten başlayan zoraki evlilikleri, acaba güçlü bir aşka yuva olabilecek miydi? "Sakin misin?" diye sorduğunda, iyice yaklaştı. "Sakinim." Onun sözlerinden cesaret alarak, dudaklarıyla dudaklarına dokundu ama ansızın yüzüne yediği tokatla, şaşkına döndü. Ayşegül'ün tedirgin bakan ela gözleri, kırpışan kirpiklerinin altında fazlasıyla masum duruyordu. "Özür dilerim." "Önemli değil... Şimdi ben seni tekrar öpeceğim ve sen bana tokat atmayacaksın." "Sen öpeceksin, ben tokat atmayacağım." "Aynen öyle..." "Tamam." "Öpüyorum." "Öp..." "Tokat yok?" "Tokat yok." Arslan, dudaklarını hafifçe onun dudaklarına değdirdiğinde, Ayşegül istemsizce geri çekildi. Onun gerilemesiyle, Arslan ona doğru yaklaştı. "Kaçarsan olmaz." "Kaçmamam lazım, evet!" "Ayşegül, sakin kal..." "Sakinim. Gayet sakinim!" Karısının titreyen ellerini tuttu ve dudaklarına götürüp öptü. Onu yatıştıracak başka bir çare bulamamıştı. Onun derin bir şekilde nefes almasıyla, rahatlamaya çalıştığını gördü ve tekrar denedi. Dudaklarını onun dudaklarına yakınlaştırdı ve ansızın Ayşegül'ün onu öpmesiyle şaşkınlığa uğradı. Geri çekilen Ayşegül, telaşla söylendi. "Çok pardon! Sen öpecektin, ben tokat atmayacaktım! Ben yanlışlıkla öptüm!" Arslan, kıza şaşkınca baktı. Bu kız gerçek miydi? "Biz öpüşmeye bu kadar zaman harcadıysak, gerisi..." diyen Arslan, geri çekilip önüne döndü. Ne yapsaydılar acaba? Sakin yaklaşınca, becerememişlerdi. Bir anda mı olsaydı? Bir de onu denemek isteyerek tekrar karısına döndü ve ansızın dudaklarına yapıştı. Uzun öpücüğü, nefes almak adına sonlandığında, tekrar yanağına yediği tokatla şaşkınlığa uğradı. "Ayşegül, tokat yok demi
AH SENDE (TAMAMLANDI) by asosyalimbenn
asosyalimbenn
  • WpView
    Reads 5,567,993
  • WpVote
    Votes 227,795
  • WpPart
    Parts 113
Kor olmuş elem dağı bir semer misali sarmıştı bedenlerini... Kalp ağrıtıcı feryatlar dilleri zorluyor, bir türlü dökülmeyen vaveylalar boğaz yakıyordu. Suskunluk en sarsıcı tepkiydi. Ağzı bıçak açmıyor, kederli gözler asla kurumuyordu. Derdi veren Rab dermanını da veriyordu ya işte... Dinlemiyordu gönül. Defterin kara sayfası, ardındaki aydınlığı gölgeliyor, o an içinde boğulacakları kör kuyuları andırıyordu. Fakat her karanlığın bir sabahı vardı. Ve her sabah bambaşka bir yapraktı... Yirmi dört yaşında, yüz yaşında insanın hayatına sığdıramayacağı şeyler yaşamış Ahsen -Karahan- Miroğlu, feleğin en sert sillesini sol yanından yemişti. Yürek burkan hikâyesinin en can alıcı yeri silahından çıkan kurşundu. Gerçeğin aksine, kurşunu sol yanından yiyen Yavuz Arslan Miroğlu'nun çiçek açmamış toprakları buz tutmuş bahtına ve Çiyeşan soyuna inat tekrar tekrar yeşerecekti. Kuru topraklar sevdiğinin ellerinde can bulacak, yıllardır karanlığa gömülmüş mazi kendini aklayıp, pirüpak karşılarına dikilecekti. Bunca yıldır onlarca canı katleden kara yazgı gerçeğe kavuşacak ve hikaye baştan yazılacaktı. Yürek kırgındı, vicdan mahcup. Ruh perişandı, beden bitap. Diller lâl, gözler şair... Kaderin kanlı pençesinde kıvranıyordu iki can... Kirli geçmişin gölgesinde çırpınan iki kan... Ve ortak bir düşman... Belki de tek düşman. Yanlış bilinen doğrunun acı gerçeği... Hüda'nın keskin kılıcı ve aşk denilen bataklığın iki kölesi... Yürekli bir kadın, akıllı bir adamın hikâyesi... *** Kapak tasarımı @ayatutulansizofren 'e aittir. ~~Tüm hakları saklıdır, herhangi bir çalınma, izinsiz kopyalanma durumunda tarafımdan yasal işlem başlatılacaktır. ~~
KARANLIK by gizzemasllan
gizzemasllan
  • WpView
    Reads 5,293,422
  • WpVote
    Votes 309,771
  • WpPart
    Parts 69
"Bade Karahanlı." Duyduğum tok sesle eş zamanlı olarak derin bir nefes aldım, ağır hareketlerle sesin geldiği yöne döndüm. Kapıyı yavaşça kapattı, gözleri beni buldu. "İsmimi bile öğrenmişsin." Dudakları yana kıvrıldı, bana doğru geldi. "Öğrenmek zorunda kaldım diyelim." Gülümsedim, biraz daha yaklaştı, birkaç adım geri gittim ama sırtım soğuk duvara temas edince durmak zorunda kaldım. Fakat o durmadan üzerime gelmeye devam etti. Kaçmak için sağ tarafa doğru geçecekken kolunu önüme kalkan etti. Boş bir anında sol taraftan kacayım dedim ama bu sefer de diğer koluyla önümü kapattı. Tamamen onunla duvar arasında kalmıştım, kaçmama izin vermiyordu. Sırtımı duvara yasladım, yemyeşil gözlerinin içine baktım. "Ne yapıyorsun?" "Konuşmamız gereken şeyler var." "Evet var ama bunu aramızda mesafe varken de yapabiliriz." "Yapamayız, böyle konuşmak istiyorum." Cevap verecekken gördüğüm şeyle sol gözünün altına düşen kirpiğini nazik bir şekilde aldım. "Kirpiklerin dökülüyor." Dudaklarındaki tebessüm büyüdü, sessiz kaldı. Sağ yanağında küçük bir gamzesi vardı, yakın olduğumuz için fark edebilmiştim. Kirpiğe usulca üfleyerek gözlerimi yeşillerine çevirdim. "Badem yağı sürebilirsin, çok iyi geliyor." Tek kaşı kalktı, söylediğim şeye şaşırmış gibiydi. Fakat bu şaşkınlığı üzerinden çabucak atıp kaçmamı engellemek için önüme kalkan ettiği elini duvardan çekti, cebine attı. Merakla ona bakarken elini cebinden çıkardı, badem şekerlerini uzattı. "Yer misin?" Elinden bademleri alarak birini ağzıma attım. "Çok severim." Biraz daha yaklaştı, derin bir nefes aldı. "Badem şekeri gibi kokuyorsun." Badem şekeri mi demişti o? Şaşkınca bakarak elimdeki bademleri kokladım. "Güzel kokuyorlar yalnız." Başını salladı. "Biliyorum." Gülümsedim, kendisi de bir şeker yedi ve ekledi. "O yüzden söyledim zaten."
Onun Çatısının Altında (Tamamlandı)  by beyzademirkubuzzz
beyzademirkubuzzz
  • WpView
    Reads 580,795
  • WpVote
    Votes 38,807
  • WpPart
    Parts 39
İstanbul'un işlek caddelerinin birinde küçük, şirin bir kahve dükkanı işleten Mayıs, kendi ekonomik özgürlüğünü kazanmak için mücadele ederken dükkanına kahve almak için gelen Şafak Milas ile yolları hiç beklemediği bir anda tekrar kesişir. İstanbul'da geride bıraktığı hayatın izlerini silmek için mücadele eden Mayıs, geçmişinde yakasına yapışmış her insana hak ettiğini yaşatmak için bir yemin etmişken Şafak Milas'ın kırık şemsiyesinin altına sığındı; tüm varlığını afetlerden koruyan o şemsiyeyi, yuvasının çatısı bildi. Kimisinin şemsiyesi oldu kimsesizin çatısı. ☂ "Bu ikimizin savaşı, dördümüzün zaferi olacak." dedi. Gülümsedi, gülmemi bekler gibi baktı gözlerime. Güldüm. "Bu ikimizin savaşı, dördümüzün zaferi olacak." dedim.
SERÇEYİ ÖLDÜRMEK by bosverdilan
bosverdilan
  • WpView
    Reads 9,502,442
  • WpVote
    Votes 545,653
  • WpPart
    Parts 83
Efsun Zorlu; atandığı Urfa'da mecburi hizmetini yapan tıp fakültesinden yeni mezun, çiçeği burnunda bir hekimdir. Daha mesleğinin ilk günlerinde, henüz on sekizine yeni girmiş bir hastanın intihar vakasıyla karşı karşıya kalır. Hastasının vücuduna bırakılan izler onu adım adım kendi geçmişine götürürken, geleceğini aniden tanımadığı insanların dudakları arasında bulur. Asla geçmemiş geçmiş, verilmiş sözler, kurtarılan hayatlar, doğrultulan namlular, yalanlar, fermanlar ve aşk. Devrim gibi bir kadın, Urfa'nın göbeğinde destan gibi bir sevdanın koynunda bulur kendini. Koca düzene baş kaldırıp o düzenin minnet ettiğine yenilmekse ne aklının ne de kalbinin kabulüdür. *** "Ağlarsam ölürüm." derken sesim düz, çoktan kabullendiğim bu gerçeği ilk defa dile getirişime rağmen sakindi. Çoktan. Saatlere dökülürdü ama bana şehirler aştıracak kadar çok gelen o vakit. Vücudumun ağrısı ruhumun sancısının çok altındaydı. Onun gözleri bende olsa da ben boşluğa odaklanmıştım. Üzerimde olan bakışlarının ağırlaştığını hissettim. Fetih bana çok ağır bakıyordu. Sırtıma yüklenen çuvallar biraz daha bel bükmeme sebep oldu. "Neden," dediğinde ne dediğimi çok iyi anlamış da yersiz bir sorgulayışa bürünmüş gibiydi. "serçe misin sen?" Kaşlarım hafifçe havalandı, başımın ağrısı belirginleşti. Uzun süreden sonra ona bakan ben oldum. Söylediği şeyin altındaki anlamı yakalamaya çalışıyordum ama buna çok uzaktım. Bunu anladı ve dudakları kıvrılacak sandım. Halbuki gülümsemeye çok uzaktık. "Serçeler," yüzünü hafifçe yüzüme yaklaştırdı. "Ağlayınca ölürlermiş. Bu yüzden mi bunca zamandır gözlerinin kuruluğu?" Bu konuşmadan sonra onun serçesi olacağımı, hatta olduğumu bilemezdim. Tıpkı bu topraklarda serçeyi öldürmenin kadını ağlatmak olduğunu bilmediğim gibi.
Maça Kızı 8 | Devam*  by dpamuk
dpamuk
  • WpView
    Reads 4,014,117
  • WpVote
    Votes 179,951
  • WpPart
    Parts 19
Maça Kızı 8 serisinin devam bölümlerini içermektedir.